Sandıktaki Böbreğin sırrı

206 13 1
                                    

"Herşey yeni başlıyor prenses..."
Hemen onu ittirdim. "Bana prenses demekten vazgeç!" diye bağırdım. "Peki. Tamam" dedi ve kıkırdamaya başladı. "Ne gülüyorsun mal?" diye sordum. "Galiba hala olayların ciddiyetinde değilsin. Sen benim olacaksın. Bunu bil..." dedi ve kapıyı açtı. Kapıdan çıktım ve kendi odama (yani Jack'in de odası) gittim. Sinirden deliye dönecektim. Sakin olmalıydım. Olayları kimseye anlatamayacağımı bildiği için istediği herşeyi yapabiliyor. Pislik herif! Ondan nefret ediyorum! Nasıl hayatıma girdi o ya? Kahretsin be! Aşağı inmek için kapıyı açtım. Kapıda duran Alex ile karşılaştım. Odamız neden karşı karşıyaydı? Bir zalgo bir Ed ve bir de Alex ile uğraşmam gerekiyordu. En azından diğerleri benim yanımda değildi. Her neyse. Aşağı inemeye başladım. Herkes kendi halinde oturuyordu. Slendy yemek yapıyor, jeff ve jane kavga ediyor, nina bana öylece ölümcül bakışlar atıyordu. Sonra korkunç bir gülümseme yaydı yüzüne. Bu kızın benimle derdi neydi? Her yer doluydu. Bir tek Jack'in yanı boştu. Ben de onun yanına oturdum ve telefonumdaki mesajlara tekrar bakmaya başladım. Ah ne güzel. Cindy benim hakkımda yine dedikodu yaymış. Bu seferki ne acaba? Hmm bakalı-Ne!! B-bu doğru olamaz. Çıkarttığı dedikoduda şunlar yazıyordu:
Cindy:"geçen gün kendisini ormana giderken gördüm. Kesin birilerini öldürecekti. Yanında bıçakta vardı çünkü. Her gece onu görüyordum. Ormana tek gidiyordu. Bu kız bir katil! Ona sakın yalaşmayın!!" yazıyordu. Bu kız bu sefer çok ileri gitmişti. Ben hayatımda kimseyi öldürmemiştim. Ben bunu nasıl düzeltecektim? Hem de böyle şeyler yazmışken. Ben ona ne yapmıştım ki? Hem ormana gittiğimi nerden biliyordu ki? Beni mi gözetliyordu bu kız? Ağlamak istiyordum. Neden herşey üzerime geliyordu. Ben bir katil değilim. Ne yapacaktım ben? Bunu nasıl düzeltebilirdim ki? Off!! Ağlamak istiyordum. Bu kızdan nefret ediyordum. Gözlerim doldu. Bunu ancak Ben (Ben Drowned) halledebilir. Gece herkes uyudukta sonra onunla konuşur ve olayları düzeltecektim. Ama bunu Cindy'e söyleyen biri olmalıydı. Slendy "iyi geceler" dedi ve odasına çıktı. Herkesin uyumasını bekleyecektim. Sonra yanımıza Sally geldi. Jack ile tam aramıza oturdu. Bir bana bir de Jack'e baktı ve gülümsedi. Bu kızın aklından ne geçiyordu? Çok merak ediyordum. Sonra herkes uyudu. Gizlice Ben'in odasına girdim ve uyandırmaya çalıştım. Sessizce "Ben" diye fısıldadım. Uyanmadı. Sesimi yükselttim ve "Ben!" dedim. Yine uyanmadı. En sonunda suratına bir tane çaktım. Uyandı. "Ne? Ne oldu? Kimsin? Aa Bell? Ne oldu?" diye sorular sormaya başladı. "Benim için bir şey yapmanı istiyorum..." diye başladım lafa. Olayı anlalttım. "Çocuk oyuncağı" dedi ve bilgisayara oturdu. "Önce hesabını hackleyeceğim. Sonra da onun adından bu söylediğinin yalan olduğunu yazacağım" dedi. "Sen bi tanesin!" dedim ve sarıldım. "Biliyorum" dedi. "Şimdi..." dedi ve işe başladı. Ben de onu izliyordum. Sonra boymumda hissettiğim bir nefes alıp verme sesi ile arkamı döndüm. "J-jack?" dedim ve devam ettim. "Burda ne işin var?"
"Asıl bu soruyu benim sana sormam lazım" dedi ve Ben'in bilgisayarına baktı. "Ne yaptın yine Bell!?" dedi kaşlarını çatarak. "Birşey yok. Sen uyumana dönebilirsin" dedim. "Anlatmazsan slendy'den öğrenirim" dedi ve kollarını göğsünde birleştirdi. Olayı anlattım. "O zaman bunu birisi Cindy'e söylemiş olmalı" dedi. "Ben de aynısını söyledim zaten" dedim. "Onu ben bulurum. Şimdi ne yapıyorsunuz?" dedi Jack. Ben anlattı. Sonunda oldu. Sonra da paylaşmak için şunları yazdı:
"Biliyorum. Ben bir malım. Yine bir yanlış anlaşılma yüzünden Bell'e iftira attım. Neden mi? Çünkü o benden daha zeki. Onu kıskanıyorum"
Biz katıla katıla gülmeye başladık. Ama yine de 1-2 gün boyunca herkes bana kötü davranacaktı. Onu biliyordum.
"Teşekkür ederim Ben" dedim. "Önemli değil. Ama bunu kimin Cindy'e söylediğini öğrenmemiz gererk" dedi. Kafamı evet anlamında salladım. "Onu da ben hallederim" dedim. Ve odama geri döndüm. Yine o sandık orada duruyordu. Bunu Jack'e sormaya karar verdim. "Jack birşey soracağım ama doğru söyle" diye başladım. "Sorduğun soruya göre değişir" dedi. Devam ettim. "Neden o böbreği o sandıkta tutuyorsun?" Kafasını bana çevirdi. "Sır saklayabilir misin?" dedi. Kafamı evet anlamında salladım. Sözlerine devam etti. "Biliyorsun. Jane anlatmıştır. Sevdiğim kadının ölümünü... O öldüktem sonra bu sandığı buldum. Sandıkta sevdiğim kızın... böbrekleri...vardı. Not vardı. Geçenlerde eşyalarıma bakarken gördün. O notu da o bıraktı" dedi ve devam etti. "Neden o böbrekleri saklıyorum bilmiyorum." dedi. "Çünkü onu seviyorsun..." dedim. Ama bunu söylerken içimde bir kırılma hissettim. Sanki...kalbim...acıyordu. "Belki..." dedi. Kalbimin acısı daha da arttı. Ne oluyordu bana böyle? "Belki de değil..." dedi. "Ben de annem ve babam ölürken aynı duygular yaşadım..." dedim. Gözlerim dolmaya başladı. "Sen ağlıyor musun?" diye sordu. "Y-yoo" dedim. Sonra anidem ağlamaya başladım. Hıçkırıklarla ağlıyordum. Ah! Kahretsim! Şimdi ağlamak istemiyordum. Sonra saçlarımı okşayan bir el hissettim. "Üzülme. Artık geçti." dedi sakinleştiren sesi ile. Sonra gözyaşlarımı sildim. "Boşver şimdi bunları" dedim. Odanın kapısı açıldı. Gelen kimdi? Tabi ki pislik Alex! "Ne istiyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Yüzüne pis bir gülümseme yaydı ve konuştu. "Bakıyorum da Jack ile aynı odada kalıyorsun. Jack. Onu elimden alamayacaksın" dedi. "Sen mal mısın? Biz sadece arkadaşız! Şimdi defol git!" diye bağırdım ve kapıyı kapattım. Tekrar Jack'in yanına oturdum. "Pisikopat!" dedim. "Sana kafayı takmış durumda" dedi. "O da senin gibi!" dedim. "Ne yani? Ben sapığın teki miyim?" dedi kaşlarını çatarak. "Hayır! O anlamda söylemedim. Sen de katilsin. İnsanları öldürüyorsun. O da...insanlara sapıkça davranışlarda bulunuyor. Bazen de öldürebiliyor" dedim ve devam ettim. "O asla senin gibi olamaz..."
"Şimdi iyi birşey mi söyledin?" diye sordu. "Evet. Ama sen de insaları öldüren bir pisikopatsın!" dedim. "Hey! Kimse benim gibi olamaz! Ben tekim!" dedi. Gülümsedim. "Biliyorum..."

Creepypastalar İle YaşamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin