*9*

34 2 0
                                    

Yavaş hareketlerle koltuğa doğru ilerledim. O ikisine en uzak koltuğa oturdum ve televizyona bakmaya başladım. Onlar kendi aralarında konuşup gülüşürken benim televizyona odaklanmamı beklemeyin.

Ebru yine o sinir bozucu kahkahasını atınca gözlerimi devirip derin bir iç çektim.
Bu hareketim Ebru'nun dikkatini çekmiş olucak ki bana baktığını hissediyorum.

"Ayy ama benim karnım acıktı. Şey senin ismin neydi ?" Diye bana bakarak sorunca sinirle nefesimi verdim.
Dişlerimin arasından adeta tıslayarak "Elis" diye cevapladım.
"Elis.. ıyy o ne biçim isim öyle kim koyduysa..."
Devamını getirmesine izin vermeden ayağa kalktım ve bağırarak "İsmimi annem koydu. Ve sen bunu sorgulayamazssın. Anladın mı beni ?! "
Diye bağırınca korkarak olduğu yere sindi.
Eymen de şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. Benden böyle bir tepki beklemediği kesindi.
"Ebru gerçekten fazla olmaya başlıyosun" deyince Eymen bu sefer ben ona şaşkın bakmaya başladım. Bende ondan böyle bir tepki beklemiyordum.

Geri yerime otururken bu sefer Ebru kızgın bir şekilde konuşmaya başladı
"Aşk olsun Eymen sen de mi şu kızı savunuyorsun ?! İnanmıyorum sana ! Ben gidiyorum !" Diyerek kendi gibi süslü çantasını da alarak kapıyı çarpıp gitti.

Tribe bak ya ! Salak !
Eymen bana bakarak konuşmaya başladı
"Sen onun kussuruna bakma. Patavatsızdır kendisi. Bir de seni kıskanınca daha da beter oldu "
Bu şimdi niye açıklama yapma gereği duydu ki ? Sonuçta giden onun sevgilisi. Arkasından koşması gerekmez miydi ?
" Hayret senin şu an Ebru' un peşinden gitmen gerekiyor ve sen oturmuş bana açıklama yapıyorsun. Şaşırdım yani "

Derin bir nefes aldı. Sonra gözlerime bakarak konuşmaya başladı
" Aslında benim de Ebru'ya bayıldığım söylenemez. Aile baskısından dolayı. Mecbur kalıyorum katlanmaya. "

Dudaklarımı büzerek kafamı 'anladım ' manasında salladım.

" Bende diyorum bu çocuk bu salağın neresini seviyor ?"
Bu dediğime içten bir kahkaha attı. O gülünce benim de gülesim geldi.
" Yaa demekki bir nedeni varmış"

Bu söylediğine sadece gülümsedim.

"Ya ben sanırım acıktım"

Karnımdan gelen seslerle gözlerim büyüdü.
Allahım bu nasıl bir rezilliktir.

"Tamam ben cevabımı aldım. Hadi bir şeyler hazırlayalım " dedi gülerek. Beni fazla utandırmaması hoşuma gitmişti. Koşar adımlarla mutfağa girdim. Şu an yapabileceğim en hızlı şey makarnaydı. Bu yüzden hemen ocağa suyu koydum.
O kaynarken bende diğer malzemeleri çıkardım.
Arkamda oluşan hareketlilikle o tarafa döndüm. Eymen kollarını bağlamış resmen beni izliyordu.

"Sen etrafa bakıncağını yardım etsene "

Sanki yeni kendine gelmiş gibi bir silkelendi daha sonra tezgahın başına geçti.
"Tamam yardım ediyorum işte ne kızıyorsun?"
Eline ilk geçen domatesi doğramaya başlayınca hızla ona engel oldum.

"Hey hey o domates doğranmıycak rendelenicek. Ve bunun için de güçlü birine ihtiyacımız var." Diyerek bana göre sevimli bir şekilde gülümsedim.

"Pekala nerde rende "
Bende bu evde yeni olduğum için dolapları karıştırdıktan sonra rendeyi buldum.
Altınada geniş bir tabak alıp koydum. Domatesi ikiye bölerek hazırladım.
"Şimdi bak bu domatesi aşağı yukarı sürtüyosun. Elinde kabuğu kalana kadar yapmaya devam ediceksin. "
Elimdeki yarım domatesi tamamiyle rendeledikten sonra işi Eymen' e devrettim.

Elindeki domatesi beceriksizce rendeye sürtüp yapamayınca sinirle bir şeyler mırıldanması çok komikti. Ama bende kendimi işme vermeliydim.
Kaynamış suyun içine tuz ve sıvı yağ ekledikten sonra makarnaları da attım. Daha sonra hazırladığım salata malzemelerini yıkamaya başladım.

Portakal ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin