Sui Colores

3.2K 237 150
                                    


_Önceki bölümden kesit_

Ciğerlerindeki tüm nefesini tüketerek koşarken apartmanda merdivenleri hızlı hızlı çıktı ve kapısına geldiğinde açarak içeriye girdi. Evin kapısını kilitledikten sonra eli göğsüne giderek sakinleşmeye çalıştı. Bu kez kolay olmayacağını biliyordu. Odasına ilerlediğinde gördüğü manzara ise nefes almadan donmasına sebep oldu. Resimdeki yaratık yatağının üzerindeydi. Ağzında ise yatağa uzanmış vaziyette duran kişinin kolu vardı. Yüzüne dikkat ettiğinde ise onu tanıdı. Lauren!

Nefes almayı unutmuştu. Şu an resmen ciğerlerine hava dolmuyordu. Ama o bunun farkında bile olmadan karşısındaki manzaraya bakmaya devam ediyordu. Ciğerleri alarm vermeye başladığı anda ise içine derin bir nefes çekti ama bu nefes ardında öğürme hissini de getirdi. Havadaki kan kokusu mide bulandırıcıydı, buna birde gözlerinin önünde bulunan manzara eklendiğinde kusmamak için kendini sıktı. Elini ağzına götürdüğünde hareketi yaratığın ilgisini çekerken ağzındaki kolu yatağa çıkardı. Dilini dişlerinin üzerinde gezdirip garip bir şekilde sırıtırken bakışlarındaki keskinlik sıra sende diye adeta haykırıyordu.

Yaratığın bu tavrı onu harekete geçirmeye zorlasa da bedenini harekete geçirmek düşündüğü kadar kolay olmadı. Zaten bugün hangi olay normal olmuştu ki bunu yapabilmeyi düşünüyordu? Gün boyu olanlar aklına geldiğinde özellikle asansörü düşünerek gözlerini sımsıkı kapattı. Her şeyin zihninin yine bir oyunu olup olmadığını bilmiyordu. Sadece öyle olmasını diliyor ve içinden tek bir cümleyi sürekli tekrar ediyordu. "Bu gerçek değil, bu gerçek değil..."

Cümleyi tekrar etmeye durmadan devam etse de burnuna dolan kokunun bir türlü uzaklaşmaması bu seferkinin beyninin bir oyunu olmadığını düşünmesini sağlarken gözlerini açtı. Yaratık gittikçe yaklaşıyordu. Ayakları sonunda komutlarına uymaya karar verdiklerinde geriye doğru adımlar attı. Yaratık yavaş bir şekilde hareket ederken ani den hızlanması ile bir sonraki saniyede üzerine atlamıştı. Refleksle ellerini öne doğru savursa da yaratığın hızına yetişemediği için göğsüne yapışan yaratıkla geriye doğru savurdu. Başını yere çarptığında burnunun hemen ucundaki yaratığı bulanık gördükten saniyeler sonra her şey karardı.


Sui Colores

(Renklerin bulunduğu gezegen)

Büyük Felaketten Önce

Kraliçe gözlerini yeni bir güne açtığında gezegenin renkleri de onunla birlikte ışıldamaya başladı. Gezegen her gece kraliçenin uykusunda soluk bir renk alırken her gün yeniden canlı renklerine kavuşuyordu. Renkler kraliçe beyazın enerjisini hissettiği her anda kendi görevlerini en iyi şekilde yerine getirdiğinden her gün başladığı mükemmellik ile son buluyordu.  Beyazın renklerin hiç birisi ile sorunu yoktu. Onu zor duruma sokan tek renk siyahtı. Aslında onunla da tam sorunu olduğu söylenemezdi. Sadece siyahın diğer renklere olan etkisi onları rahatsız ettiğinden her zaman dışlanan kişi konumundaydı. Görevi bile tüm renkler işlerini bitirdiğinde yani gece olduğunda başlıyordu.

Kraliçe renklerini kontrol etmek için onların yanına gitmek için krallıktan ayrıldığın da yanına ilk uğradığı kişi mavi olmuştu. Mavinin görevi gezegendeki tüm su kaynaklarının kontrolüydü. Aynı zaman da su elementi ile bütünleşen zihni ona hükmetme gücünü de veriyordu. Normal de silah olarak kullanılacak bu yeteneğini elbette hiç bir zaman zarar vermek için kullanmamıştı. Sonuçta asla başı belaya girmiyordu. Kendini savunması gereken her hangi bir anda onun yerine bu işi yapacak bir koruyucuya sahipti. Koruyucular ise kraliçe beyaza gönüllü olarak yardım eden askerlerden oluşuyordu. Asker olmaları ise onların sıradan halktan farklı olmalarını sağlayan özelliği de beraberinde getiriyordu. Kraliçeye yeminini sunan her asker onun ruh gücünden etkileniyor bu da onların daha hızlı, güçlü ve çabuk iyileşmelerini sağlayan çeşitli özelliklere sahip olmalarını sağlıyordu.

Renklerin İçinde (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin