Zehir

319 37 8
                                    

"Ne demek zehirlendim!"

Daha önce fark etmediği için kendi kendine söyleniyordu. Daha yüksek sesle sordum. Önümde volta atarken başını ovuyordu. Bir şeyleri hatırlamak ister gibiydi.

"Ne DE-MEK ZE-HİR-LEN-DİM?"

Sesim koridorda yankı yaptığında iki temizlik görevlisi bize baktı. Yaralı kolumu gözüme sokmak ister gibi havaya kaldırdığında sinirle tısladı.

"Seni yaralayanın normal bir hayvan olduğunu mu sanıyorsun! Aptal mısın?"

Ellerimi havaya kaldırdım. Panik yapması korkumu tetikliyordu. Ellerime baktığında gözleri tedirgindi.

"Bunu halletmemiz gerek yoksa..."

Susmuştu...

"Ölecek miyim?"

Pek iyi hissettiğim söylenemezdi. Sorumu arkamdaki ses cevaplamıştı.

"Yuju kötüleşmen an meselesi..."

Hyun Woo yanımıza yaklaşırken Ji Yong beni kolumdan çekerek okuldan çıkarmaya çalışıyordu. Dalından kopmuş bir yaprak gibi sürükleniyordum. Benim hakkımda herkes benden çok şey biliyordu. Eğer kurtulursam bunu sorgulamam gerekecekti. Bekçinin bize bakmak yerine sadece Ji Yong'un gözüne bakmış ve kapıyı açmıştı. Hyun Woo adımlarımızı takip ediyordu. Ji Yong okulun arkasındaki ormana döndüğünde durdu ve arkasına sert bir bakış yolladı.

"Bizi takip etme!"

Sesi keskin ve sertti. Hyun Woo'nun dudakları yukarı kıvrıldığında bu işten vazgeçmeyeceği belliydi.

"Yuju'yu koruyabileceğine inanmıyorum. Senin gibi..."

Eliyle boydan boya Ji Yong'u işaret ettiğinde devam etti.

"Cılız biri onu koruyamaz..."

Ji Yong'un bedeninden yayılan sıcaklığı hissettiğimde koşarak yanımıza gelen Jin'le yere yığıldım.

"Hey beni de bekle..."

Sözleri beni kucaklamakta Ji Yong ile kesildi. Bu sefer onun gelmesiyle Hyun Woo'da huzursuz olmuştu. Ji Yong onlardan kurtulamayacağını anladığında yürümeye başladı.

"İndir beni yürüyebilirim..."

Dört kişi olmamıza rağmen çıt çıkmıyordu. Ormanın karanlığında ilerlemeye başladığımızda Ji Yong söylediğime cevap vermedi.

"Ya onu hastaneye götürsek fena olmaz mı?"

Jin'in sorusu da havada kalmıştı.

"Ormanda daha da kötüleşecek, telefon bile çekmiyor."

Yine derin bir sessizlikle karşılaştı.

"Ya siz!" diyip parmağını bize doğrulttuğunda Ji Yong arkasını döndü.

"Senin gibi basit bir insanın anlamayacağı şeylere burnunu sokma!"

Bilincim açık olsa bile iyice tükendiğimi hissediyordum. Dik bir yokuşun başlangıcına geldiğinde Ji Yong derin bir nefes alarak çıkmaya başladı. Yorulduğunu hissediyordum. Ormanda yürümek zordu. Yokuşun daha başında iki kere durmuştu.

"Biraz daha iyiyim."

Sesim cılızdı.

"Biraz da ben taşıyayım!"

Hyun Woo'nun sesine baktığında alnı kırıştı. Kollarını uzattığında mırıldandım.

"Bari biraz dinlen..."

Efsane/ G-Dragon FanficHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin