11 - 4 "Lider ile Görüşme - I"

292 39 13
                                    

(31.10.2015, Günümüz, İstanbul)

İklime, General ile Kuzgun'un kaldığı otele anca varabilmişti. Ona şirketinin güvenlik kamerası görüntüleri gönderilmişti. Otelin güvenlik odasında bilgisayarların birinde Anka Şirketi'nin güvenlik kayıtlarını inceliyordu. Sadece birkaç karede gizemli bir şekilde görüntüye giren ve dere gibi yol alan bir su kütlesini yakalayabilmişti.

Asistanı özür dileyerek içeri girdi. Manuel'in mezarından örnek alınan toprağın inceleme raporunu getirmişti. Yirmili yaşların başında, kumral, hafif kilolu bir delikanlıydı. Ankara'da Uluslararası İlişkiler bölümünde okuyordu, son sınıf öğrencisiydi ve okulunu bitirmesi için bir dönem staj yapması gerekiyordu. Hiç umudu olmamasına rağmen Anka Şirketi'ne başvurmuştu ve şimdi şirketin sahibi İklime Bulut'un asistanı olarak bulmuştu kendisini. İklime, asistanına çok değer verirdi, onun sayesinde bu dünyanın teknolojik gelişmelerine ayak uydurabilmişti. Şirketin sitesinin tasarımını bile o yapmıştı. Onun her konuda eli ayağı olmuştu.

Çoğu zaman patronunun neden bu kadar çok basit şeylere bile şaşırdığını anlayamazdı asistanı, sonuçta ona Antik Mısır döneminde yaşadığını anlatamazdı. Bu sırrı ortaya çıkarsa ülke vatandaşlığı bile tehlikeye girerdi ve milletvekili olarak da seçilemezdi. Ahmet Çakal ona sahte bir kimlik ayarlayacak güçlü bir konumdaydı ve Anka Şirketi başta olmak üzere tüm mirasını ona bırakmıştı. Bunu daha çok kardeşi için yapmış olmalıydı, ama Çakal'ın hiçbir planı başarıya ulaşamamıştı zaten.

"Teşekkür ederim, Hakan," dedi asistanına İklime ve raporu ondan aldı. Hemen sonucu öğrenmek için can atıyordu. Rapora göre mezardaki toprağın bir kısmı hem Londa'daki botanik bahçesinden alınan hem de mezarlıkta ölen askerlerin sonradan dönüştüğü toprakla aynı özelliklere sahipti. Mezarda Manuel'in kendisi olmadığının kanıtıydı, peki bu durumda Manuel'in gerçek cesedine ne olmuştu sorusuna yanıt gecikmeyecekti neyseki.

Klik'ten hem onun telefonuna hem de General'e aynı anda yeni bir mesaj gelmişti: "Manuel yaşıyor!"

General, Kuzgun'un kaçırıldığı odadan geliyordu ve geride kalmış kanıtları incelemişti boş yere, ama ne olduğu ortadaydı. Curtis'in önce belli ki öldürmüş süsü verip Manuel'i, ardından jeti ve kırmızı kolyeyi, son olarak da Kuzgun'u kaçırması son noktayı koymuştu. Bu düşmanı nasıl yenebileceklerini bilemiyorlardı. Güvenlik önlemleri işe yaramıyordu. Çünkü su her yerde suydu, tespit etmek imkansızdı.

"Topraktan klon oluşturan psikopat gizemli bir adamımız ve Golem duruyor bir yanda, biz hala Curtis ile uğraşıyoruz. Amaçları ne hala belli değil. Ellerindekilerle yapabilecekleri sınırsız. Evren'in kanı, dünyanın en hızlı jeti, topraktan oluşturduğu ordusu ve her şeyi yapmasına vesile olabilecek güçte olan kırmızı kolye! Bizim elimizde ise bir hiç var sadece. Dahası Manuel'e ne yaptırdıkları da belirsiz. Çizim yapmasını sağladılarsa ne olduğunu öğrenmemiz lazım."

O sırada tekrardan içeri giren asistanın heyecanı görülmeye değerdi: "Efendim, Kuzgun ulaştı bize. Paris'teymiş."

"Nasıl yani? Eyfel Kulesi'nde evlenme filan teklif edecek değildi ya?" diye şaşırdı General. Curtis'in eski sevgilisi olduğunu bildiğinden böyle bir çılgınlık yapabileceğini düşünmüştü birden.

"Kanalizasyon dedi bize," diye yanıt verdi şaşkın bir şekilde asistan.

"Eyfel Kulesi, Fransa'nın başkentindeydi değil mi?," diye nerede olduğunun farkında olmadan sordu İklime. Bazı bilgileri yeni öğreniyordu, bunu çaktırmaması lazımdı. "Pek romantik biri değil, sanırım?" diye ekledi hemen.

Son İnsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin