6. Başbelası

45 4 1
                                    

Sevdiğim şarkılar, sırayla adımlarıma eşlik ediyordu. Farkında olmadan ayaklarımın hızını bu melodiler belirliyordu aslında. Kulaklıkla dinleyince insan istemeden kendini kaptırıyor ve mırıldanmaya başlıyor müzik yükseldikçe istemsizce sesimi de yükseltiyordum. Yüksek sesle eşlik ettiğimi anlayınca utanıp susuyor etraftakilerin duyup duymadıklarını kontrol ediyordum. 

'' Sen bilmezsin benim gözlerim nasıl büyütür, olmayan işaretleri nasıl net görür...''  diye mırıldanırken arkadan biri kulaklığımı çıkarttı. 

'' Beni hala şaşırtıyorsun.'' dedi ve derin bir nefes alıp '' Baktırır mıyım yüzüme eğer güldürürsem?'' diye devam etti. 

Tabi ki de Devrim'di. 

Biraz önce ben yokmuşum gibi davranırken şimdi yine benimle konuşuyordu. Ah amacını bir anlayabilsem. Benimle görülmekten mi utanıyor acaba? Arkadaşlarının yanında benimle konuşamayacak kadar aciz. Kulaklığımı yeniden takıp cevap vermeden yoluma devam ettim. Hava eylül ayına göre ılıktı.

Adımlarımı sıklaştırıp rüzgarın yanaklarımı okşamasına odaklanmış Devrim'i görmezlikten gelmeye çalışıyordum. Kulaklığımı tekrar çıkarıp ''Şarkıya devam etmelisin, benim yüzümden yaptığın işten vazgeçme. Ayrıca ben seni gerçekten anlamıyorum. Seni çözebilmiş değilim halbuki insanlara karşı hep bir önsezim olur. Ama sen farklısın. İçine dair hiç bir fikrim yok. Basit gibisin ilk günden okulun playboylarını kendine çekip onlarla takılıyorsun. Ama aynı zamanda farklı gibisin de. Gizemli evet! Doğru kelime bu bence. Çözeceğim seni inat ettim!'' Ben hızlandıkça hızlanmaya devam ediyor ve bu durum sinirimi bozuyordu. Yolumu değiştirmeyi bile düşündüm ama aynı kapıdan çıkacaktık yani farklı yolu seçmek gibi bir olasılığım yoktu.

''Kendi arkadaşların hakkında böyle yorum yapman hiç hoş değil. Ayrıca onlar gelip benim masama oturdular. Benim seçimim değildi. Hem... hem... '' Açıklama yaptığımı fark edince susup cevapsız bir şekilde yürümeye devam ettim.

Yanağımda elini hissettim. Bu ne demekti ya, niye yanağıma dokundu bu bok beyinli koala yavrusu! İşte bunu yapmakla hata etti. Canına okumak istiyordum. Kanım çekildi ve bütün kan aptal kalbim tarafından yanaklarıma pompalandı. Beyaz tenli olduğum için çok basit kızarıyorum ama kızarmak derken domates gibi olmayı kastediyorum. Yine kızardım biliyorum ama şuan tepki göstermem gerekiyordu kalbimi yargılayacak durumda değildim.

''Sen ne yaptığını sanıyorsun? Önce konuşmaya çalış sonra umursama şimdi de tekrar konuşmaya çalış!! Üstelik yanağımdan ne istiyorsun? Sen kimsin pardon da? Ne hakkın var buna, hayır da amacın ne yani? '' Küfretmek istiyordum deli gibi. Ben sinirlenip çıkıştıkça gülmeye devam etti ve artık yüksek sesle gülüyordu.

''Komik bir şey mi var arkadaşım? Önce bunu niye yaptığını söyle sonra da defol!'' diye bağırdım.

'' Tamam benim hatam, kulaklığı yeniden taktığını düşündüm bakmadan çıkarmaya çalışınca biraz aramak zorunda kaldım. Yanlışlıkla dokundum yanağına. Ama sinirlenince bu kadar şirin olduğunu bilseydim daha önce yapardım bunu. Hele yanakların. Nasıl da kızardı kıyamam...''

''Peki, şimdi defol. Ya önüme geç ya da geride kal. Yolun diğer tarafına geçebilirsin hatta. Böylece rahatsız etmezsin.''

''Yolun karşısına geçerim Zey ama yine aynı kapıdan çıkacağız. Yollarımız yine kesişecek anlayacağın.''

Gözlerimi devirdim ama hala gülümsüyordu.

Tanrım! Kurtulmak imkansız gibi bir şey... Okulun ilk günü neden karşıma bu kadar sorun çıkarıyorsun. Tamam, mükemmel bir kul değilim belki ama daha ilk gün ya! Hemen başıma bir bela sarmak zorunda mısın? 

İsyan ediyorum ama saçma bir isyan olduğunun farkındayım. Kulaklığımı tekrar takıp kafamı önüme eğdim. Müziğin sesini daha çok açıp koşar adımlarla yürüyordum. 

Sonunda çıkışa yaklaşmış olmanın verdiği bir rahatlık vardı içimde, müziğin sesini biraz azaltıp kulaklığımın tekini çıkarttım. Oldukça kalabalıktı böylece insanların arasına karışıp kaybolabilecektim. Kalabalıkta pek rahat etmem ama bazen görünmez olmak çok huzur veriyordu. Kapıdan çıktım ve hızımı koruyarak evimin olduğu sokağa yöneldim. Aniden yanımda birisi '' Çok hızlı yürüyorsun be, seni kaybettim sandım.'' dedi. Bıktım ya yine Devrim!

''Ya bela mısın çocuk? Ne takip ediyorsun bıraksana peşimi.'' diye çıkıştım. Sanırım biraz fazla çıkışmış olabilirim. Çevredeki gözler bizim üzerimizdeydi. 

''Belki benim evim de bu sokaktadır düşündün mü bunu?'' Aptalca gülümsemeye devam ediyor ve bu benim sinirimi bozmaktan başka bir işe yaramıyordu şuan.

''Aynı sokakta, hatta aynı evde yaşasak bile bu sana beni rahatsız etme hakkını vermez. Senin özgürlüğün benim özgürlüğümü kısıtladığı anda biter!'' böyle bir cümle kurduğum için kendimle gurur duyabilirdim lakin derste hoca söylediği için büyük ihtimalle Devrim de biliyordu.

''Vay, dersi dinlemişsin.'' Salaklıkta sınır tanımayan bu arkadaşa daha fazla katlanamazdım yeniden gözlerimi devirip yürümeye devam ettim. Bir süre o da yanımda yürüdü ama telefonu çaldığı için yolun geri kalanına eşlik edemedi. Buna rağmen sevinemedim. Yol boyu etrafımı kontrol edip arkamda mı değil mi diye bakmaktan boynum tutulacaktı. 

Neyse ki eve geldim. Kapının önünde iki çift ayakkabı görmek midemin biraz burkulmasına neden oldu. Demek ki ben okuldayken ev arkadaşlarım gelmişlerdi. Derin bir nefes alıp anahtarımı deliğe soktum.

Mutfakta oturan iki tane kızın bakışları karşısında biraz afalladım.

''Şey.. Selam, ben Zeynep. Sanırım ev arkadaşlarım sizlersiniz.''



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 25, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tek Nefeslik SigaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin