İlk Çatlak Bölüm 7

75 10 9
                                    


Atilla ile geçenlerde yaşadığımız derin sohbetlerin ardından 5-6 gündür hiç görüşmedik. Birkaç mesajdan ibaret olan konuşmamız gittikçe arayı açıyordu ve bu beni üzmekten de öte kahrediyordu. Bir gün gelipte Atilla'yı sevmekten yoruldum demekten korkuyordum. 

O pazartesi birkaç eve ani bir baskın yapıldığını duyuran haber spikeri aynı zamanda terörist olarak nitelendirdiği kişilere vurgun yapıldı diye haberi noktalıyordu. Ertesi sabah bütüm medya kanalları (tabiki hepsi hükümetin tek elindeydi) bu haberi ilk sayfaya taşımış devletimizin huzurunu ve refahını bozacaklardı başlığı ile haberi halkımıza servis etmişti. İşin kötüsü bir miktar insan da bu haberlere aldanarak mevcut faşist hükümeti destekleme yolunu seçmiş ve onlar ile gönül bağı kurmaya başlamıştı. İşte esas tehlikeli olan buydu. 

Evde sıkıldığımı farkedince raftan bir Oscar Wilde kitabı alıp köşedeki kafe ye gitme kararı aldım. Kahvaltı etmemiştim ve yataktan kalktığım gibi dışarı çıkmak canımı sıkıyordu. Bu birkaç günün sessizliği beni fazlasıyla korkutmuştu, sanki bir planlar dönüyor ama ben bu planlara hiç dahil olamıyor gibi hissediyordum. Annem ve babam geceleri dışarı çıkmayı bırakmıştı. İkisi de sanki iş adamı ve iş kadını rollerine bürünmüş birer birey gibi harıl harıl çalışıyorlardı ve diğer hiçbirşey umurlarında bile değildi. 

Kafeye oturmamdan birkaç dakika sonra bir gürültü ile yerimden fırladım. Havayı toz toprak doldururken gözlerimi zar zor koruyordum. Bir yandan insan kalavalığı benim olduğum tarafa doğru geliyordu diğer yandan ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Havayı yoğun bir duman ve ağır bir koku kapladı yanık kokusu! 

İki sokak arkada polis merkezi ve birkaç yerleşim yerinden başka birşey yoktu. Alana doğru yürümeye çalıştım ve gördüklerim karşısında kahve bardağım elimden bir anda yere düşerek param parça oldu. Ayaklarıma sıçrayan kahve her ne kadar canımı yakmış olsa da gözlerimi gördüğüm manzaradan alamıyordum. Toplum polisleri ellerine geçirdikleri her vatandaşı dövüyor ama yerde yaklaşık 50-60 polis yaralı halde uzanıyordu. Bomba dedi birisi gerilerden! Bomba! 

Polis merkezinin duvarına mavi bir geyik çizilmişti! Masmavi turkuaza çalan bir mavi tam olarak açıklayamadığım bir renkti ama öylesine yapılmış bir grafiti olmadığı kesindi. Camları paramparça olmuş polis merkezine yaklaşıp ayakta kalan polislerin gazabına uğramadan hızlıca bir göz atıp evime doğru koşmaya başladım. Kitabımı kafade unuttupumu farkedip geri döndüm ancak sokaklar savaş alanı gibiydi. Hızla işimi halledip apartmanıma döndüğümde televizyonu açtım. Teröristler hükümeti kalbinden vurdu, ülkemiz kan ağlıyor, kaos yanlıları eylemde gibi başlıklar geçiyordu. İlk başlarda bir arıza sebebi ile oluştuğunu düşündüğüm patlama aslında hiçte sandığım gibi değildi. Bu hükümete karşı yapılmış ilk eylemdi. İlk çıkan sesti ve büyük bir sansasyon yaratmıştı. 

Telefonuma baktım Atilla hiç mesaj bırakmamıştı oysa yüzlerce mesaj atacağını ve sonunda birinin harekete geçeceğini sana söylemiştim diyeceğini düşünmüştüm. Merak edip aradım ancak telefonu kapalıydı. 

İçimi birden korku sardı, Atilla neredeydi....? 

Bir Başka Direniş HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin