4

21 2 1
                                    

Önceki Zaman

Bursa

Bütün kış soğuk geçtikten sonra bahar gerçekten de güzel geliyordu. O kış daha önceki hiçbir kışa benzemiyordu. Doğada bir sıkıntı varmışçasına her şey derin bir uykuya yatmıştı. Ama sonra bahar gelip de güneş karları eritip zirveleri güzelleştirdiğinde ve çiçekler açıp da doğayı renklendirdiğinde insan dayanamayıp kendisini dışarı atmak ister olmuştu.

Suyun toprakları taşıyıp geriye koca kayaları bıraktığı yokuş boyunca ilerlerken patikada göze çarpan en belirgin renk yeşilden sonra sarıydı. Her yerde o renkten çiçekler açmıştı. İnsanın dokunmak istemesine rağmen dokunamadığı bir güzellikleri vardı. Sanki dokununca solup gidivereceklerdi.

Batu yol boyunca resim çekti. Bir ara sarp bir yokuşa saptılar ve geçen sene orada gördükleri o mini mağara ağzını düşününce bunu bilmeyenleri oradan geçirmeye ikna etmek kolay oldu çünkü Batu bir şekilde insanları çok çabuk ikna edebiliyordu. Hem bunda yalnız da değildi. Her şey ayarlanmıştı.

"Bu çok saçma!" Sara bir ara dönüp ona yakındı. "Bu yokuşta olduğundan emin misin?"

"Evet." Batu Koral'e baktı. "Koral de geçen sene benimleydi. Beraber baktık."

"Ne kadar kaldı o zaman?" Bu defa Jeyan sordu.

"Bence az kaldı." Hope yarı Türkçe yarı İngilizce aksanıyla konuştu. Aysu inanmıyormuş gibi ona baktı. Dalga geçercesine Batu'ya döndü.

"Doğru diyor." dedi Batu. "Birkaç dakika sonra oradayız." Hope zafer edasıyla gülümsedi ve aşağı vadinin bir resmini çekti. Buradan ormanın kayalıkların dip kısımlarına inerken çizdiği figür görülmeye değerdi. En aşağıda iki dağ sınırının birleştiği yerde tertemiz bahar suları akıyordu. Hala zirvede karlar varken su gürül gürüldü.

"Of! Ben şimdiden acıktım." Lamia midesini okşadı. Sırtındaki büyük çanta ona fazladan büyük görünmeye başlamıştı. Kızıla çalan saçlarını atkuyruğu bağlamıştı. Bir elinde kolayca yürümek için ormanın girişinden aldığı bir sopa vardı. Makinesini hiç kullanmayan tek kişiydi.

"Kızım daha iki saat önce yedik. Burada yiyecek değiliz ya?" Sara anlamsızca baktı.

"Bence devam edelim." Aral önerdi. Batu başıyla onayladı.

Birkaç dakika sonra Koral durduğunda Batu geldiklerini biliyordu. Sara etrafa anlamsızca baktı. Batu mağara ağzını görmüştü bile. Ama kimse henüz fark etmemişti. Gerçi fark edilecek gibi de değildi. Etrafında büyük tek yıllık bitkiler ve çayırlar yükselmişti.

"Hani nerede?" diye sordu Hope. Merak doluydu.

"Hemen yanında." Koral güldü ve ona eliyle işaret etti.

"Bu muuu?" diye son kısmı uzatarak sordu. Sesinde dalga geçtiği belli olan bir ton vardı.

"Beğenmedin mi?" Aral gülerek konuştu. O da onunla dalga geçti.

"Ben dahaaa büyük bi şey bekliyoduuum!" Hope'un Türkçesi insanın hoşuna gidiyordu. Komikti.

"Açıkçası ben de." Sara da dalga geçti.

"Tamam." diye konuştu Batu. "Yine de biraz uğraşırsak içine girebiliriz."

"Ne?" Aysu karıştı. "Siz delirdiniz mi? Bu minnacık şeye kimse sığmaz. Hem buraya mağaraya girmeye gelmedik."

"Çok büyük olamaz. Hem yanımızda fenerlerimiz falan da var." Koral konuştu.

"Bence siz bunu gelmeden planladınız." Jeyan çantasını yere koydu. Lamia sopasıyla mağara ağzının etrafındaki otları ötelemeye çalıştı. Anlamsızca baktı.

Terraform-TaraflarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin