Yeni Biri

543 47 2
                                    

Ahşap kulübenin kapısına nefes nefese ulaştım. Ciğerlerim sanki hava almayı unutmuş gibiydi. Dışarı çıkmam gerekiyordu. Bunu hissetmek ama güç bulamamak acınasıydı. Kapı pervazına dayandığımda aklımı kaybetmek üzereydim. Neydi bunlar? Benimle dalga mı geçiyorlardı? Hepsi kurgulanmış bir oyun gibiydi. Sadece oynayacak bir başrol arıyorlardı ve o kişi de ben miydim? 21. Yüzyıldaydık. Annemin ölümsüz olma fikrine delirmişçesine kahkaha atmak istiyordum. Tamam başımdan geçen şeyler normal değildi ama açıklaması bu olmamalıydı.

Beynim, ruhum ve kalbimin bunu kaldırabileceğini sanmıyordum. Yanıp kül olacağımı hissediyordum. Damarlarımdan kan yerine kor alevler geçiyor gibiydi. Gözlerim kararıyordu. Pervazın yanına çöküp başımı ellerimin arasına aldım. Bu kadarı çok fazlaydı. Bir anda bu kadar şey benim için çok fazlaydı. Dayanamayacağımı hissediyordum.

Küçük ahşap evin zeminine bayılırcasına düştüğümde ellerimi başımın arasına aldım. Saçlarımı tek tek koparmam an meselesiydi. Ellerimi başımın arasına hapsettim. Patlamaması için sıkmaya başladım. Yanıma gelip sırtını pervaza yaslanan Ji Yong'u fark etmem onun sakin ses tonuyla olmuştu. Gözlerimi açmadan dediklerini idrak etmeye çalıştım.

"Endişelenme Yuju. Sen çok güçlüsün. Bunu başarabilirsin. Başarabiliriz."

Başarabiliriz de ne demekti? Konuşmak hiç bu kadar güç gelmemişti. Sesim kısık çıkıyordu.

"Bilmiyorum Ji Yong. Korkuyorum. Be-ben yapamam!"

Benimle uğraşmanın verdiği yorgunlukla sabırla nefes aldı ve devam etti.

"Gücünü keşfetmelisin ama önce kendine inanman gerek. Bunun için buradayım. Ben yüzyıllar öncesinden buraya senin için geldim. Kadim dostum Hoon'u senin için bıraktım. Adaleti sağlamak zorundayız."

Bu zamanda neyin adaletini sağlayacaktık. Yine zaman bizi bulunduğumuz yere getirmeyecek miydi? Geçmişte yapılan haksızlığı şimdi nasıl düzeltecektik? Hem Hoon yani annemin yaşaması ne kadar mümkün olabilirdi. Kafamı umutsuz bir şekilde salladım.

"Bu mümkün değil Ji Yong... Bu gördüklerimi sindirmeli ve yaşamıma dönmeliyim. Geçmişi değiştirmek neye yarayacak?"

Aniden başımı kaldırmıştı. Gözlerimin içine baktığında bir anlık hayal kırıklığı gördüm. Ama bunu bekliyor gibiydi.

"Yuju bir kötülüğü dünyadan silmek her şeyi değiştirecektir. Hatta senin hayatını bile değiştirecektir. Haksızlıklara göz yummayacağını biliyorum. Olanları peşindeki sırları senin çözmen gerek. Ben sadece senin kendini keşfetmeni sağlayacağım."

Tereddütle etrafını süzdükten sonra bir sır verir gibi fısıldadı.

"Ama Hyun Woo'dan uzak duracaksın..."

Kelimeleri idrak etmem için suratına aval aval baktım. Ona bu kadar çekiliyorken sebepsiz uzak durmak ne kadar mantıklıydı. Kötülüğünü bile görmemiştim.İtiraz etmek için ağzımı araladığımda elini dudaklarıma bastırarak susturdu.

"Uzak duracaksın Yuju." Sesi kesinlikle otoriter ve sertti.

"Neden?"

Şimdi düşünme sırası ona geçmişti. Ama bu sessizlik cevapsız kalmıştı. Aramızda böyle cevapsız kalan sorularla ona güvenmemi bekleyemezdi. Sonuçta ben ucubeysem oda ucube eğiticisiydi.Onun dediklerine uymak zorunda değildim. Sırtını ani bir hareketle pervazdan çektiğinde ayağa kalkmam için elini uzattı. Kendime gelmem gerekiyordu. Elimi uzattığımda damarlarımda dolaşan ateşin söndüğünü yerine okyanus ferahlığı bıraktığını hissettim. Buna alışmam gerekecekti. Gözleri sıcak bir elaya dönmüştü. Ayaklandığımda iki elimi kavrayarak konuşmaya başladı.

Efsane/ G-Dragon FanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin