5

17 3 1
                                    

Kulakligimi takmış okula ilerliyorum. Okula gitmek bi işkence sanki,sanki derslerde beynimizin değil hocaların anlattığı şeyleri düşünmek zorundayız. O zaman hayal gücü nedir arkadaş ? Bırakacaksın konuşsun insanlar,Bana gore konusmak insanların hayal gücünü geliştirir. Seviyorum insanları dinlemeyi,içini dokmeleri gerekir çünkü her bi insanın. Belkide bu yaşanan sorunlar hep içlere atılan yaralardan oluşuyo.
Vardım sonunda okula ama hiç gitmek istemiyodum çünkü yağmur damlaları yüzümü süslüyodu ve ben devam etsin istiyorum. Arkamda yağmuru bırakarak girdim içeri hemşirelik fakültesi 2. Sınıf öğrencisi olduğum için uygulamalı dersim vardı bi nevi staj. Hastanede staj yapıyodum ve hastane okulumun hemen arkasındaydı. Okuldan geçip hastaneye ulaştım. Tam kapıdan girecekken bir baba ve onun kızı olacağını düşündüğüm biri vardı. Kız 16 yaşında ama solmuş bir çiçek gibiydi,babası ise yüzündeki o ince çizgilerde bile ne kadar derin acılarının olduğu gözüküyordu. Biran durdum ne kadarda sıkı sarılmıştı kızına sanki hiç bırakmayacak gibi,sanki dünyada onlardan başka kimse yoktu. Sevgililer halt yemis bu görüntünün karşısında. Yüreğimin ortasına düştü bi alev topu. Hareket ettikçe daha derinleşiyodu. Bende istemiştim sarılmak hani küçük çocuk gibi başkasında gördüğü şekeri ister gibi koşarak gidip sarılmak istedim tanımadığım adama baba diye. Gözümden dökülen yaşların bile farkına varamamıştım. Birinin arkamdan "iyi misin?" sesini duyunca farkına vardım orda, o dünyada olduğumuzun. Bu benimle aynı sınıfta olan Tugra idi. Tugra yakışıklı olmasada sempatik biriydi. Gözünde siyah gözlük, saçları siyah,altına giydiği ne dar ne bol pantolon ve üstüne geçirdiği siyah tişört gerçekten sempatik olduğunun kanıtıydı. "İyiyim" diyip kestirdim."yolda durup aglamak yerine,içini bi arkadaşına anlatabilirsin" gülümseyip kendini göstermesi gamzelerimin çıkmasına izin verecek derecede gülümsememe sebeb olmuştu. "Ben tugra,aynı sınıfta olmamıza rağmen adını bilmiyorum", diyip elini uzattı." "adım neva İnsanlarla konuşmak yerine içe kapanık olmayı tercih ederim" dememle gülmeye başladı hatta bildiğin kahkaha attı. "Sana yürümüyorum sadece arkadaş olmaya çalışıyorum " dediği gibi beyaz yanaklarımn kırmızı rengine geçiş yaptığına yemin edebilirim.

Eve ayak atar atmaz bi şükür etmedim değil. Ne güzel şeydi şu evde olmak,uyumak,hiçbirşey yapmamak. O gün arkadaş edindiğime sevinmistim ne yalan söyleyeyim. Umarım mutluluğum boğazıma takılı kalmaz. Farkettim de artık aklıma babam gelmez olmuştu ve pek can sıkıcı bi durum olarak gözükmüyodu. Aklıma birden o adam ÇIĞ gibi düştü. Acaba neyin nesiydi? Orda ne işi vardı? Genelde olayları hep kötüye yordugum için bu konuyu da es geçmedim tabiki. Bence sapıktı yoksa ne işi vardı orda. İyide bi sapığın mezarlıkta ne işi olurdu ki... Belkide ben salakça düşünüp çocuğun günahını alıyorum. Aman bidaha görmeyeceğime gore boşvermek en iyisi. En iyisi uyumak evet evet uyumak. Telefon hemen şarja,pijamalar giyilsin ve huzura doğru adım atılsın.

GÖKYÜZÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin