Arabada çıt bile çıkmıyordu. Tek ses arabanın kaportasından gelen motorun sesiydi. Arada bir de kendi kalbimin sesini duyuyordum. Bu mümkün müydü? Yani insanın kendi kalbinin sesini duyması?
'O ses acaba kıç korkusunun sesi olmasın?' diye tersledi bilincim.
'Bilinç olan sensin! Uyarsaydın kardeşim! Bana ne ya!' deyip ben de trip attım kendi bilincime.
Ben gerçekten tuhaf biriyim ya! İnsan kendi bilinciyle polemiğe girer mi? İşte! Ben giren biriyim, bir acayibim ben ya!
'Bunun farkına yeni varıyorsan ne diyeyim ben sana?' diyen bilincime göz devirdim.
Erdinç Abiye baktım. Depoda 'O piç benim' dediğimden beri susuyordu. Kolumdan tutup beni arabasına kadar sürüklemiş, ardından arabaya suçlu gibi ensemden tutarak bindirmişti. Normalde, biri ensemden; en çok huy aldığım yerden tutacak, onu evire çevire döver yedi ceddine kadar küfrederdim.
Ama gerçekten suçluydum ve ses çıkarmayı bırak nefes almaya hakkım yoktu. Tam yarım saattir yoldaydık ve ben sıkıntıdan patlamıştım. Ayaklarımın dibine koyduğum kaykayı incelemeye başladım.
Üzerinde 'Dark Star' yazan mavili siyahlı bir kaykaydı. Bir tür yaratık vardı üstünde ve mavi bir ışıkla toprağı yarıyordu. Ah! Şu erkekler ve tuhaf zevkleri. Aslına bakarsanız benimde hoşuma gitmişti. Çocuğun suratı gözümün önünde canlandı. Yerde şaşkınlıkla açılmış mavimsi gözleriyle ne kadar da komikti suratı. Kıkırdadım gerçekten çok komikti.
(Kaykay bu :) )
Araba aniden fren yapınca öne doğru savruldum. Emniyet kemeri göğüs kafesimi acıtınca öfkeyle Erdinç Abiye döndüm.
''Sence bu komik mi Neva? Nasıl bir durumda olduğunun farkında mısın sen? Kızım, ünlü mafya Emre'nin silahını çaldın sen! Bir mafyanın silahını! Sence bu gülünecek bir durum mu? Haline ağlaman gerekir!'' diye öfkeyle bağırdı. Arabanın içinde sesi o kadar yüksekti ki kulaklarımı tıkamamak için kendimi zor tuttum.
Öfkeliydim, kırgındım, korkuyordum. Gözlerimden yaşlar istemsizce dökülünce kafamı hızla çevirdim cama doğru. Kimsenin beni ağlarken görmesini istemiyordum. Omzumda Erdinç Abinin elini hissedince omuz silkip elinden kurtuldum.
''Neva, bak! Seni kardeşim yerine koydum ben ve şimdi kardeşimi kaybetme ihtimaliyle yüz yüzeyim. Bu ne kadar çaresiz hissettiriyor biliyor musun? Şimdi, sil göz yaşlarını ve saçını kepinin altında topla. İşte, erkek gibi gözük yani'' dedi sevecen bir sesle. Ona bakmadan önce gözlerimi silip burnumu çektim.
Ona döndüğümde ela gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm. Ona gülümseyip ''Merak etme beni abi, ne yapmam gerekiyor onu söyle!'' dedim uzun kahverengi saçlarımı kepimin altında toplarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H.A.V. *Hayallerinden Asla Vazgeçme!*#Wattys2018
Novela JuvenilDeniz misali olur bazı insanlar. Kimi zaman haşmetli dalgalarıyla döver kıyıları; kimi zaman ise bir anne şefkatiyle kucaklar yalnızları. En iyi dosttur deniz. En iyi sırdaş. Dünyada ondan iyi başka bir dinleyici yoktur. Ağlarsın kıyısında. Haykırır...