Geçen ay ilk baskımı verirken o kadar heyecanlıydım ki, dosyaları karıştırmışım, az daha baskıda hata oluyordu. Bu sefer daha sakin olmayı deneyeceğim. Çünkü tamamen yabancısı olduğum bir yer değil. Babamın ülkesi sayılır. En azından dillerini biliyorum ve gezmek için bir rehbere ihtiyacım yok. Hayatımın 3 yılını burada geçirdiğim düşünüldüğünde özellikle.
Tamam, daha fazla konuşmadan söyleyeyim, Beauxbatons Sihir Akademisi'nin olduğu ülke, Fransa'dayım. Kendi ülkelerinde dil konusunda son derece katı olan Muggleları var, kendileri ölüm döşeğinde olmadığı sürece İngilizceyi pek tercih etmezler. İlk durağımız tabii ki büyü okulu. Diğer ayrıntılara sonra gireriz ama buraya kendimi kabul ettirmekte epey zorlandım. Durmstrang'ın buradan daha fazla zorlayacağını söylediklerinde oraya gitme fikrine daha çok ısındım. Editörümüze bu konu hakkında başvuracağım.
Beauxbatons Sihir Akademisi. Dikkatinizi bir şey çekti mi? Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'yken Beuxbatons Sihir Akademisi olarak anılıyor.
Okul gizlilik durumlarından dolayı yerini yazmama izin vermedi. Dağların ortasında, mükemmel çimenlikler ve bahçelerle çevrili bir okul burası. Okulu ağırlıklı olarak Fransız öğrenciler oluştursa da, İspanyol, Portekizli, Hollandalı, Lüksemburglu ve Belçikalı öğrenciler de mevcuttur. Eh, bunca millet bir araya gelirse ortaya ne çıkar? Hogwarts'tan daha kalabalık bir okul. Okul bahçesinde şifa verici ve güzelleştirici özelliklere olduğuna inanılan çeşmenin ismi gençlik yıllarında Beauxbatons'ta tanışan Nicolas ve Perenelle Flamel adına konmuş. Şunlardan biraz koparsam bir şey derler mi? Buradaki Fransızların bir çoğu Veela kanı taşıyor ve ben de Fransız kanı taşımama rağmen neden böyle olduğunu merak etmiyor değilim.
Size biraz dil bilgisi "beau" bizim güzel anlamında kullandığımız kelimenin bir kısmını oluşturuyor. Aynı zamanda "eau" da Fransızca'da "su" anlamına geliyor. Kısacası, bu okulun her yerinden berraklık ve güzellik akıyor.
Madame Maxime'in Hagrid'le (Hogwarts'ın anahtar sorumlusu ve mutlak bekçisi.) evlenmesinin ardından buraya gelen müdürün ondan hiçbir farkı olmadığını netçe belirteyim. (Madame Maxime'i aileleriniz size anlatmadı mı? Etrafta bir insanın cüssesini kat kat aşan bir kadının kibirle süzüldüğünü düşünün.) Ayrıca, Dumbledore'un Ordusu'ndan Bill Weasley'nin eşi Fleur da bu okuldan mezun. Victoire Weasley'i tanırdım her ne kadar benden küçük olsalar da, Ted Lupin ile arasının yapılmasına da yardım etmiştim. Unutmadan Ted'in büyükannesiyle aynı adı paylaşıyoruz. (Tamam, bu Rita'nın alanı.)
Şu meşhur 3 Büyücü Turnuvası'nda, Hogwarts'ın bir tane fazla şampiyonluğu var. Artık turnuvalar yapılmıyor. Ancak yapılsa, kendilerini üstün göstermek için canlarını ortaya koyabileceklerine eminim.
Büyücülük okulu bu kadar yeterli mi? Şimdi Fransa'ya dönelim.
Ne demeliyim? Fransa'da Fransızca konuşma kuralı ne kadar katıysa büyücü ve Muggle'lar arasındaki ayrım da net çizgilerle belirlenmiş. Muggle'lar olayın farkında olmasalar bile büyücü olan komşularıyla pek anlaşamamış. -İstisnalar kaideyi bozmaz-
Büyücü ve Muggle yaşamı örneğini burada çok üstün düzeyde göremiyoruz. Ancak Muggle'ların büyücülerden daha iyi yaptığı şeyler olduğunu da söylerim ki parfüm Fransa'da bunların en başında geliyor. Mükemmel parfümleri var. Aslında bakarsanız, kokulu olan her şeyler mükemmel. Sabunlarını sabaha kadar koklayabilirsiniz. (Unutmadan Rita'ya biraz parfüm almalıyım. Yoksa set arkası dedikodularından payımı alacağım gibi geldi.)
Ve daha önceden defalarca geldiğim Eiffel Kulesi. Gerçekten laf etmek istemiyorum, özellikle de ailemde Mugglelar varken ama böyle bir yapı ancak Muggle'ların bu kadar diline düşebilirdi. Tamamen perspektifle çekilmiş fotoğraflarda Eiffel Kulesi'ni her seferinde daha farklı bir güzellikte görebilirsiniz.
Aslında ne mi?
Sadece bir demir yığını. Tamam, çok küçümsememek önemli tepesinden görünen manzara güzel. Ancak böyle bir objenin simge halini alması ve sırf bunu görmek için insanların buraya gelmesine asla anlam veremeyeceğim. Ben en azından cisimlenebiliyorum, peki ya Mugglelar? Uçaklarla saatlerce uçuyorlar!
Eiffel Kulesi
Paris'e geldiyseniz, Notre Dame Katedrali Eiffel Kulesi'nden daha anlamlı olabilir. Gotik kilise mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Ayrıca Şanzalize Caddesi'ni de eğer ayaklarınızda yeterince kuvvet bulduysanız gezebilirsiniz ve alışveriş yapabilirsiniz. Yaklaşık 2000 metre uzunluğunda ve 70 metre genişliğindedir.
Fransızlar kırmızı şarap konusunda oldukça iddialılar. Bordeaux dünyanın en eski ve büyük şaraplarının üretildiği yerdir. Belki derginin geri dönüş kutlamasında içmek için birkaç tane alabilirim. Ayrıca büyükanneme de bunlardan götüreceğime söz verdim.
Bordeaux
Fransa'nın güzel sahilleri de var ama bir ada ülkesinde yaşayan sizlerin bayılacağı yerler değil. Fransa'nın güneydoğusunda bulunan Marsillia Avrupa'nın en büyük kara alanına sahip olan şehri ve Fransa'nın 3. metropol yerleşim alanı. Hoş bir tarihe ve mimariye sahip ayrıca bir de limanlarıyla ünlü, burayı da görmeniz gerektiğini söylemeden geçemem!
Marsillia
Norveç'ten sonra daha sıcak yerler bana oldukça iyi geldi. Siz neler düşünüyorsunuz? Dergimize ve bana mektup atmaktan çekinmeyin, tüm baykuşlar için adresim @AndromedaFascinatio .
Fransa dolusu sevgilerle,
Andromeda.
Gezenti Cadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WITCH WEEKLY - NİSAN 2016
FanfictionSihir dünyasının son haberlerini, dedikodularını, ayın büyülü yiyeceğini, gezilecek yerleri ve daha nicesini kaçırmayın!