Bunu söylemek bana da acı vermişti ama yapmak zorunda olduğumu biliyordum. Bu yüzden çantamın tam olduğunu onuncu defa kontrol ederken gözümden tek bir yaş bile düşmüyordu. Kimseye haber vermeden kaçmalıydım. Çünkü gitmeme asla izin vermezlerdi. Gizlice yayımı almam gerekiyordu.
Avcıların yanına gittim ve sohbete karıştım. Bir yandan da malzeme dolabına bakıyordum. Odada üç kişi vardı dikkatlerini dağıtmam gerekiyordu. Buldum!
"Dün bir geyik gördüm." dedim. Gözlerini kocaman açtılar.
"O hepimizi doyurur." dedi biri.
"Keşke sizinle gelebilecek olsam ama..." diye devam ettim.
"Sen bekle. Biz hallederiz." silahlarını alıp hızlıca dışarı çıktılar. Ben de yayımı kaptım. Binanın arkasından dolandım ve ormana girdim.
İşte her şey bitmişti. Hayatımdaki tek düzgün dönem sona etmişti. Savaşa gidiyordum. Tabii ki amaç bu değildi ama sonuçta yola devam edebilmek için oradan geçmek zorundaydım. Ormanda mola vererek ilerliyordum. Stella'yı düşünüyordum. Ona haber bile vermemiştim. Benimle ilgili ne düşünecekti acaba? Oraya geri dönersem diye özür konuşması çalışıyordum. Yorulduğum zaman
bir ağacın dibine oturdum ve biraz su içtim. Hava da kararmaya başlamıştı. Uyku tulumuma girdim ve uyumaya çalıştım.
Sabah uyandığımda silah sesleri duyuyordum. Biraz daha yürüdüm. Ağaçların arasından binaları görebiliyordum. Yanan binaları. Bebekler ağlıyor, insanlar acıyla haykırıyordu. Ya yakınları ölüyordu, ya da kendileri. Her şey yok olmuştu. Elimde olmadan,
"Burada öleceğim." diye fısıldadım.
"Ölmene izin vermemek için buradayım."
"Stella?" heyecanlı gözlerle arkama döndüm. Orada öylece duruyordu.
"Ben de senin ölmene izin vermemeye çalışırken kendinin ölmemesi için buradayım." dedi Ventus. Ve o da Stella'nın yanına geçti.
"Ben eğelenmek için geldim." Diyerek bir ağacın arkasından da Mare çıktı.
"Ben de onun eğelencesini mahfetmek için." Caelum? Kesinlikle. Dördü de karşımdaydı işte.
Onlara fena kızgındım.
"Benim için hayatınızı tehlikeye atabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Bunun bana nasıl hissettireceğini tahmin edebiliyor musunuz peki? Ne kadar berbat hissedeceğimi? Benim yüzünden ölmenizi kaldıramayacağımı biliyorsunuz. Bu kadar acımasız olduğunuza inanamıyorum!" diye bağırıyordum. Ve elimde olmadan ağlamaya başladım.
Stella yanıma yaklaştı ve bana sarıldı.
"Kimse ölmüyor." dedi. Diğer üçü de gülümsedi.
"Yine de bu yaptığınızın doğru olmadığını düşünüyorum. Zarar görmenizi gerçekten istemiyorum."
"Biraz rahat ol."
"Hayır. Eve dönüyorsunuz."
"Buna sen karar veremezsin." dedi Ventus.
"Gözlerime bakarak buraya benim için gelmediğini söyleyebilir misin?" dedim kararlı bir tavırla.
"Eve gitmiyorum." dedi yalnızca.
"Biliyordum. Ve eğer cidden beni önemsiyorsanız, eve dönün."
"Ben kalıyorum." dedi Ventus.
"Ben de." diye öne çıktı Stella.
"Bu zaferi bensiz kazanmanıza katlanamam." dedi ve gülümsedi Mare.
"Sanırım eve dönen tek kişi ben olsam biraz tuhaf olur." dedi Caelum.
"Kimse gitmiyor Caroline. Biz savaşacağız. İstersen sen de katıl." dedi Stella. Gözlerimi devirdim.
"Onaylamadığımı bilmelisiniz."
"Hadi ama!" diye bağırdı hepsi bir ağızdan.
"Pekala. Kaçış planımız şöyle..." diye aralarına yaklaştım. Hepsi birden gülümsedi.
-----neden kimse oylamıyor ya? Yani oy dilenecek değilim ama ne bileyim kötü olduğunu düşünüyorum böyle olunca :(-----