Trenden indiğimizde rehber eşliğinde yürümeye başladık.
Biraz yürüdükten sonra önümüze bir gökdelen çıktı.Artık burada yaşıyacakmışız.Kendimi hayattan soyutlanmış hissediyordum çünkü ailesine çok bağlı bir kızdım.Daha annemle babamın yokluğuna alışamadan yeni bir şehirde,yeni bir hayata başlıyacaktım ve bunu hiç istemiyordum.Onlarsız herşey çok zor olucaktı.Ama dayanmak,güçlü olmak zorundayım.Eğer yıkılırsam ablamı tek başına bırakmış olurum ve bu bencilliği ona yapamam.
Ben düşüncelere dalmış yürürken , hemşire olduğunu düşündüğüm beyaz önlüklü bir kadına çarpım.Kadın da tıpkı benim gibi çok düşünceliydi ve bana çarpmış olduğunu yeni farketti.
"Affedersin seni görmedim."dedi ve ben daha cevap veremeden hızla yanımızdan gitti.
"Abla,o kadın...sencede garip davranmıyor muydu?"
"Evet bende farkettim, burada bir şeyler dönüyor ama yakında anlarız."dedi
Ve biz bunları konuşurken odamıza geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ENFEKTE
Science FictionLondra... Üç kader ortağı... Zor bir hayat... Virüs... Ancak bu dört cümle anlatabilirdi onların hayatını... İntikam ateşi ile yaşayan , boş kafalı baş belaları... Tüm bu dertlere rağmen gülmeyi , eğlenmeyi bilen üç kafadar... Kurtulabilecekler mi ?