BİRİNCİ BÖLÜM

96 9 6
                                    

Annem ben 3-4 yaşlarındayken vefat etmiş." Annemin vefatından sonra babamla daha da yakınlaşmışız sanırım bunun nedeni onun artık sadece babam değil annemde olması", demek isterdim ama bu normal bi hayat hikayesi fakat benim hayatım ne zaman normal oldu ki? Gerçekte; babam annemin ölümünden 1 ay sonra evlenmiş. Yani anlayacağın küçük yaştan beri anne hasreti çekiyorum ve buda yetmezmiş gibi kendi kişiliğimi ben değil babam ve üvey annem şekillendirdi, onların istediği şekilde davranmadığımdaysa dadımdan dayak yedim. Ama ben hep içimde bi yerlerde kendi benliğimden bir parça olduğuna inandım. Biliyordum bir gün mutlaka kendi benliğimi bulucak ve kendi isteğimle haraket edicektim. Hiç kimse bana emir veremiyicekti. İşte o gün mutluluğu da buldum demekti.

Günlüğümü kapattım ve kalemimi odada bana en uzak köşeye fırlattım ve aynanın karşısına geçtim.  Küçüklüğümden beri günlüğüme yazmaktan başka bişey yaptığım yoktu. Sadece hayal kuruyodum. Ama sonuç sıfır. Bu yapmacık insanlardan bıkmıştım. Odamın kapısı çalındığında gözlerimi aynadaki yansımamdan çekip kapıya sabitledim. " Mina Hanım, Burcu Hanım sizi çağırıyor. " hizmetlinin: Burcu Hanım diye ithaf ettiği kişi üvey annemdi.
" Geliyorum." dedim ve merdivenlerden teker teker inmeye başladım. " Burcu, beni çağırmışsın . Bir şey mi oldu? " Küçüklüğümden beri ,Burcu diye seslenirdim ona. Bu benim ona olan yakınlığımı değil tam tersine ondan   nefret ettiğimin göstergesiydi kendimce. " Akşam yatılı misafirlerimiz gelicek, onlarda en az bizim kadar soylu insanlardandırlar. İzmir'den geliyorlar. Senin yaşlarında bir oğulları var. Onunla senin ilgilenmeni istiyorum. Bir de bir an önce alışverişe çıkıp kendine akşam için şık kıyafetler al." her ne kadar 'oldu paşam başka bi arzun? ' demek istesemde " Tamam. Ben hazırlanıp çıkıyorum o zaman" dedim.

                     ★★★

Yüzümde hissettiğim sıvıyla gözlerimi araladım. Dadım gene beni uyandırmak için suya başvurmuş. " Çabuk kalk küçük hanım! Misafirlerimiz gelmek üzere, çabuk hazırlan. " Al işte! " Tamam, hazırlanıyorum. " neyse Allah'tan ne giyiceğimi biliyorum. Dünkü alışverişim saolsun. Üstüme kadife, göbeği açık, yuvarlak yaka bi büstiyer, altımada beyaz tül bi etek giydim ve siyah bilek bağlamalı stilettolarımı ayağıma geçirip aşşağıya indim.

Ben aşşağı indikten yaklaşık 5 dakika sonra zil çaldı. Ve ardından içeri giren bir adet karı-kocayla birlikte uzun bi kas yığını. Böyleleri hep kendini bilmiş, ukalanın teki olurdu. İnşallah bu benim ilgilenmem gereken çocuk değil..."Mina Doruk'la burda kalıcakları bu süreçte iyi anlaşıcağınızı düşünüyorum" hayır, hayır ve hayır! Allahım, neden ben? Bari cümlemi tamamlasaydım yaa. Hayalimin bile tamamlanmasına izin vermiyorsunuz!"Selam, ben Doruk, ımmm... sendeee Mina olmalısın?" aman ne zeki(!) çocuk "Evet, ben Mina. "

   ★★★

" Hey bana bakmayı kes ve yemeğini ye." ahh ukâla şey ne olcak... Şu anda Doruk Bey'in "Biz sizin sohbetinizden sıkılırız.  Hem zaten bende İstanbul'u çok merak ediyorum, gezmek için sabırsızlanıyoru. Bence  boğazda beraber güzel bir yemek yeriz sonrada Mina beni biraz gezdirir zaten sizinde konuşucaklarınız vardır. Ne dersiniz? "demesi sonucunda beraber, boğazda, denize karşı 'romantik bir şekilde yemek yiyoruz' demek isterdim ama ne yazık ki yanımda ki katıksız odundan dolayı bu gerçek olamıyor. Oldukca sıkıcı bir yemek yiyiyoruz. " Offf" "Ne oldu?" eben!"Sıkıldım. Hem geçte oldu bence artık gitsek iyi olucak."
"Hayatta olmaz. Bu akşam bir yerleri gezmeden o eve geri dönmiyicem." dedi ve daha sonra hesabı istedi. " Eveeet şimdi nereye gitmeyi önerirsiniz Mina Hanım? "güzel soru "Eve."dedim gayet net bi şekilde ama o "Bu güzel espri için teşekkürler. Madem sizin bir fikriniz yok o zaman bizde yol bizi nereye götürürse oraya gideriz." dedi ve elimden tutarak beni deniz kenarına doğru çekiştirmeye başladı. Bir süre sonra kendimi iskelenin ucunda, ayaklarımı aşşağa sarkıtmış bir şekilde oturur vaziyette buldum. " Eee anlat bakalım seni bu kadar üzen şey nedir ?" o söyleyince farkettim, neredeyse 10 dakikadır sessizce denize bakıyordum. " Neden beni bu kadar merak ediyorsun?" diye soruverdim bi anda...sadece sustu, sustum. Uzun bi süre birbirimizin gözlerine bakmakla yetindik. Sanki gözlerim içimdeki fırtınayı kırk yıllık dostmuşuz gibi en ince ayrıntısına kadar ona anlatıyordu. Sanki bütün şehir susmuştu. Herkes yok olmuştu ve sadece ikimiz vardık bu koca şehirde. Bana böyle uzun bakmasından utandığım için " Artık gitsek mi?"diye sordum bu ortamı bozmak amacıyla. 
"Olur."

Bu bölümün devamı toplam vote sayısına göre gelicek. Ayrıca yorumlarınızda benim için çok önemli.

YANSIMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin