Okul her zamankinden daha sıradan gelmişti gözlerine dünyada olan tuhaflıklardan habersiz yaşayan bir okul dolusu ergenlerdi sadece. Onlara boş boş bakıyordu Allison hala garip bir beklenti içinde gözleri en yakın arkadaşını arıyordu ve her seferinde bu arayışı boşa çıkıyordu. Bir çocuğun dondurmacıdaki son dondurmayı kapmasını seyreden küçük bir çocuk gibi hayallerinin her seferinde yıkılışından başka bir şey olmuyordu. Elindeki kitaplarını bir savunma mekanizması gibi göğsüne siper etmişti yine. Karşıdan kendisine doğru gelen Jeremy'i fark ettiğinde ilk zamanki heyecanını hissetmişti kalbi boğazını tıkıyor gobiydi öyle fazla çarpıyordu ki... geriye kalan tüm sesler gücünü kaybetmiş gibi susmuştu. Sonra aklına hala olanları hatırladığına dair garip bir duygu yerleşti.
"Merhaba Allison. Seni yalnız görünce gelmek istedim. Biliyorsun aynı sınıftayız."" Evet, ve olması gerekenden bir alt sınıfta. Biliyorum. ikizinden ayrılmak zor olmalı"
"Kristen'ın sevgilisi var ve artık ayrı sınıflardayız istemesem de bunun beni ondan biraz uzaklaştırdığı gerçeğiyle yüzleşmeliyim. Biraz kafa dinlemeye ihtiyacım var."
Gökyüzünü kaplayan siyah bulutlar az sonra yağacak olan yağmurun şiddeti konusunda ipuçları veriyordu. Ellerinde şemsiyeyle dolaşanların çoğu bir gün öncesinden hava durumuna bakan çalışkan ve gözlüklü tiplerdi geriye kalanlar sabah kalktıklarında hava açık olduğundan bu beklenmedik bir durumdu. Bir anda bulutlar birbiriyle yarışır gibi renk değiştirmiş ve masmavi gökyüzünü karanlığa boğmuştu.
Allison ve Jeremy birbirini gözleriyle sorgular gibi bakıyorlardı. Bu garip sessizlik gök gürültüsüyle bölündüğünde Allison içten içe her zaman içini kemiren telaşlı hallerini daha fazla gizleyemedi.
Titriyordu ama kıpırdamıyordu. yağmur damlalarını vücudunda her hissedişinde taş atılmış gibi irkierek tepki veriyordu.
"ahh... hayır! Jeremy git"Jeremy şişme montunu çıkarıp, Allison'un omuzlarına atmıştı Allison'a yaklaştı ve eliyle düşmesin diye montu iki yanından destekledi.
Telaşla içeri koşanları izledi Jeremy sonra Allison'la birlikte bir kaç adım atacağını umarken ilk adımında Allison silkinip onu ve montu üzerinden attı.
"Git burdan sana da bor şey olursa yaşayacak son sebebimi de kaybetmiş olacağım. Lütfen Jer. buna izin verme."
"Allison kendine gel sadece yağmur, sadece bir kaç damla su."
Allison kendinde değildi yarı yere çökmüş kot ceketiyle başını kapatmıştı.
"Git burdan senin de zarar görmeni istemiyorum. Git. geliyorlar."
Jeremy Allison'un tam önünde durdu.
"Kimsenin geldiği yok. Sadece yağmur. Senin deliliklerinle uğraşacak vakit yok içeri geliyor musun yoksa burada ıslanmak hoşuna mı gidiyor?"
"Git... Git git git"
bağırıyordu. Sesi titriyordu bir kaç saniye sonra ağlamaya başladı göz yaşları yağmur damlalarına karıştı.
Jeremy gitmek istiyordu ama gidemiyordu. Bir şey buna engel oluyordu. Cevaplar istiyordu ve bu cevapların Allison'da olduğunu bir şekilde biliyordu. Hatırlamasa da yaşadıklarını hissediyordu.
David'in cansız bedenini, elini göğsüne dayarken içine çektiği genzini yakan kan kokusunu, elini onun göğsüne dayadığında parmaklarının arasından süzülen ışık süzgüsünü...
her gün gördüğü rüysından biliyordu.
Ağacın arkasından korku dolu gözlerle kendisine bakan Allison'u hatırladığına da emindi. Bu kadar gerçekçi ama bir o kadar da imkansız bir kaç görüntüydü gördükleri. Elinde tuttuğu yapboz parçaları dağılmış hayatının bir kaç kare görüntüsüydü. Bir türlü birleştiremiyordu. Hayatının son bir senesi elinden alınmıştı. Kardeşiyle o yüzden eskisi gibi vakit geçiremiyordu çünkü eskisi gibi aklı başındada hissetmiyordu. Kendisi gibi biriyle konuşmak iyi gelir diye düşünmüştü ve kendini Allison'un yanında buldu.
Allison'un haykırışlarına dayanamadı. Bu kadar sabırlı biri değildi ama onu anlıyordu. Cevapların onda olduğunu da içten içe biliyordu.Onu dizlerinin altından ve sırtından destekleyerek kucağına aldı. Yağmurun şiddeti arttıkça üzerindeki yük daha fazla geliyordu. Önce okula yöneldi. Sonra bunun anlamsız olacağını düşündü. Sırılsıklam halde okula gitmesi ona hastalıktan başka bir şey vermezdi. Onu arabasına taşıdı ve dikkatlice arka koltuğa yerleştirdi. Arabayı sürerken birden gözünün önünde aynı görüntüler belirdi. Kan kokusunu hissetti bedeni kendisinindi ama kontrolü başkasında gibiydi kendine iyice bakmak istedi. Uzaktan izlediği bedenine odaklandı. Gerçek dünyadan soyutlanmış gibiydi. Arkasında,iki yanında uzanan devasa kanatları hissetti. Bu bir melek olabilir miydi? Bunları yaşamış mıydı? Emin olamıyordu. Zihnindeki boşluğu dolduramıyordu. David'e dokunduğunda içinden bir parça şey eksilmiş gibiydi sonra David gözlerini açmıştı. Allison ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözleriyle kendisine bakıyordu sonra David'in yanında yere yığılışını gördü bir kez daha. Görünürde kanat yoktu ama hikeyenin küçük bir kısmında onları hatırlamıştı. Daha çok küçük bir dokunuş gibi parmaklarının arasında devasa bir çift kanat gibiydi. Bir güvercini sever gibiydi ama devasa bir güvercindi.
Kulağını delen bir ses yükseldi onunla gerçeklik arasında bir köprü gibiydi bu ses. Gözlerini açtığında bir araç üzerlerine doğru geliyordu. Bir korna sesiydi, gittikçe yaklaşıyordu.
aniden kendine gelip sesin verdiği tepkiyle direksiyonu çevirdi. emniyet kemeri takılı olduğu için şanslıydı ancak aynı şey Allison için söylenemzdi sarsılmanın etkisiyle ön koltuğa savrulmuş ,bileğinin üst kısmı ön koltuğun kenarına sürtülmüştü. Çeşitli yerlerinde çizikler vardı. Kendindeydi ama bitkin görünüyordu. Hırpalanmış ve ıslanmıştı. Jeremy kendine çok öfkelenmişti. Bir anlık deliliği yüzünden Allison ölüm tehlikesi atlatmıştı. Onun öleceği ihtimalini düşünmek dahi içini sılatmıştı. Titriyordu. Korku onu uyuşturmuştu. Kıpırdamak,yeniden arabayı sürüp bir hata yapmak istemiyordu. Allison nasıl bu hale gelebilmişti? O kocaman gamzeleriyle daima gülen hayat dolu kız mıydı o?
Toparlanıp Allison'u kontrol etti."Ben iyiyim."
diyebilmişti sonunda Allison.
Neyi gizliyordu ki kendisi de en az Allison kadar deliydi. Jeremy artık birine söylemek zorundaydı."Sana inanıyorum Allison anlat bana. Kim geliyordu? Yağmur yağarken bahsettiğin şey neydi? Alice nerede? "
"De-an... Alice'i cehenneme götürmüş olamlı. Onu tüm dünyaya karşı kullanacağı bir ölüm mekanizmasına dönüştürmeye çalıştı."
duraksadı.
"Ve başardı da..."mümkün olduğunca ilk hikayedeki olayları da yansıtmaya çalışıyorum. Hala yeterince anlaşılmıyorsa Şeytanın Laneti kitabının son bir kaç bölümünü okumanızı tavsiye ederim. İlk kitaptan sonra hala beni yalnız bırakmayan arkadaşlara da teşekkürler. Hiç bir zaman tanıtım için çaba sarf etmedim sadece yazdım. Evet artık kötü yazdığımı düşünmüyorum ve bunun hakkında başka bir şey yazıp her hangi bir yerde paylaşmayacağım. Sadece yazarak ve okuyarak gelişebileceğimi biliyorum. Artık sanırım orta kademeye yükseldim. Yazımını örnek aldığım BayHope a da teşekkürler. Belki kendisi bilmiyordur ama hikayelerini betimlemesi ve yazım tarzı için okuyorum ve küçük notlar alıyorum. Faydası oluyor.
Teşekkürler.
Benim için önce yazmak sonra okuyucu sayısı sonra yorum ve vote gelir orada olduğunuzu biliyorum ve bu bana yetiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANIN LANETİ 2
FantasyHayatını mahfeden esrarengiz varlıkların, başlangıcında şeytanlar ve büyücülerin arasında kalan bir kaç insandı Alice ve arkadaşları. Öldürdüler , öldüler ama savaşmaya devam ettiler. Alice için şeytan ve büyücü yoktu iyi ve kötü vardı. Ama o benl...