Yüzünü bana çevirdi. "Nasıl?" dedi şaşkınca. Ben ağlamaklı çıkan sesimle "b-bilmiyorum" dedim sadece. Ne diyebilirdim ki? Ona diğer şeylerden bahsedemezdim. "Ne zaman oldu?" dedi. "O kadar uzun zaman olmadı" dedim göz yaşımı silerken. Bir süre öyle kaldık. Koltuğa oturduk. Biraz daha iyi olduğunda konuşmaya başladı. "Ee sen nasılsın? Neler yapıyorsun?" dedi. Sesinden üzgün olduğu anlaşılıyordu. "Pek birşey yapmıyorum. Okula gidip geliyorum" dedim. Bana şaşkınca bakarak "nerde kalıyorsun?" diye sordu. "Burada" diyerek yalan söyledim. Burada dediğime göre burda kalmak zorundaydım. Slendy kesinlikle beni öldürecekti.
Saat geç olunca teyzem "benim uykum var. Ben uyuyacağım. İyi geceler" dedi ve merdivenlerden çıkarak odasına gitmeye başladı. Ben de arka bahçeye çıkıp telefonumu cebimden çıkardım ve Alex'i aradım. Açmadı. Bir daha onu aramayı denedim. Açtı. "Alex. Şey...eee...bugün oraya gelemeyeceğim... Alex?" dedim sessizce. Sonra bana kızarak "ne demek gelemeyeceğim!" dedi. Olanları anlattım. "Tamam. Ben Slendy'e söylerim" dedi ve telefonu kapattı. Ben de içeri geçtim. İşin kötü tarafı burada giyecek eşyam da yoktu. Off. Ne giyecektim şimdi? Yatağıma uzandım ve örtüyü üzerime çektim. Uyumaya çalıştım. Ama uyuyamıyordum. Rahat edemiyordum bu kıyafetlerle. En sonunda dayanamayıp Alex'i aradım. İlk aradığımda açtı. Odamın kapısını kapattım ve sessizce konuşmayua başladım. "Burada hiç kıyafetim yok. Bana yedek 1-2 parça eşya getirir misin? Ve evin kapısını çalma. Teyzem uyuyor!" dediğimde ofladı. "Tamam" dedi ve telefonu kapattı. Beklemeye başladım. Sonra camdan bir tıkırtı duydum. Perdeyi aralayıp dışarı baktım. Sessizce "Jack?" dedim ona şaşkınca bakarak. "İçeri almayacak mısın?" dediğinde yana kaydım. O da odama girdi. Camı kapattım. Hava soğuktu. Elindeki kıyafetlerimi bana uzatıp "al bakalım" dedi. "Alex getirmeyecek miydi?" dedim. "Onun işi vardı. Ben getirdim" dedi. Sonra suratıma bakmaya başladı. "Çıksana!" dedim ve devam ettim. "Giyineceğim!" Bana baktı. "Slendy seni ve teyzeni yalnız bırakmamamı söyledi. Aslında bu görevi Toby yapacaktı ama onun kendi görevleri vardı. Bu iş de bana kaldı." dedi. "Tamam şimdi dışarı çık!" dedim. Kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıyı açacakken teyzem Cate bana seslendi. "Sen misin? Yanına gelebilir miyim?" dedi ve kapıyı çaldı. Telaşlanıp Jack'i kolundan tuttum ve boş dolabımın içine geçirdim. Dolabın kapağını kapatıp yatağa uzandım. "Ee. Gelebilirsin" dedim. İçeri girdi. "Uyumuyor muydun?" dedi. "Hayır uyuyamadım" dedim. Yanıma oturdu. Ben de onun yanına oturdum. Bana baktı. Sonra telefonum çaldı. Arayan Alex'ti. Açtım. "Efendim? Ne? E-evet geldi" ne dedim ben?! "Y-yani mesajın geldi!" dediğimde "ne mesajı" dedi. Cate teyzem onun söylediklerini duymuyordu. Hopörlör (kesin yanlış yazdım -_-) açık değildi. "Şimdi yanımda Cate teyzem de var. Sohbet ediyoruz" dediğimde anladı. "Tamam. Sonra konuşuruz o zaman" dedi ve telefonu kapattı. Sonra esnedim. "Ben seni fazla tutmayayim. Uykun gelmiş. İyi geceler" dedi ve odadan çıktı. Birkaç saniye sonra Jack dolabın kapağını hayvan gibi açıp dolaptan çıktı. "Oha! Yavaş! Kırdın kırdın!" dedim. Bana baktı. "Nerede kalacağım?" dedi konuyu değiştirerek. "Tabi ki kendi evinde" diyince "burda kalıyorum" dedi ve yatağıma yattı. Kıyafetlerimi elime aldım. "Sakın arkanı dönme! Dönersen seni öldürürüm!" dedim. Kafasını yüz üstü yastığa geçirdi. "Bakmıyorum. Giyinebilirsin" dedi. Bana verdiği beyaz tişörtü ve mavi şortu giydim. "Tamam giydim" dedim. Kafasını bana çevirdi. "Nerde kalacağım?" dedi. "Bilmiyorum. Başka bir odaya gidersen Cate teyzem seni görebilir. Ben gidersem buraya geldiğinde benim yerime seni görürese...seni öldürür" dedim.
"Burda uyuyabilirim" dedi ve örtüyü üzerine çekti. "Hayır olmaz! Ben nerede yatacağım!?" dedim.
Yanına gittim ve kolundan tutup çekiştiremeye başladım. "Kalk yatağımdan!" dedim sessizce ama sert bir şekilde. "Uykum var" dedi. Kolundan tutup çekiştirmeye devam ettim fakat gücüm onu kaldırmaya yetmiyordu. En sonunda kolumu tutup kendine çekti. Onun kolları arasında kalmıştım. "Off! Uyu artık" dedi. "Cate teyzem bizi böyle görürs-" demeden evin bahçesinde birşey gördüm. Jeff? "Jack! Jeff bahçede!" dediğimde şaşkınca bana sonra da camdan bahçeye baktı. Hemen beni bırakınca yüz üstü yere yapıştım. Yüzüm yerde, bacaklarım hala yataktaydı. Yerden kalkıp cama doğru yaklaştım. "Ne oldu?" dedim "Sıkılmıştım. Alex'ten Jack ve senin burda olduğunu öğrendim ben de geldim" dedi. "Dur! Sakın kapıdan gelme! Camdan gel" dedim sessizce ama beni duyabileceği bir ses tonu ile. "Geri çekil" dedi ve ağacın gövdesine tırmanıp camdan içeri daldı. Jack de koltukta oturuyordu. "Neden kapıdan gelmedim?" dedi. "Cate teyzem evde. Bu sesleri de duyarsa her an buraya gelebilir. Ve bu isteyebileceğim son şey olur." dedim. Sonra hep beraber yere oturduk. Camdan gelen siyah saçlı kıza baktım. "Jane?" dediğimde bana baktı. "Selam" dedi ve yanımıza oturdu. Jack Jeff'i dürtünce Jeff dirseğini ona geçirdi. "Neden geldin?" dedi Jeff Jane'e bakarak. "Senin evden çıktığını gördüm. Başına yine iş açarsın diye düşündüm. Ben de peşinden geldim" dedi. 4'ümüz yerde oturup sohbet ediyorduk. Odamdaki bilgisayarda yanan ışık ile hepimiz oraya döndük. "Bir sen eksiktin Ben" dedi Jeff. "Pff. Sadece ne yapıyordunuz diye merak ettim. Slendy sizin olmadığınızı bilmiyor diye düşündüm" diyince Jack lafa girdi. "Biliyor. Hatta beni buraya o yolladı" dedi. "Tamam o zaman. Ben gidiyorum" dedi ve gitti. O kadar çok konuşmuş olmalıyız ki saate baktığımda 5 olmuştu. Esneyerek "saat 5 oldu" dedim. Sonra bir kapı açılma sesi duydum. Hemen yerimden kalktım. Kendi odamın kapısını aralayarak dışarı baktım. Teyzem uyanmıştı. Odasının kapısını kapatarak yanıma geldi. "Günaydın teyze" dedim.
"Sana da günaydın Bell" dedi. Sonra odama bakıp "birşey mi saklıyorsun?" diye sordu. "H-hayır. Sadece...şey...sen kahvaltı yaptın mı? Sana kahvaltı hazırlayayım mı?" dedim gergin bir şekilde. Sonra teyzemin elinden tutup merdivenlerden inerek peşimden sürükledim. Aşağı indik. "Kahvaltıyı ben hazırlarım" dedi. "Hayır. Asla olmaz. Ben yaparım" dedim. "Peki. Ben de markete gidip birşeyler alayım. Evinde hiçbir şey yok" dedi ve kapıya doğru ilerledi. Ayakkabılarını giydi ve ceketini giyip dışarı çıktı. Arabasını çalıştırıp gitti. Ben de kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Ne yapsam acaba? Hmm. Buldum! Krep! Krep yapmaya başladım. Sonra da kahve yapıp kulplu bardağa koydum ve masaya bıraktım. Arkamda hissettiğim nefes ile ürperdim. "Demek kahvaltı hazırlıyorsun?" diyen Jack'e yüzümü döndüm. "Evet" dedim. Sonra mutfak kapısından giren Jeff ve Jane'e baktım. "Hmm. Çok güzel kokuyor" dedi Jeff. "Birazdan teyzem gelir. Haberiniz olsun" dedim son krepi de tabağa koyarken. Jeff ağzına tıktığı krepi yutmaya çalışırken "ne zaman eve geleceksin?" diye sordu. "Bilmiyorum" dedim. Jane bana bakıp "hergün buraya geleceğim. Veya gelmeye çalışacağım. Senin iyi olup olmadığını görmek için" dedi. "Teşekkürler" dedim. Jack sessizce bardakta olan kahvenin kulbundan tutmuş, kahveye öylece bakıyordu. "Birşey mi oldu?" diye sordum. Dalmış gibiydi. "Hey Jack! Sana diyorum! Dünyadan Jack'e dünyadan Jack'e" Sonra "ah. Duymamışım. Dalmışım. Benim gitmem gerek" dedi ve arka kapıdan çıkıp ormana doğru yürümeye başladı. Ne olmuştu ona? Bir sorun mu vardı? Sonra kapının çalma sesi ile Jeff ve Jane de "biz gitsek iyi olacak" dedi. "Arka kapıdan çıkarsanız sizi göremez" dedim. Onlar da arka bahçenin kapısına doğru yürüdü. Jane durup "Birşeye ihtiyacın olursa bizi hemen ara" dedi. Jeff de "ne olursa olsun çekinme. Ara" dedi. "Tamam teşekkürler" dedim. Sonra da kapşonlarını geçirip ormana doğru yürümeye başladılar. Hemen koşup evin ön kapısını açtım. Kahvaltı yapmak için mutfağa gittik. Ben kahvaltı yapsam da yine yedim. Kahvaltıyı yaptıktan sonra tabakları toplayıp salona geçtim. Koltuğa doğru yürümeye başlarken aklıma Creepypasta evi geldi. Acaba şu anda ne yapıyorlardır? Acaba Jack'e ne oldu? Bunu çok merak ediyorum…~Jack'in ağzından~
Creepypasta evine doğru yol alırken ormanın sesini duyabiliyordum. Bir ağacın altına oturup düşünmeye başladım. Kafamı ağacın gövdesine yasladım ve maskemi çıkartıp yanıma koyup gözlerimi kapattım. Çok endişeleniyordum. Ya o Bell'e birşey yaparsa? Ya onu koruyamazsam? Ya ona bir kez bile sarılamadan elimden alırlarsa? Ben ne yapacaktım? Hayatta beni ilk defa mutlu eden, gülümseten, güldüren birini kaybetmek istemiyordum. Onu...kaybetmek istemiyordum. Neden hayat bu kadar zor ki? Belki de bir insan öldürerek kendimi iyi hissedebilirim. Ne de olsa ben bir katilim! Evet. Bu iyi hissettirecekti. Gözlerimi açıp yanımda duran maskemi aldım ve takıp ayağa kalktım. Yürümeye başladım. Buraları çok iyi biliyordum. Kapşonumu başıma geçirip karanlık sokağa girdim. Dar bir alan vardı sağ tarafta. Hemen oraya girdim. 3 adam bir kızı sıkıştırmış...ne yapıyolar orda! Hemen oraya doğru ilerledim. Aklıma...Bell geldi...ah şimdi bile kafamın içinde! Kız korkulu gözlerle bana bakıyordu. "Hey! Siz! Kızı rahat bırakın!" diye bağırdım. Biri bana dönüp sırıttı. "İşin olmayan şeylere bulaşma seni bücür" Psikopatça güldüm. Ama maskem olduğu için görmemiş olmalı ki hala sırıtıyordu. "Bence sen bu işe bulaşmamalıydın yaşlı bunak" dedim. Adam "yetti be! Bu iş çok uzadı" diyerek silahını çıkardı. Bana ateş etmeye çalışırken kız duvara yaslanmış korkulu bir şekilde duruyordu. Adam ateş edince kurşun kolumu sıyırıp geçti. Koluma baktığımda hafif kanıyordu. Bana göre hafif. Cebimden elime aldığım bıçağımı kavrayıp adama doğru koştum. Bıçağı boğazına geçirip çıkarttım. Diğer adam bana silah ile ateş ederken öteki ise kızı kaçırmaya çalışıyordu. O adamın da boğazını kesip diğerine yaklaştım. Bıçağı sırtından geçirip çıkarttım. Kız korku ile bana bakıyordu. "İyi misin?" diye sordum. "E-e-e-evet" dedi kekeleyerek. "Teşekkürler" dedi. Kapşonumu da takıp tekrar ormana ilerlerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Creepypastalar İle Yaşam
AcakHayatımızdaki bazı olaylar biz istemeden, kontrolümüz dışında gerçekleşebilir. Bizim kötü olarak gördüğümüz şeyler belki de iyi sonuçlara yol açar, kim bilir? Katillerle yaşamayı da ben seçmedim. Ama ondan sonra olanların hiç de öyle olacağını önce...