Kenan'ın kolların arasında mutluluktan kendini kaybeden Ayça bir süre anın keyfini çıkartır. Daha sonra koluyla Kenan'ın mide boşluğuna vurur. Acı ile geri çekilen Kenan'a sinirle bakar. Sevdiği adamın acı çektiğini görmek canını sıksa da belli etmek yok.
"Ayça, sevmeye de gelmiyorsun." Diye acıyla söylenir Kenan.
"Benden her ne gizliyorsan hemen söyle." Der gözlerini kısarak.
"Sonra söylerim."
"Sonra ne zaman sabah mı, yarın mı?" kollarını bağlayarak oyun bozan çocuklar gibi arkasını döner. Olası bir sarılmaya karşı bu sefer ayağa kalkar.
"Sabah olmaz işim var akşam olmaz yemeğe davetliyim. Daha sonra."
"Sana Uzakdoğu dövüş sanatlarıyla uğraştığımı söylemiş miydim? " der Kenan'ın gözlerine baka baka.
Kenan ise hiç etkilenmiş değildir. Bankta yaslanarak gözlerini kapatır.
"Yarın gerçekten yorucu bir gün olacak. Hastanede birçok iş var. Sonra akşamki yemek için hazırlanıp Özgeyle birlikte sunum yapmamız lazım. Hazırlanmam gerek kalkalım hadi."
Ayça'nın duyduğu tek şey 'Özge'dir. Hangi cümlenin içinde geçtiğinin bir önemi yoktur. Özge varsa sorundur.
"Ben de gelicem."
"Ne!!"
"Eğer beni götürmezsen. Hastaneye gelir olay çıkarırım. Çifkefleştirme beni!!"
Bunu söylerkenki amacı Kenan'ı savunmasız bırakmaktı. Yapacağından değil ya.
"Özge'yi kıskanıyorsun değil mi?"
Yüzünü ekşiterek voltalar atmaya başlar.
"Özge de kimmiş."
"Sıkılırsın hem."
"Bunu gidince görücez."
"Ayça ne yapacaksın orda. Dur artık başım döndü."
Bu sefer farklı bir çözüm bulmalıydı. Nitekim öyle de oldu. Kenan'ın yanına oturarak gözlerine masum bir çocuk edasıyla bakar.
"Kenan bende geleyim hem merak etmişimdir böyle iş yemeklerini. Sen ne dersen onu yaparım. Konuşmam bile. sorun çıkarmıcam söz."
Kenan yemi yutmamıştır.
"Bütün yemek boyunca Özge'ye tip tip bakmayacak ve her söylediğine muhalefet olmayacaksın öyle mi? İnanayım mı?"
Kenan'a bakan o masum yüz yerini şeytanlık kokan gözlere bırakır. Kaşlarını çatarak geri yaslanır.
"Hadi gidelim." Diyerek ayağa kalkar. Kenan gitmek için hareketlenir ancak Ayça banktaki oturmasına devam eder. Çattığı kaşları ile birlikte sinirle Kenan'a bakar.
Kenan'ın hadi kalksana dercesine bakışlarına cevapsız kalan Ayça kafasını çevirerek cevap verir. Bir süre bu şekilde kalan Ayça, Kenan'ın ona baktığını hisseder ve çaktırmadan bakmaya çalışır. Ancak beceremez. Bu sefer tekrar çattığı kaşlarıyla sinirle Kenan'a bakar.
"Ne!! Gitsene." Diyerek tekrar kafasını çevirir.
Kızsa mı gülse mi kararını vermeyen Kenan Ayça'nın kolundan tutarak ayağa kaldırır.
"Yarın saat 7'de alırım seni." Der.
Bir kedi gibi mayışan Ayça Kenan'ın koluna girerek yürümesine yardımcı olur. Durumdan istifade eden Kenan ise Ayça'yı omuzunun altına alır ve yola koyulurlar.
"Kenan bak sakatlandın diye bir şey demiyorum yoksa yumruğu yerdin biliyorsun değil mi?" der mahsusçuktan.
"Hmm öyle demek. Ben de yarın Özgeyle giderim." Diyerek karşılık verir.
"Kenan yaa. Şakadan da anlamıyorsun ha." Der.
Birkaç saat sonra herkes evine sağ salim ulaşır. Ayça hemen telefonunu eline alarak her zamanki gibi Sevdiği adamdan mesaj bekler. Ancak beklenen mesaj bir türlü gelmez. Bedeni o kadar yorgun düşmüştür ki. Telefonun başında uyuya kalmıştır.
Sabah ise her zamanki monotonlaşan yaşamına geri dönmüştür. Ders saati boyunca gözü hocada değil saatte olmuştur. Yelkovanla akrebe sık sık söylenerek saati zor bela 4 etmiştir. Dersliklerden kendini zor bela dışarı atan Ayça dışarıda birkaç dakika nefes alır. Daha sonra 'Hastanemi- ev mi?' ikilimi arasında bocalar sonra 'sorun çıkarmak yok' diyerek koşarak eve gider.
Birazda evde yelkovan ve akreple sataştıktan sonra nihayet saat 7 olmuştur. Bütün gece ve gündüz mesaj beklediği hayatının adamından sonunda mesaj gelir. 'Çok dakik be.' Diye geçirir sevgiyle içinden. Aşağıya öyle bir havayla inmiştir ki. İlk defa bir erkek tarafından kısmen de olsa yemeğe çıkıyordur. Ama bu Kenan'a söylenmeyeceği anlamına gelmiyordu. Söylenecekti tabi ki.
Bütün hava ön koltukta oturan Özge'yi görene kadardır. Sokak kapısında çakılı kalmıştır. o an arkasını dönüp gitmek vardı ama yapamazdı. Zoraki kendini itercesine arabanın arka kapısını açarak oturdu. Tek kelime etmeden.
Bütün yol boyunca iç dikiz aynasından Özge'ye sayıp durmuştur. Kenan'da ara ara Ayça'yı o aynadan kontrol ediyordu. Ayça'nın sabitleşen bakışları Kenan'ın hoşuna gidiyordu. Belli etmeden eliyle saklıyordu gülüşünü.
"Bu yemek bizim için çok önemli. Gerçekten uyumlu bir çift olduğumuzu göstermemiz lazım." Der Özge. Aslında söylemek istediği ortak hazırladıkları projenin sunumunu kusursuzca sergilemektir. Ancak onun amacı arkasında oturan Ayça'yı daha da sinir etmekti. Dikiz aynasından gülümseyerek Ayça'ya baktığında başarısını görmüştür.
Sonra Kenan'a dönerek Ayça'yı kastederek sözlerine devam eder.
"Umarım arkadaşın yemekten sıkılmaz." Diyerek tekrar dikiz aynasından Ayça'yı süzer. Olay çıkarmayacağına söz veren Ayça sessizdir.
"Alışması lazım bu tür yemeklere. Bir yerden başlaması lazım" der Kenan.
Kızların ikisi de Kenan'a merakla bakakalmıştır.
"Nasıl yani?" diyerek devam eder Özge.
"Evlenince bu tür toplantılara aşina olacak zaten."
Zafer Ayça'nındır. Dikiz aynasında bakışları kesişen Özge'ye göz kırpar. Sonra Kenan'a kalpli gözlerle bakar.
Özge hala Kenan'ın ne demek istediğini anlamamıştır.
"Ayça benim nişanlım."
Özge için şok vakti Ayça için iftihar vaktidir. Kenan evli olduklarını söylememiştir ancak bunu da başarı gören Ayça artık dikiz aynasından bakışlarını çekmiştir. Biraz sonra restoranda gelmişlerdir.
Özge önden girmiştir. Ayça ise Kenan'ı bekler.
"Söylenmek için mi bekliyorsun?" der Kenan.
"Sözlenecektim ama vazgeçtim"
"Kızmadın mı? evli olduğumuzu söylemediğime sinirlenmedin mi?"
"Bu bile yeterli geldi. Hadi artık girelim içeri." Diyerek aşkla bakar.
Kenan ise Ayça'nın elinden tutarak içeri girer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SEVGİLİM
ДуховныеHerkes hayatında o kişiyi bekler değil mi? O günü iple çekeriz. O nadide insan için hazırlarız kendimizi. O gün geldiğinde ise şartsız, koşulsuz teslim ederiz kendimizi. Peki bu düşüncelerimizin tam tersi olursa nasıl olur? Kuralları yeni ge...