11

21 0 0
                                    



Sabah uyandığımda koltukta yatıyordum. Üstümde battaniye vardı. gözlerimi ovuşturarak oturur konuma geldim. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Mutfaktan tabak sesleri gelmesiyle saçımı düzeltip oraya yöneldim. İçeri girdiğimde Nihal ve Melis kahvaltı hazırlamakla meşguldü.Onları görünce içimde ufacık çok ama çok ufak bir hayal kırıklığı hissettim. Neden öyle olduğunu çözemesemde fazla üstünde durmadan gidip sandalyeye oturdum.

"Oo gece kuşları günaydın "

Gülüştükten sonra onlar da karşıma oturdular.

"Sanada günaydın tek tabanca. Kızım hiç işini bilmiyorsun niye gönderdin Eymen'i ? Biz bilerek siz yalnız kalın diye gittik. "

Ağzıma attığım salatalık neredeyse boğazımda kalıyodu ki son anda suyla birlikte yuttum.

Melis sırtıma vurarak "Helal helal boğulcaksın " dedi.

"Siz akşam bu yüzden mi eve gelmediniz ? Siz.. siz var ya !" Diyecek kelime bulamıyordum.Hadi Melis daha tanımıyordu beni. Ama Nihal ? Onun bilmesi gerekirdi. Daha annem yeni vefat etmiş. Hadi onu geçtim çocuğun sevgilisi var be !

Bunları içimden geçirdiysemde kelimelere dökmedim. Onlarda benim mutlu olmamı istiyordu sonuçta.

"Biz düşündük ki birisi olursa daha mutlu olursun düşünücek başka şeylerin olur. Yani yanlış bir şey düşündüysek özür dileriz. Hem tanıdığımız biri olduğu için o yüzden.."

Melisin sözünü keserek "Beni düşünmeniz gerçekten çok güzel. Ama henüz böyle bir şeye hazır değilim. Yeni bir ayrılık üstünede annemin acısı. Bir yenisini daha kaldıramam. " dedim.

"Yeni ayrılık derken ?" Diye sordu Nihal

Heh yine kendisine en uygun sözü bulup çıkarmıştı cümlenin içinden.

"Yeni ayrılık derken. Ya bundan yaklaşık 2 ay önce falan çıktığım bir çocuk vardı. Ondan bahsediyorum. "

Nihal gözlerini büyüterek "Ve sen bunu şimdi mi söylüyosun ?"

Gözlerimi devirerek "Sanki o zamanlar konuşuyorduk Nihal ?"

"Tamam tamam her neyse şu kahvaltıyı bitirdikten sonra anlatırsın. Biraz dedikodu yapalım " Dedi Nihal.

Çayları koyduk ve hızla kahvaltımızı yaptık. Derslerimize daha çok olduğundan kahvaltıdan sonra kahve yapıp oturma odasına geçtik. Resmen bir dedikodu ortamı oluşturmuştuk bile.

"Ee anlat bakalım kimmiş bu çocuk ?" Diye sordu Nihal.

Ardından "Adı neymiş ?" Diye başka bir soru yöneltti Melis.

"Kızlar sakin olun hepsini anlatıcam. Sözümü kesmeden dinleyin"

İkiside kafasıyla onayladıktan sonra anlatmaya başladım.

"İşte lise sondaydık. İkinci dönem bizim sınıfa yeni bir nakil gelmiş. Ben derslerimden kafamı kaldırmadığım için bu mevzuyla hiç ilgilenmemiştim. Bir gün dersteyiz. Kapı çaldı ilk önce müdür yardımcısı arkasından da bir çocuk içeriye girdi. Matematik dersindeydik. Ben soruyu çözmeye çalışıyordum. Bir ara kafamı kaldırıp bakayım dedim keşke bakmasaydım. Çocuk o kadar yakışıklıydı ki bir bakan kafasını döndüremezdi. O derece. Gözleri de mavi. Benim zaafım da belli. Gözlerimi alamadım çocuktan. Çocuk böyle yarım gülümsüyo falan o kadar tuhaf olmuştum ki ondan önceleri hiç böyle hissetmemiştim. Sanki zaman durmuş sadece ikimiz vardık. Sonra çocukla göz göze gelince hemen bakışlarımı kaçırdım. Tabi bende kafa kalmadığı için soruya da odaklanamadım ben deftere defter bana öyle kalakaldım yani. Neyse sonra müdür yardımcısı konuşmaya başladı. İşte şu şu okuldan geldi falan. Adı da Mert miş. tekrar ona baktığımda hala bana bakıyodu. Bu sefer bende kaçırmadım gözlerimi. Öyle bakıştık bir süre. Sonra hoca istediğin yere oturabilirsin dedi. "

Portakal ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin