♦Beril♦
Bugün Günlerden... Sahi bugün günlerden neydi? Hangi ayın kaçıncı günündeydik? Yağmur yağıyor dışarda, belki can veriyordur toprağa, ilkbahardır mevsim. Belkide sararıp toprağa Düşen yaprakların mezarlarını suluyordur yağmur, mevsim belki sonbahardır kim bilir... Bildiğim birşey var ki Güntülü düşmüş Göğün Bittiği yere, belliki vakit ikindi gün akşam üzeri, günün Ölümüne çeyrek var. Benimde Gözlerimin ufkunda belirmiş bir Güntülü belliki vakit bende de ikindi, bendede Akşama çeyrek var kim bilir? Sahi kim bilir gidenin neden gittiğini, var mı cevabını verecek? Dünü, bugünü Yarını var mı anlatabilecek? Gidenin gittiğine beni inandıracak var mı? Yalnızlıktan hep bu olan biten diyorlar lakin Yalnızlık olsa böyle olmazdı. Bu yapayalnızlık olsa gerek. Rüzgarın pencerelerden vuran uğultusu tüm duvarlara işlerken Yanlızlık demek olur mu hiç buna? Bir sinek hapşursa evin bir köşesinde üst komşu vurur yukardan ses yapmayın ulan diye. Hatta bi kaç tane sinek hapşursa aynı anda apartman yöneticisi gelip ses yapmayın diye uyaracak. Yalnızlık olur mu bu hiç? Bu olsa olsa yapayalnızlıktır. Dizlerim sızlıyor kemiklerim uğulduyor Yalnızlık olsa bilirdim tanırdım böyle olmazdım, bu kemiklerimde ki uğultu yapayalnızlığımın uğultusu....
Bir sigarada sen yak yalnızlığım, Beklenen gelmez elbet yerinden, Memnun sanırım ki dönmeyecek! Böyle iyimiz biz, iyiyiz değil mi yalnızlığım. Bir sigarada sen yak yalnızlığım,
Bi çayda sana söyleyeyim, Neden mi şeker atmıyorum çayıma ?
Neyin tadı var ki şu hayatımızda, Çayın tadı olsun, bırak oda tatsız kalsın. Bir sigarada sen yak yalnızlığım,
Birgün sende gider misin? Sende gidersen ne derim ki bu hayata? Yalnızlığı olmayan yalnız olur mu hiç?
Tanımsız bi hayat verme bana yalnızlığım. Bir sigarada sen yak yalnızlığın, Korkma ölürüz diye, ölüm mutlak! Bizi bekleyende o değil midir? Bir avuç toprak, bir top kumaş.
Huzur dediğin zaten ölüm değilde nedir ki? Bir sigarada sen yak yalnızlığım, Yalan olmayan bir sen kaldın yalnızlığım, Bak sigarada bitti! Haklısın bitmeyen ne kaldı ki şu ömürde,
Elbet oda biter birgün, üç gün tez geçer! Bir sigarada sen yak diyemiyorum, Sigarada bitti çayda bugün daha bi karbonat yüklü! Kahvecininde düzeni bozuk! Gel gidelim yalnızlığım.
Yol bizi bekler, ölüm bizi bekler...♦Burak♦
Bugün gezegene gelişinin yıl dönümü. Çok büyük anlamlar yüklemek vardı bu gece cümlelere lakin özlem yüklü aldığım tüm nefesler kelimeler suskun... Kimlesin, nerelerde nelere gülüyorsundur kim bilir? Umarım buldukların vazgeçtiklerine değer. Gülüşü sonsuz mucizeler yüklü melek huzurlu yaşlara... Duymasanda iyi ki doğdun ve iyiki... Neyse boş ver gitsin!
Bitti. Herşey bitti. Sıradan uyanışlar. Zaruri nefes Alıp vermeler. Kalbinde biyolojik atışlar. Uzaklarda başkaları ile attığın her kahkaha ruhumda düğüm. Başlamak isterdim bende sen gibi yeni hikayelere. Ama herkes tanıyor sesimden sensizliğimi. İlişmiyor kimse sensizliğime. Bu kimsesizlik müebbet. Faili Meçhul kalsaydı cinayetimin bir ihtimal yeni başlangıçlar olurdu Doğan günde...Bu sabah bi uyandım, gri bi şehir selam verdi bana. Sadece yağmur damlalarının sesi vardı. Neden bu kadar çabuk göç etti şehrimden kuşlar. Muhsin ünlü mahlasıyla, Necip fazıl tadında şiirler yazasım var. Bugün iyi değilim, hiç git olmayan bir intihar hissi var boğazımda. Son şiirimi yazsam bugün. Son kez yağmurlu şehrimi izlesem camdan, elimde kahve. Her zaman ki gibi kahvenin buharı buğulandırsa camı, bi kalp çizsem sadece adının baş harfini yazabilsem ama bu sefer. Gerisi bende kalsa, kimse bilmese ölürken senide yanımda götürdüğümü. Son sigaram yarım kalsa, yada kendiliğinden sönse kül tablasında, kimsenin bilmediği hayallerimde sönse gitse, yarım kalsa. Bu gün çok uykusuzum. Annem yok ki yanımda dizlerine yatsam. Korkunç rüyalardan korkunca o tutardı ellerimi, okşardı başımı. Sen yoksun tamamda Annem niye yok. Büyük adamlar uyuyamaz mı annesinin dizinde ! senin gidişini görmekten korktuğumdan rüyamda, hiç uyuyasım gelmiyor, rüyalarda bile gidişine razı olamıyorum. Bu sabah yazı yazasım var, belki sende okursun sana ait olduğunu bilmeden yazılanları. Eminim sende üzülürsün halime, vah vah dersin ne çok yorulmuş be adam, bilmemişler kıymetini dersin. Öyle bi hikayede yaşamaya ittin ki beni, her bilen öğrenen ah vah eder. Bu senin mi eserin yoksa ben mi böyle olsun istedim, kader mi bu, yoksa kaderden de öte bi doğa olayımı bilmiyorum. Güzel bi hikayemiz olsa kitap yazardım, okurdu herkes, belki yanında, (gelecekte belki olur) elini tutan adam da okurdu, vitrinde görürdün kendi hikayeni de başkasın hikayesi sanırdın, bilmeden kendine bile kızardın. Bugün iki şey var kafamda ya intihar ederim en fiyakalısından, yada gider şiir yazarım. Yoksa bu gri, yağmurlu, haddinden fazla sessiz ve sensiz gün biter mi? bu sensiz gri havalarda nasıl nefes alır ki insan tarif eder misin?
Şimdi sarılıp uyumak vardı seninle. Nasıl uyur ki bir melek? Canın çok acıdı mı hep merak etmişimdir cennetten düştüğünde. Nasılda sinmiştir cennetin kokusu saçlarına. Bir kez çekebilseydim o cennet kokusunu ciğerlerime... Üzülüyorum desem yalan olur, senin o kutsal sevdanı taşımak şu değersiz etten kalpte dünyanın en büyük şerefi. Mutsuz olmak ne haddime. Elinin elimde hiç terlemeyecek oluşu bile yıkamaz beni. Ben bir mucizeyi tattım sevdanda ey benim soylu sevdam. Kapıyorum gözlerimi kahkahanı duyuyorum, masal yüzün parıldıyor gözlerimde ölmem ben diyorum. Bu sen varken bende Azrail kıyamaz canımı almaya diyorum. Alırsada vasiyetimdir, gözlerinde ki ormana gömsünler beni cennet falan istemem o ormanda karışayım toprağa ve sonsuza dek seninle olayım. Ne güzel olur be...
Hissediyorum bazen zamanın durduğunu. Yeter bu kovalamaca diyor sanki akrep ve yelkovan. Nedense hep karanlık ve soğuk zamanlara rastlıyor bu molasal duruşlar. Deli olduğum hissini uyandırıyor bende. Sahi içimde ki o delilik hissi hiç uyumuyor ki! Çeliştik bak yine. Sende haklısın. Bizde mi mola verelim! Ben yoruldum desemde sen bana bakma ki zaten bakmadın kaç zamandır. Dilde bu yorgunluk meselesi belki vicdan türer ruhunda da yorgunluğum dinsin diye sen yavaşlarsında, aynı kaldırımda yürürüz belki yetişirim sana. Koşamam ben başka bi hayata. Ben alıştım sana, başka yollarda kaybolurum. İz bilmem yol bilmem ben senden başka. Pazar yerinde annesini kaybetmiş çocuk olurum. Bu ayazda bitmedi gitti. Evet, deliyim. Derin buhranlar içerisinde delirmemek ne mümkün. Konuşma cahil cahil. Çayda güzel yapıyormuş kafayı yeni fark ettim. Resimle kavga eder mi insan. Ediyor. Neyse dur şu çayımı tazeleyim. Bu sefer biraz açık olsun yoksa dahada uçacak benim kafa bu kavgada çok büyüyecek. Küserim sana ayrılırım bile bu kavgaya nokta koyalım. Bi çayda sen içersin değil mi. Pakete dikme gözünü sigara yok sana hassas senin çiğerlerin Kıyamam ben sana. Bekle gecemiz daha uzun. Daha sana saçının tek telinde saklı olan mucizeleri anlatmaya başlıcam. O bu gece bitmezde bi giriş yapalım gerisi gelir nasıl olsa...
Kelimelerim git gide tükeniyor. Olanlarda yitirdi çoktan anlamını. Bu sensizliği bu sessizliği bu özlemi, işte her ne varsa şu hayatımda sensiz olan, sensiz kalan, anlatamıyorum hiç birini koyulaşıyor karanlık. Uçurumdan düşüyorum da sonu bir türlü gelmiyor. Ölüm bile uzak bir vaha şimdilerde. Kelimelerim bitti, bende bittim. Fakat sevinme bende ki sen hala duruyor yerli yerinde. Yaşam destek ünitesi misali o alıp vermemi sağlıyor şu nefesi. Hikayemizde bitti belkide ne dersin?