Alarm sesinden nefret ettiğimi söylemiştim değil mi?
Kate ve arkadaşlarından köşe bucak kaçtığım şu bir haftada daha fazla nefret etmiştim alarm seslerinden. Benimle konuşmak için herhangi bir çaba göstermemişlerdi ama ben yine de karşılaşmamak için ekstra bir çaba harcıyordum.
Bu da beni fazlasıyla geriyor, her an patlamaya hazır bir bomba haline hâline getiriyordu. İşin kötü yanı derslerimi aldığım hocaları da değiştiremiyordum. Hoca taleplerim işleme alınmıştı bir kere ve iptali ortalamamı kötü etkileyecekti. Abimin bundan haberi olmayacağına inansaydım ortalamam umurumda olmazdı ama anında haberi olacağına emindim. Bu yüzden sessiz sakin bir şekilde derslerime gidiyor, ön sıralardan kendime yer buluyor, Chris ve Kate'in seslerini duymuyormuş gibi yapıyordum. Burak arayınca her şey yolundaymış gibi yapıyor, bana garip bir nefretle bakan öğrencileri bile görmezden gelebiliyordum.
Birbirinin aynı olan bu günlere gözlerimi açmak her zamankinden daha zor geliyordu. Hayatını sakin geçirmek için bu kadar uğraşan birine göre çok saçma bir düşünce olabilirdi ama biz insanoğlu asla tatmin olamıyorduk işte. Mesela şu an kalkıp duş almayı, kıyafetlerimi giymeyi, çantama cüzdanımı ve telefonumu atmayı mekanik bir alışkanlıkla yaparken bu durumdan hem mutlu oluyor hem de içten içe ruhum daralıyordu.
Buraya geldiğimden beri herhangi bir psikoloğa gitmemiştim. Bu, ruh hali bozukluğumun en önemli nedeniydi belki de.
O kadar alışmıştım ki bana tamamen yabancı olan birine kapılarımı açmaya, bu boşluk iç dünyama tam bir tezatlıkla yansıyor, orayı dolduruyordu. Ama olayları baştan anlatıp çocukluğuma bir kez daha inmek istemiyordum. Bu yüzden geçici olarak bulduğum terapi yöntemini uygulamak için otelden çıktım.
Bazı insanlara göre derse girmek terapi olmaktan çok uzak olabilirdi ama o insanlar henüz bizim sosyoloji hocasıyla tanışmamışlardı. Kadın öyle bir konuşuyordu ki sanki bütün dertlerinizi kalbinizden söküp alıyor, bir daha açılmayacak bir dolaba demir zincirlerle kilitliyordu. Belki geçici bir şeydi, belki sınıfın kapısından çıkınca bütün sıkıntıların üzerine gelecekti ama o bir anlık rahatlık için sabah erken kalkıp hazırlanmama fazlasıyla değiyordu. Kate'e ne kadar teşekkür etsem azdı. İşletme öğrencisinin sosyolojiyi seçmeli ders olarak seçmesi büyük başarıydı.
Bu yüzden sınıfa girerken yüzümdeki aptal gülümsemeyi silme gereksinimi duymadım. Ön sıralardan bir yeri gözüme kestirip etrafıma bakınmadan oturdum.
Hocanın gelmesini beklerken telefonumu çıkarıp Burak'la mesajlaşmaya başladım. Derse bu kadar isteyerek gelmemle dalga geçiyordu. Ben de elimdeki kozumu kullanıp lise 2'de matematik hocasına âşık olduğu için her gün beni zorla okula götürmesini ortaya atıyordum.
İlk aşkı için çok beklemişti ve âşık ola ola nişanlı matematik hocamızı bulmuştu. Kadın evlendikten sonra okuldan ayrılınca bizimki bunu kolay kolay atlatamamıştı ama şimdi unutmuş gibi yapıyordu.
Hoca derse girince Burak'a son mesajımı atıp kafamı kaldırdım.
"Kesin hatırlamıyorsundur zaten(!) Kederinden aklını kaybetmediğine göre gelince ağlaman için omuzumu ödünç alabileceğini de hatırlıyorsundur canım kardeşim. Hoca geldi. Sonra tekrar konuşuruz. Sulu sulu öptüm."
-Evet, arkadaşlar bugün konumuz önyargı. Her zaman yaptığımız gibi başlangıcı ben yapacağım ve sonrasını size bırakacağım. Önyargının eleştiri gibi 2 çeşidi olduğuna inanmıyorum. İyisi veya kötüsü olmaz. Önyargı toplum ilişkilerini kötü etkiler.
-Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Bazen insanlar kendilerini korumak için en başta önlem almayı mantıklı buluyor o kadar.
Sesi duymamla başımı sağ tarafa çevirmem bir oldu. Chris 3 sıra sağımda oturuyordu ve aramızda kimse yoktu. Kate de yanında değildi. Demek ki bugün okula gelmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK PARÇALAR
Romance"Dudaklarımı dudaklarına bastırmadan önce gözlerimi kapatıp fısıldadım. -Özür dilerim ama lütfen bana yardım et..." Hayatımın dönüm noktası olan bu yedi kelime, otuz iki harf beni cennetin yamaçlarına mı bırakacaktı yoksa cehenneme mi gömecekti?