Orman

533 45 19
                                    



Kalbimin üzerinde bir baskı...Kalbimde bir soğukluk...Beynimde ise tamamen bir uyuşukluk...

Gözlerimi aralamak için kendimi zorlayacağımı söyleseler inanmazdım! Şimdi üşüyordum. Bu üşüme sanki bedenimde sınırlı değildi. Göz kapaklarımın önünden bir ışık süzmesi geçtiğinde gözlerimi açtım. Etrafta olup biteni algılayamadan yerden yüksekte olduğumu kavramamla toprağa çakılmam bir oldu. Sırtımda oluşan sızı ile nefesim kesilmişti. Tamam az önce havada öylece uçuyor olduğum gerçeği de nefes almamı engelliyor olabilirdi. Nefes alışım acı verse de tekrar düzene girdiğinde gözlerimi kıstım ve etrafa baktım. Tepemde ağaçların uzun gövdeleri vardı. Güneş ışığı yer yer toprağa yansıyordu. Ben ise tam ortada yatıyordum. Burada ne işim vardı? Dirseklerimden destek alıp kalktığımda üzerimdeki beyaz elbiseye anlam veremedim. Böyle bir şeyle ormanda ne işim olabilirdi? Yoksa darp mı edilmiştim...Beni öldürmeye mi çalışmışlardı? Ürkek bir şekilde ayaklandığımda ormanın içinden hayvan sesleri geliyordu. Hiçbir şey hatırlamıyordum. En son hatırladığım...

Okuldaydım... Edebiyat dersinde miydim? Hyun Woo bana bakıyordu... Neden bakıyordu ki! Birden kulaklarıma dayanılmaz bir sızı girdiğinde kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Çınlama şiddetini arttırıp yavaşladığında beynimde bir şeyler yankılandı.

"Anneni bul!"

Annem mi? Saçmalıktı. Ormanın ortasından çıkmam lazımdı. İlk başta yapmam gereken buydu. Etrafıma şöyle bir baktıktan sonra şehrin yerleşkesini düşündüm. O yönde ilerlersem belki ana yola çıkabilirdim. Kararımı verip adımımı şehre doğru yönlendirdiğimde geride kalan ağaçların birden bire soldu. Durduğumda ise önümde uzanan yeşil ağaçlara baktım. Ne yani şimdi ben mi kurutmuştum? Denemek için biraz daha yürüdüm ve yeşil ağaçların sararıp yaprak döktüğünü gördüm.

Gerçek dünyada sihir diye bir şey yoktu değil mi? Bu orman sinirli miydi? Geriye doğru adım attığımda ise ağaçlar yeniden yeşerdi. Tamam o zaman ben delirmiştim. Üzerimde beyaz bir elbise ile havada uyanmıştım ve geçtiğim yerdeki ağaçlar yeşeriyor veya kuruyordu. Yönümü değiştirip geriye yürümeye başladığımda ağaçlar daha fazla canlanabilirmiş gibi taze bir görüntüye ulaşıyorlardı. İçimde oluşan huzurun yerinde korku olmalıydı. Ama olmuyordu. Sonunda açık bir alana ulaştığımda güneş tam tepemden vurmaya başladı. Orman sanki özellikle burayı çevrelemişti. Dört farklı yolun ortasında kalmıştım. Yolumu değiştirmeden direkt yürümeye yeltendiğimde ormandan bir ses bir kükreme duydum. Kesinlikle bu normal bir ses değildi. Sağa doğru yöneldim. Arkama bakmadan koşsam fena olmazdı. Sık ağaçların arasına daldığımda ağaçların az önceki gibi kuruduğunu gördüm ama geri dönemezdim. Bazı ağaçlar ben ilerledikçe çürüyüp devrilerek büyük bir gürültü çıkarıyordu. Eteklerim ayaklarıma dolanıyordu. Az öncekine benzer bir alana geldiğimde önümde sarp bir dağ çıktı. Buradan yukarı çıkamazdım. Bu ormanın içinde ölecektim. Ardımdaki kükreme tüm ormanda yankılandığında etrafa baktım. Keskin bir şeyler bulabilirsem...

Saçmaydı! Keskin bir şeyden daha yüksek bir kükremeydi. Sert bir rüzgar eşip son çürüyen ağacı yıktığında orman karardı.

Ucubeydim!

Karanlıkta beliren bir çift kırmızı gözle çığlık attım.

"D-E-F-O-L D-İ-Y-O-R-U-M!"

Kırmızı gözlü bir şeyin varlığı mümkün müydü? Bağırmamla kolyem tenimi yakmaya başladı. Orman çığlığımı taşıyan bir rüzgarla sarmalandığında ağaçların arasından Hyun Woo'nun koşarak geldiğini gördüm. Kükremenin sahibi gitmişti. Damarlarımda tüm gücün gittiğini hissediyordum. Dizlerimin üzerine düştüğümde dudaklarım mırıltı şeklinde oynadı.

Efsane/ G-Dragon FanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin