7. Bölüm: "KÂBUS"

134 18 16
                                    

İnce bir bıçağın üstünde yürüyordum. Düşüyordum. Her yerim kanıyordu. Canım yanmıyordu. Artık hissedemiyordum. Siyah bir mühürün damgaladığı beyaz bir kefendim ben. Ben, ölümü çağrıştıran, minik kızdım.

Uçurumdan düşüyormuşçasına sarsılırken, irkilerek uyandım. Nefesim ciğerlerim ve soluk borum arasında tıkanıp kalmıştı. Şaşkın gözlerle etrafa bakmaya devam ettim. Biraz geç olsada göğsümün üstündeki ağırlığı fark ettim. Gözlerim yavaşça bedenime kayarken, yutkundum. Korkunun kırıntıları hayalî bir rüzgârla etrafa savrulurken, rahat bir nefes aldım.

Uzun kirpiklerinin gölgelendirdiği yanakları hafif pembeye çalmıştı. Çok sıcaktı. Karnımdan kasıklarıma doğru hareketlenen bir şeyler vardı. Tuhaf... Bir şeyler. Kaşlarımı çattım. Bütün uzuvlarımın kendine geldiğini anlayınca elimi kaldırıp, tereddüt etmeden siyah'a çalan saçlarına daldırdım. Göründükleri kadar yumuşaklardı. Baharat kokusu keskin bir şekilde burnuma doldu. Gözlerimi kapatıp bu kokunun tadını çıkardım.

Gözlerimi aralayıp, pürüzsüz teninde elmas gibi parlayan terine baktım. İçimden bir şeyler bunun doğru olmadığı hakkında önüme sayısız kanun dizsede. Sanırım kokusunu tekrar tekrar içime çekebilmek için hapse girmeyi göze alabilirdim. Düşüncelerimin saçmalığı bir kez daha mantığım altında çırpındı.

Terleyen bacağım yanmaya başlayınca yavaşça Pusat'ın iki bacağının altından çekmeye çalıştım. İzin vermedi. Zaten göğsümün üstünde olan başını daha da yukarıya çıkarıp, yüzünü boynuma gömdü ve huysuz bir homurtu eşliğinde inledi. Bu manzara karşısında nutkum tutulmuştu.

"Anne."

Dudağımı ısırdım. Kâbus mu görüyordu? Elini elimle birleştirdiğinde, ruhumdan kopup gelen acı dolu çığlığı dinledim bir süre. Gözlerim buğulandı. Bir kez daha inleyip, boynuma sığındı.

"Anne!"

Selin hanım'ın anlattığı şeyler yazılı bir metin gibi gözümün önünde belirdi. Pusat'ın yetimhanede büyüdüğünü söylemişti. Annesini hatırlıyor olması ve rüyasında görmesi açıkçası biraz tuhafıma gitmişti. Ben, ben annemi hatırlamıyordum. Yinede bu onun için iyi bir şeydi. En azından benim gibi her gece yüzlerini bir kez olsun hatırlamak için akla karayı seçmiyordu.

Boynumdan göğsüme doğru süzülen damlalara dehşetle baktım. Gözlerim irileşti. Yutkundum. Her bir su damlası derimi yakıp, kalbimin üstünde bir yerlerde kayboluyordu. Kollarımı sırtına doladım.

"Buradayım." dedim, susuzluktan kuruyan boğazıma inat konuşmayı başararak.

"Anne, gidiyor." nefes nefese konuştu. Avucunda sıktığı çarşaf buruş buruş oldu."Anne, bir şey yap. Gitmesin."

Ürkek Çocuk (Ölü Bir Ruhun Vaveylası)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin