Tuana ağzından:
Yarım sattir evi derin bir sesizlik kaplamıştı herkes susuyordu jackson beren ve bizim tatlı düşük çeneli bambamımız bile susuyordu.
Nasıl bu kadar hızlı gelişmişti olaylar nasıl bu kadar az bir sürede kalbimi paramparça hissediyordum.
Nedensizce gözlerimin içi yanmaya başlamıştı.
Ah kimi kandırıyordum ağlamamak için kendimi sıkıyordum.Benim ne sürtüklüğümü görmüştüde bana sürtük diyebiliyordu peki ya jb nasıl beni öpmeye kalkışmıştı.
Aslında hiçbirşey umrumda değildi birtek şey dışında Mark'ın evden çıkmadan önce dediği şey birdaha onun karşısına çıkmamı istemiyordu.Ne yapacaktım herşey gitgide zorlaşıyordu. En iyisi bu işten vazgeçmek Tüm koreye rezil olmak artık umrumda değil yada babamı rezil etmek üzgünüm baba.
Ben düşüncelere dalmışken düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan telefonuma gelen mesaj sesiydi.Pantolumun cebinden telefonu çıkarıp daejungdan gelmiş olan mesajı okudum.
"Tuana bahsettiğin kutuyu ne yapıp edip almalısın ve yarın bana getir".
Ah birde şu kutu çıktı aslında bende o kutudaki fotoğrafları merak ediyordum neyse artık Mark Tuanla olan hiçbirşey umrumda değildi.
ne yapıp edip o kutudaki fotoğrafları alıp daejunga teslim edip bu göreve son vermeliyim.Sakince ayağa kalktım kimseye belli etmeden yukarı çıkıyordumki arkamdan beren geldi.
"iyi misin Tuana".
" iyiyim niye sordunki".
Beren ciddi misin dermiş gibi baktı
Bende gayet ciddiyim bakışları attım.
Hay aksi bu beren neden gelmiştiki şimdi nasıl o odaya girecektim." Beren sen git ben lavoboya gidip gelicem geldikten sonra konuşuruz".
Beren tamam diyip odaya gitti bende direk kutunun bulunduğu odaya girdim.
Işığı açıp hızlıca aramaya başladım.
şuanda bu cesaretime ben bile hayran kalmıştım.ya jackson gelirse bunu düşünürken daha hızlandım.
Son bir çekmeceye bakmamıştım. burada olabilir yine hızlı bir şekilde çekmecenin yanına gittim.
açmamla birlikte büyük bir hüsrana uğramam bir oldu buradada yoktu.Elimi başıma koyarak nereye bakabileceğimi düşünürken odaya yaklaşan ayak seslerini duymamla panikledim ve etrafıma delice bakmaya başladım.
ses gittikçe netleşiyordu. son çare yatağın altına girdim gerçekten bir beynimin olup olmadığından şüphe duyuyordum.
Zaten burdan görünmezdim ama nasıl çıkacaktım kapının kulpu dönünce elimle ağzımı kapatarak nefes seslerimin duyulmasını engelledim kapı açıldığında karşımdaki görüntüyü görmemle şok olmam bir olmuştu.
Mark girmişti odaya, odaya girmesine şaşırmamıştım ama tişörtünün yaka kısımları ve elleri kandı.
Ayakta zor duruyordu tahmin edildiğu gibi yine sarhoştu.Mark deri ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp ekranı açıp birşeyler yapıp telefonu kulağına tuttu birini arıyordu.
" Alo iş tamam patron, adamın yüzüne derince çizik atınca herşeyi teker teker anlattı ben parayı almaya yarın gelirim".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇEKİĞİN TÜRK AJANI•• Mark Tuan
FanfictionGücünü öfkesinden alan bir boksörün etrafında dönen çeşitli oyun. Hedef kalbini acıtıcak sırrını bulmak. Çünkü hiçkimse sırlarıyla güçlü değildir. Masum fakat güçlü bir ajanın zorunlu olarak oyunun içerisine katılması. OYUNUN SONUCU Öl ya da Mutlu o...