Saat çoktan gece yarısını geçmişti. Dışarıdan hızla yağan yağmurun gürültüsünden başka hiçbir şey duyulmuyordu.Yavuz Bey ve Suna Hanım bu gecenin, hayatlarını değiştireceğinden habersiz huzur içinde uyuyorlardı.
Derken hızla kapıları çalındı. Dışarıda bir kadın,"Açın ne olur açın! " Diye bağırdı.
Yavuz Bey hemen yataktan fırlayıp, kapıya koştu. Gelen komşuları Fatma hanım, "Ne olur yardım edin!" Diyordu.
"Sorun ne?" diye sordu Yavuz.
"Stella! Stella iyi değil. Bir sorun var yardım edin!"
Konuşmaları odasından dinleyen Suna üzerine bir şeyler giydi ve hemen yanlarına indi. Yavuz a baktı. "Koş Yavuz! Çabuk doktoru getir." Sonra Fatma ya döndü; "Çabuk gidelim!"
Hemen yola çıktılar. Acele ediyorlardı. Doğum için daha çok erkendi. Suna da doğum konusunda tecrübeli sayılırdı. Gerçi onun uzmanlık alanı ahırdaki hayvanlardı ama çaresizdiler.
Ev biraz uzaktı ve çevrede Fatma nın yardım isteyebileceği başka kimse yoktu.
Yağmurlu gecede iki kadın çamurlara batarak koştular. Eve geldiklerinde Stella yı kanlar içinde yatarken buldular."Çabuk Fatma! Çabuk. Doğum başlamış hiç vakit yok."
"Hiç vakit yok bebek geliyor!.."
Zorda olsa bebek doğmuştu. Suna hemen küçük bebeği eteğiyle temizledi ve Fatma nın getirdiği bir battaniye ile sardı. Sonra Stella ya seslendi. "Çok güzel bir kız tıpkı senin gibi."
Stella "O nasıl?" Diye sordu .
Suna bebeği Stella ya verirken cevapladı. "Çok sağlıklı görünüyor, çok küçük, yorgun ama çok güçlü bir kız bu."
Stella onlara baktı ve şükretti tanrısına. "Şükürler olsun sana Tanrım! Onu da alacaksın diye çok korktum! "
Suna, Stella yı dinlerken bir yandan, onun acı hayatını düşünüyordu.
Zavallı arkadaşı. Zavallı Stella. Doğum da zamanını beklememişti. Zaten Stella nın hayatında hiç bir şey yolunda gitmemişti.
Kocası öleli dört ay olmuştu. O bu bebeği yalnız bekledi ve şimdide yalnız doğuruyordu. Oysa neler beklemişti hayattan.
Stella henüz onyedi bile değilmiş ailesinden kaçıp yeni bir yuva kurmak için buralara geldiğinde. Bu sefil hayatı kocası için göze almış. 'Hep birlikte olacağız' diye söz vermişler birbirlerine. Ama olmamış , büyü çabuk bozulmuş.
Stella gittikten sonra babası ant içmiş 'O adamı yaşatmayacağım!' diye.
Stella aslında İzmir li varlıklı Rum asıllı ÖZERYAN ailesinin gözde kızıymış. Ailesi üstüne titrer, bir dediği iki olmazmış.
Sevdiği adam sa, ırgat bir ailenin tek oğlu. Ancak fakir olması değilmiş Stella nın babasını asıl kızdıran. Dinlerinin farklı olmasıymış.
Babası 'Asla olmaz' diye resti çekince, fırsatını bulup kaçmışlar.Bursa Karacabey de ki bu şirin köye gelmişler. Küçük ama güzel bir köy birlikte çok mutluydular. Kocasının ablası Fatma nın yanında.
Suna da Stella'yı o zaman tanımıştı. Kısa sürede çok iyi iki dost oldular.
Stella ve eşi, Fatma , yatalak kocası ve dört çocuğu ile birlikte zor ama mutlu bir hayat yaşıyorlardı.
Kocası kasabada iş bulmuştu. Çok geç saatlere kadar çalışıyordu. Çalışmak zorundaydı. Zaten büyük olan aile biraz daha büyüyecekti. Çünkü Stella bebek bekliyordu.
Sonra o acı haber. Kocası yol kenarında ölü bulunmuştu. Yoldan geçen bir at arabası çarpmış ve onu oracıkda bırakıp kaçmıştı. Doğrumuydu yoksa Stella nın babası mıydı bunu yaptıran hiç bilemediler...
Olumlu veya olumsuz bütün eleştiriler benim için çok önemli. Lütfen yorumlarınızı votelerinizi eksik etmeyin. Her bölümün sonunda sol alt köşedeki yıldıza basarsanız sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUĞULU CAM #WATTYS2016 Kitap Oldu
RomanceWATTYS 2016 KAZANANI Zorluklarla başlayan bir hayat. Çok karmaşık devam eden bir yaşam Doğmadan önce çizilen yaşam çizgisi değiştirilebilir mi? Küçük bir kasabada yaklaşık bir asır önce hüzünle başlayan hayat. Hiç akılda yokken başlayan yasak duy...