Yılan? Yılan derken? Ah, umarım düşündüğüm şeyi yapmaz...
~Jack'in ağzından~
O evi gözetlemeye başladık. İçeri bir adam girdiğinde hemen onun peşinden gittik. Ona yaklaştık. "Hey, sen!" Diye bağırdığımda yüzünü yerdeki adamlardan çevirip bize baktı. "Siz kimsiniz? Benden ne istiyorsunuz?" Diye geveledi. "Seninle bir anlaşma yapalım. Sen bize istediğimiz bilgileri ver biz de seni canlı bırakalım?" Adam içeriye bakarak "Burda mı konuşacağız?" Dedi. Rob "Bizim mekanında konuşalım o zaman" Dedi. Jane ve Jeff'e baktım. Sonra tekrar Adam'ın mekanına gittik. Orda köşede duran bir koltuğa oturduk. Jeff konuşmaya başladı."Adam Blayer'ı tanıyorsun galiba. Bir dakika, önce adını söyle bize" Adam bize bakarak konuştu. "İlk olarak adım Oscar. Ve Adam'ı tanıyorsam ne olmuş?"
"Tanıyorsan seninle bir mesele hakkında konuşacağız"
"Ne meselesi?"
"Bildiğimiz kadarı ile Adam evini sana satıp gitmiş. Onun yerini belki biliyorsundur?" Dedim.
Oscar önce tedirgin oldu. Sonra "B-bilmiyorum. Bir dakika" diyip kalktı ve biraz uzağa ilerledi. Şüphelenip arkasından gittim. Telefonunu çıkarıp bir numara arıyordu ama sanki ulaşamamış gibiydi. Telefonu cebine attı. Sonra kendi kendine konuşmaya başladı. "Ulan Adam senin yüzünden düştüğüm derde bak. Nerdesin lan" Gözlerim Kocaman açıldı. "Oscar!" Diye bağırdığımda Jeff ve Jane de buraya gelmişti. "Ne diyon lan sen! Biliyodum Adam ile çalıştığını. Nerde lan o şerefsiz!" Diye bağırdım ve yakalarından tutup az önceki masaya çarptım. "Sana asla söylemem" dediğinde yumruğu indirdim. Sonra normal Bi şekilde durduğunda "Niye söyliyim?" Diyip sırıttı. Jane en sonunda sessiz kalmayı bırakıp Oscar'ın yakasından tutup yüzünü masaya koydu ve bıçağını çıkartıp "Konuş yoksa bu gördüğün son şey olur" diyip bıçağı gösterdi. Oscar korkudan altına işeyecek gibi olunca. "Tamam söyleyecem. Bırakın beni. Söyleyeceğim" dediğinde Jane yakasını bıraktı. "........ Mahallesindeki Bi evde kalıyo. Evde bir sürü koruma var. Buraya çok yakın değil. Çok uzak da değil. Araba ile 2-3 saat falan sürer. Issız bir yerde" Dedi. Rob'a bakıp "Arabanı alabilir miyiz?" Dediğimde "Alın. Ben buna göz kulak olurum" Dedi. Onu kafamızla onaylayıp çıktık ve arabaya binip çalıştırdık.~Bell'in ağzından~
Adam odaya geldiğinde gözlerimi bağlayıp başka bir yere götürdü. Gözümü açtığında "Bu ne" diye bağırdım. Karşımda yani 5-6 metre uzağımda kafes gibi bir yer, içinde de yılanlar vardı. Adam sırıtarak "Yılanları seversin diye düşünmüştüm" Dedi. Ve beni omzuna alıp oraya doğru ilerledi. Beni yılanlara atacaktı! Var gücümle bağırdım, çığlık attım. Hayatımda hiç bu kadar çığlık atmamıştım. Adam sırıtıyordu. Onun sırtına yumruk atıyordum. "Adam lütfen yapma!!!!" Diye var gücümle bağırdım. Tam beni kafese koyarken tekrar çığlık attım. Adam'ı tutup bırakmadım. "Lütfen yapma!! Tamam buzlu suya dayandım ama buna dayanamam lütfen Adam yapma lütfen yapma" diye bağırdım tekrar. Yılanlar öyle küçük yılanlar da değildi. Adam en sonunda sırıtıp kafesin kapısını kapattı ve güldü. Ağlayarak omzuna vurmaya başladım. Hıçkırarak ağlıyordum. Bir de Bi iki tane değil. En az 20 tane fln vardır. Tekrar ağlayarak omzuna vurdum. Sonra ise hatırladığım gözlerimi tekrar bağlayıp beni eski yerime götürmesiydi.
~Jack'in ağzından~
Evi bulduğumuzda korumaların olduğunu gördük. Korumaları halledince yerdeki korumaların arasından geçip içeri girdik. Hiç bir yerde yoktu. Tek tek odaları dolaşıyorduk ama hiç bir yerde yoktu. "Burda da yok" diyen Jane'in gözlerinde umutsuzluk vardı. Jeff "Hey! Aşağıya inen bir merdiven var burda!" Dediğinde hemen oraya dönüp koştuk. Işık yoktu. Sadece sönmek üzere olan birkaç mum vardı. Aşağı inerken, etrafa baktım. Kan izleri vardı. Ben buna alışıktım. Kan görmeye. Ne de olsa katildim. Ama ne zamandır adam öldürmüyordum. Aşağı kata indiğimizde yavaşça yürüdük. Sonra yukarıda yaptığımız gibi bağırmaya başladık. "Bell! Burda mısın!?" Diyerek. Koridorun sonundaki odaya geldiğimizde kapı kilitliydi ve içeriden sesler geliyordu. Dinledik. "Jack! Burdayım! Yardım edin! Lütfen" sesi fısıltı gibi çıksa da bu Bell'di. Hemen kapıyı açmaya çalıştık ama kilitliydi. Jeff " Yukarıdaki korumaların birinin cebinde bunları buldum" diyerek birkaç anahtar verdi. Hemen kapıyı açtık ve içeri girdik. İçeri girdiğimizde gördüğümüz görüntü... Hemen yerde duran, elleri duvara zincirlenmiş, yüzü solmuş olan Bell' e bakıyorduk. Hemen yanına koşup yüzünü ellerim arasına aldım. "Bell iyi misin?" Dediğimde gözleri Kocaman açıldı. "Jack! Jeff! Jane!" Diyerek hepimize baktı. "Gerçeksiniz! Rüya değilmiş! Jack, beni kurtardınız. Lütfen gidelim. Her an gelebilir" dediğinde Jeff'in korumalardan aldığı anahtarları deneyerek zincirleri açtım ve Bell'i kucağıma alıp dışarı çıkarttım. Arabaya yetişince anahtarları Jeff'e atıp " Sen sür" dedim ve arka koltuğa geçtim Bell ile. Bell bana dolan gözlerle bakarken "Ordan hiç çıkamayacağımı düşünüyordum. Jack, gerçekten beni kurtarmaya geldiniz. Çok korkmuştum beni bulamayacaksınız diye" diyip boynuma sarıldı ve ağlamaya başladı. "Şşt, geçti, tamam. Bak buradayız. Seni kurtardık ve eve gidiyoruz" dedim onu sakinleştirmeye çalışırken. Geriye kalan tek şey Adam'ı öldürmekti. Hayır, onu öldürmeyecektim. Onu öldürmekten beter edecektim ve bana onu öldürmem için yalvaracaktı!
En sonunda yb yazabildim. Bayadır yazmadım. Biliyorum. Özür dilerim. Önceki yazdığıma ne oldu bilmiyorum. Bi kısmı silinmiş o yüzden de tekrar yazdım. Umarım beğenirsiniz. Ve 1K olmuşuz gerçekten çok teşekkür ederim. Sizi çok seviyorum ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Creepypastalar İle Yaşam
AléatoireHayatımızdaki bazı olaylar biz istemeden, kontrolümüz dışında gerçekleşebilir. Bizim kötü olarak gördüğümüz şeyler belki de iyi sonuçlara yol açar, kim bilir? Katillerle yaşamayı da ben seçmedim. Ama ondan sonra olanların hiç de öyle olacağını önce...