Evden çıkıp arabama bindikten sonra son ses Rap God dinleyerek Levent'teki şirkete geldim.Arabamı valeye verip şirkete şöyle bir göz attım...45 katlı bu dev demir yığını en tepesinde yazan kelimeyle değer kazanmıştı.
"MARBLE HOLDING"Bu şirket Türkiyedeki sayılı şirketlerdendi.İşleri eğitim sektöründeki ihtiyaçları belirlemek ve gerek üretim gerekse ithalat yaparak eksikleri gidermekti.Benim pozisyonum ise -eğer kabul edersem- proje şefliği olacaktı ki bu da her yetkinin bende olduğu ve bir o kadar da sorumlu olacağım anlamına geliyordu.Binaya girdikten sonra danışmaya ismimi verip konferans salonunu sordum. Ismimi biliyorlardı ki hemen ilgilendiler. Konferans salonundaki yuvarlak masanın etrafında koltuklar,koltukların hepsinin odağında ise projeksiyon sistemi vardı.Bugünkü konu ise bu şirketin başarılarıydı.Sadece ben değil başka şirketler içindi de bu.Benim prensibim açık ve netti:Göz boyamak için yapılan işleri hemen anlarım ve işi kabul etmem.Bana eşlik eden kadın yerimi gösterdikten sonra bir şey içip içmediğimi sordu ve isteğim üzerine havuç suyu getirmek üzere yanımdan ayrıldı.Geçen 20 dakika içinde 20 konuğun hemen hepsi gelmiş tanışma faslından sonra yerlerimize geçmiştik.Geç kalan tek konuğumuzu beklerken huysuz homurtular çıkaran insanlara yarım ağız güldüm,koca adamlar çocuk gibi huysuzlanır mı hiç?
Halbuki kaderin birazdan asıl bana güleceğini bilseydim güler miydim, veya buraya gelir miydim?
Kapıdan giren kişiyi gören gözlerim gördüğü şeye inanamıyor, sürekli kapatıp açılıyordu.Uyuşmuş beynim 20 saniye sonra bana komut vererek gerçeği beynime kazıdı:O burdaydı.Demir burdaydı.Kokusu burdaydı. Bana mı bakıyordu?Bakma!Bakayım.Ya bu bana bakıyor...Bir dakika bu bana mı geliyor?Geldi bile!Sus lanet olası iç ses.
Demir iki adım önümde bana elini uzatmış bakıyordu.Tanımadı mı acaba?Gerçi tanısa kaç yazardı ki? Diyerek elimi uzattım.O ise bundan hiç etkilenmeyerek diğerleriyle tokalaşmaya devam etti.Sonrasında ise apar topar toplantıya başladık.Kendimde belki en sevdiğim şey ne olursa olsun kendimi başka bir şeye odaklayabilmem.Bu yüzden konferansı sorunsuz dinledim ve iyi olduklarına karar verdim.Konferans sonrası ise durumun aynı olduğunu söyleyemem.Işıklar açıldığı anda Demir'i buldu gözlerim.Ayağa kalkmış şirket müdürüyle görüşüyordu.Aslında burdan toz olmak en iyisiydi ama ayıp olmasın diyerek yanlarına gittim.Şirket müdürü dediğime bakmayın Selim Bey bir baba kadar şefkatlidir.Bana zamanında az burs ayarlamamıştı yani.Zaten yanına gider gitmez bir baba edasıyla bana sarılmıştı.
"Nasıl kızım beğendiniz mi?"
"Evet Selim Bey...Sanırım kararım olumlu yönde olacak ama biraz daha zamana ihtiyacım var."
"Peki kızım ama acele et sen bize lazımsın" Yavaşça başımı öne eğdim.Lafa giren Selim Bey oldu.
"Demir Bey,siz bu kızımla tanıştınız mı?" Demir ise bir süredir camdan bakan gözlerini bana çevirip inceledi.Sonra ise rüyadan uyanır gibi hızlıca elini uzatıp "Ah af edersiniz hanımefendi Ben Demir Çınar."
Ne yani tanımadın mı beni Demir?Ya da ne bekliyordum ki?
Ben de elimi aynı kararlılıkla uzatıp"Merhaba Demir bey, ben de Nefes Toprak Güçlü.Tanıştığıma memnun oldum." Diyerek tokalaşıp geri çekildim.Daha Nefes dememden itibaren sulanan gözleri açılan ağzı şaşkınlığının somut örneğiydi.Onun bir şey demesine fırsat bırakmadan Selim Beyle vedalaşarak hızla asansöre bindim.Uzaklaşmam lazımdı,tekrar yaramı kanatamazdım tam iyileştim derken olmazdı.Şirketten çıktığımın bile farkında değildim,hangi ara sokağa daldım, insanların içine karıştım bilmiyorum.Bunu fark ettiğimde geri dönmeye karar verdim.Tam arkamı dönmüştüm ki bana doğru seri adımlarla ilerleyen Demir'i gördüm.Takım elbisesi,1.85 boyu ve mavi gözleriyle bana doğru hızlı adımlarla geliyordu.Hayır!Buna izin veremezdim.Bir daha hayatıma giremezdi.Bu düşünceyle koşmaya başladım gittiğim yöne doğru. Allah'tan o gün kumaş pantolon ve düz ayakkabı giymiştim ki koşabiliyordum. Arkama bakacakken Demir'in "Nefes dur!Kaçamazsın" dediğini duydum.Saçımı topuz yaptığım toka saçımdan fırlamış saçlarımı serbest bırakmıştı. Insanlar bir bana bir de sürekli sesiyle sokağı inleten Demir'e deli diye bakıp konuşuyorlardı.Köşeyi dönerken arkama baktığımda olmamasının rahatlığıyla gevşeyen bedenim birinin kolumu tutup beni kendine yapıştırmasıyla kasılıp kalmıştı.Demir olduğunu kokusundan anlamıştım tabii hemen.
Ben daha tepki veremeden beni belimden kaldırıp tenha bir noktaya taşıdı ve yine ben tepki veremeden kollarının tekini belime diğerini ise enseme koyarak beni kendine yapıştırdı.Burnum boynuna yapıştığı için sadece oradan nefes alabiliyor her nefeste de kokusunu soluyordum.Bir koku hiç mi değişmezdi,Peki bu adam nasıl huzur kokardı?Aklım bana sağlam bir tekme atınca hızla çırpınmaya başladım göğsünde. Işlemedi tabi.Aksine daha çok gömdü beni kendine ve burnunu ilk önce saçlarıma sonra ise sabit kalmak üzere boyun girintime sürttü.Bu sırada kolları tüm bedenimi ahtapot gibi sarmıştı.Ben de hareketle kurtulamayacağımı bildiğim için konuşmaya karar verdim.Ama sorun şuydu ki dudaklarım boynundaydı ve en ufak harekette ateşe yürürdüm.Kollarımı yana düşürüp bekledim.O ise kendi kendine söylenip beni kokluyor ve kollarını mümkünmüş gibi daha da sıkıp beni kendine hapsediyordu.Kaç dakika öyle durduk bilmiyorum ama mırıltılarının bazıları "Buldum" bazısıysa "Benim" den ibaretti.Yavaşça benden ayrıldığında kollarını belime indirdi. Gözleri farklıydı.Özlem farkı vardı belki de...Tüm duygusuzluğumla ona baktım. O ise bunu anlamış olacak ki kaşlarını çatıp kafasını kaşıdı.Sonra ise tekrar beni kollarının arasına alarak "Süt buldum seni işte buldum!"diyerek benimle konuştu.Sonra belki de arkadaşken en çok yaptığı şeyi yapıp kulak arkamı öptü.Anında kapanan gözlerim yaşadığım şeylerin anlık film şeridi gibi gözlerimden akıp gittiğinde hemen gözlerimi açıp onu ittim.
Boş bulunmuş olacak ki benden ayrıldı ve ben sonrasında,
"Sen kendini ne sanıyorsun ha?Nasıl sarılırsın bana,nasıl peşimden gelirsin?Bir daha karşıma çıkma duydun mu?Git ve bir daha gelme!"
Diyerek bağırdıktan sonra hızlı adımlarla caddeye çıkıp taksiye bindim.Yana baktığımda ise camdan onun yansımasını gördüm. Elleri ceplerinde çok ciddi bir ifadeyle beni izliyordu. İçimden bir ses bunun bir son olmadığını söylerken kafamda birçok soru vardı. Ve ben Bunların cevabını bir bir alacaktım.
İnsanın güzel bakanı makbuldür.
Bölüm şarkısı--Whitney Houston-I Will Always Love You

ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES BENİM
RomanceNefes'in yuvası Demir ve Demir'in "nefesi" Nefes. Aşk mı ağır basmalı mantık mı? Gurur mu sevgi mi? Affetmek mi terk etmek mi? Aldığı kokuyla başını çevirdi adam...Karşısındaydı her gece giysisini koklayarak uyuduğu kadın karşısındaydı.Alsaydı kolla...