Sabah kalkınca öncelikle otelin spor salonuna inip bedenini iyice yorduktan sonra duşunu aldı, hızlıca yapılan bir kahvaltıdan sonra şirkete gitmek için hazırdı. Arabasına bindiğinde telefonunu açmasına rağmen sessize aldı ve ceketinin cebine koydu. Sabahın ilk saatleri canını sıkacak herhangi bir görüşme yapmak istemiyordu. Şirkette de telefonuyla ilgilenmedi, çalışırken gerekmediği sürece kimseyle görüşmeyi sevmezdi, ulaşmak isteyenler zaten sekreteri yoluyla ona ulaşıyorlardı.
Öğleye doğru, kahvesini alarak odasının bitişiğindeki dinlenme salonuna geçti. Fincanı yarılandığında kaçındığı şeylerle yüzleşmeye karar vermişti artık... Telefonunda beklediğinin aksine hiç çağrı yoktu, ne ailesi ne de Eda aramıştı. Annesi böyle umursamaz davrandığına göre akşam eve dönmediğine cidden kırılmış olmalıydı. Gönlünü alması gerekiyordu yoksa zaten bozuk olan ilişkileri daha da kötüye gidebilirdi. Önce annesini aradı, cevap alamayınca kahvesinde sıkıntılı bir yudum alıp tekrar arama tuşuna bastı. Telefon uzun uzun çaldıktan sonra annesi nihayet cevap verdi. Kadının sesi keyifsiz olduğunu belli ediyordu.
"Anne, nasılsın?"
"Sence?"
Genç adam derin bir nefes aldı "Sesin iyi geliyor"
Annesi ona cevap vermek yerine sessiz kalınca genç adamın işinin pek de kolay olmayacağı anlaşılmıştı. Gökalp kendi kendine gülümsedi, kendisine ne kadar kızgın olursa olsun ne de olsa karşısındaki annesiydi ve onu affetmesi için oğlunun ilgisini bekliyordu sadece.
"Öğlen seni dışarı çıkarmak istiyorum, ne dersin?"
"Kendimi dışarı çıkacak kadar iyi hissetmiyorum."
"Seninle konuşmak istiyorum anne, beraber bir yemek yiyelim"
Annesi kurtuluş yok anlamında oyuncu bir şekilde göğüs geçirdi "Başka birine sözün yok mu? Yoksa gece yeterince uzun görüştünüz mü?"
Kadını kırmak istemiyordu ama imasından da hoşlanmamıştı. Onun aksine Melek Hanım tartışmak istiyordu sanki. Sıkıntısını sesine yansıtmamaya çalışarak annesini cevapladı.
"Eda'ya sözüm olsa seni davet etmezdim değil mi anne?"
Annesi yine cevap vermedi, kararsız diye düşündü Gökalp. Bu iyiydi annesi ile arası iyice bozulmadan bu işten sıyrılabilirdi belki de. Pes eden annesinin gergin sesi bekleyişine son verdi.
"Tamam oğlum, nerede yiyeceğiz?"
"Seni seveceğin bir yere götüreceğim, bir saate kadar orada olurum"
Telefonu kapattıktan sonra salonu çevreleyen camekana doğru gitti, şehir manzarasını seyretmek belki daha iyi hissetmesini sağlayabilirdi. Pencereye kolunu dayayıp alnını koluna yasladı, derin bir nefes aldıktan sonra Eda' nın numarasını tuşladı. Annesinin aksine Eda telefonu çok nazlanmadan açtı
"Merhaba canım"
"Selam güzelim"
Kız kıkırdadı:
"Ne yapıyorsun?"
"Şirketteyim, sen ne yapıyorsun?"
"Bende internetteyim araştırmam için bilgi topluyorum."
Camdan uzaklaştı, odanın içinde adımlamaya başladı.
"Nasıl gidiyor peki?"
"İyi, sen bunu boş ver aşkım, sesin iyi geliyor, dün akşamın aksine..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Hesap
General FictionKalpte taşınan nefret bir gün sevgiye dönüşürse... İhtiyacı olan mutluluğu, en büyük düşmanı sayesinde elde edebilecekse... Kimin kime ihanetidir bu? Ya da en çok sevilen, bir gün düşmana dönüşürse... Ve sevmekten de vaz geçmemişse... Yine de... Aff...