Ahsen uyurken o kadar güzel gözüküyordu ki hayran olmamak elde değildi ama Caner için durum farklıydı. O Akasya'nın ölüsünü bile görememişti. Yalnızca ona olan mektubu vardı. Zaten cenazesinde de Akasya'nın annesinin isteği üzerine açılmamıştı.Caner bunları düşünürken Eren ve Melis geldi. Aralarında kıkırdaşıyordular. Caner baştan anlam veremedi. Ama sonra Eren'in yüzüne dikkatli bakınca dudağındaki ruj izini gördü ve piç sırıtışını attı. Eren baştan anlamadı ne olduğunu ama sonra Caner elini kendi dudağına götürüp silince Eren anladı ve ciddi anlamda utandı.
"Caner, biz artık gidelim."
"Ben zaten gidicem ama sen istersen kalabilirsin." dedi piç sırıtışıyla.
"Yok ya seni bir geçireyim en olmadı gelirim daha sonra."
Melis meraklı gözleriyle bir Caner'e bir de Eren'e bakınca Eren anlattı.
"Caner'in İzmir'e ailesinin yanına gitmesi gerekiyor kısa bir süre için. Onu geçirmem gerek."
"Anladım. Tamam o zaman sonra görüşürüz.Sana da iyi yolculuklar Caner."
"Teşekkürler."
Evet Caner karar vermişti ve İzmir'e gidecekti. Hem kardeşinin sınavı için hem de Akasya için.
Eren Caner'i yalnız bırakmamak adına onunla gidiyordu ama Caner zaten yalnız gıbıydı başını cama dayamış ve dışarıyı izliyordu. Eren can dostunun bu haline cok üzülmüştü ama yapabilecek bir seyi yoktu. Ona birlikte gitmelerini teklif etmişti ama Caner kabul etmemişti.
Kendince haklıydı da. Eren'i cok seviyordu. Bir nevi o toparlamıştı onu. Ama nedenini kendide bilmiyordu. Sadece istemiyordu.
Artık ayrılma vakti gelmişti ve iki genc havalimanında vedalaştılar."Kendine iyi bak dostum ve cabuk dön. "
"Merak etme. Hadi eyvallah."
Caner düşündü. İşte buyum dedi kendine. Yalnız, kimsesiz etrafında birçok insan var ama yine de yalnız. Bu sıralar en cok düşündüğü şeydi bu. Uçağa binerken bu düşünceler vardı aklında. Belki de Akasya ölmeseydi her şey çok daha iyi olabilirdi. Acaba karşısına çıkacak mıydı onu anlayan biri ?
Uçakta uyumamıştı Caner. Zaten uçağa da biraz zoraki binerdi hep. Çocukluktan kalma bir korkusu vardı. Bu düşüncelerinden en azından şimdilik kurtulması gerekti. Kimseye haber vermemişti geldiğini sürpriz olacaktı herkes için.
Hemen bir taksiye atlayıp evlerine gitmek için yol aldı. Yolda acaba mezarlığa mı gitsem once diye düşündü ve taksiciye "Kabristana lütfen." dedi. Evet artık bu acıyla yüzleşmesi gerekiyordu. Akasya onu bırakmıştı ama Caner bu kadar alçakça davranamazdı en azından Akasya'ya karşı.
Kabristana vardığında denize karşı olan Akasya'nın mezarına doğru gitti yavaş adımlarla. Nasıl başlaması gerektiğini bilmiyordu o hep Akasya ile yuz yuze konusurdu ama basladı konuşmaya.
Akasya ,bak ben geldim Caner 'in geldi. İnan bana seni cok özledim. Sensiz gecen her gunum sanki diğerinin aynı. Oysa seninle öyle miydi ? Her gün başka bir güzel başka bir özeldi. Şimdi her şey çok degıstı. Hayatımı başka bir şehirde sürdürüyorum bir kere. Baska arkadaşlarım, baska bir hayatım oldu ama senin yerine kimseyi koyamadım. Zaman gelince koyar mıyım bilmiyorum ama zor be Akasya çok zor hemde. Sen benim ilk göz ağrım ilk aşkımsın. Yani öyleydin. Sana cok kızgınım. Beni aldattığını agzından duysaydım inan bana daha iyiydi. Oylece bir mektupla bıraktın ve gittin. Yalnızca beni de değil. Aileni arkadaşlarını her şeyi arkanda bıraktın sen. Korktun ve kaçtın. Ama niyeyse sana bir turlu kızdığımı anlatamıyorum. Bazen kabus görüyorum. Sen gidiyorsun ve ben elini tutamıyorum. İnan bana beni güçsüz bıraktın ve sen artık olmayacaksın hayatımda. Benı cok üzdün Akasya. Tahmin bile edemeyeceğin kadar çok.
Caner'in gözleri dolmuştu ve daha fazla tutmadı gözyaşlarını sözlerine gözyaşları içinde ağlayarak devam etti.
Sen bana her kimse o herif onunla beni aldattığın zaman degil sen beni bu koca dünyada yalnız basıma bıraktığın zaman aldattın aslında. Ama sunu unutma ki BEN SENİ ÇOK SEVDİM...
Arkadaşlar malum Ygs yuzunden pek yazamadım ama Allah kısmet ederse artık yazıcam. Sorularınız olursa yazabilirsiniz. Oy verip yorum yaparsanız cok mutlu olurum 😃😃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz ve Yeşil
FanfictionBeyaz ve Yeşil... Onları bir araya getiren kader bir arada tutmaya yetecek miydi peki ? Beyaz şahlanmıştı geliyordu yavaş ve emin adımlarla. Yeşil ise bekliyordu. Derin derin bakarken bekliyordu. Beyaz her şeyi arkasında bırakıp gelebilecek miydi pe...