O haftanın köşe yazısının başlığını HKM olarak atmıştım. 22 yaşında bir geçtim kanım kanıyordu. Bilirsiniz hani bazen düşünemez insan yazdıklarının sonuçlarını ve sadece böyle bir başlık sebebi ile günah keçisi seçileceğimi öngöremezdim.
Yazımda aynen şunlardan bahsediyordum;
"HKM faşist hükümeti kalbinden vurdu. Başken sarsılıyor, halk direnişe destek çıkıyor. Henüz sahip çıkılması gerek çok fazla kanat var, birleşelim, büyüyelim, bu gençlik zorba davranışlarla yönetilen bir ülkede yaşamak istemiyor...."
Ve yazı böyle devam ediyordu. O an için gözüme masumca görünen bu yazıyı şimdi tekrar okuyunca ne yaptığımı anlayabilmiştim. Mavi geyik sembolünü benimseyen direnişçiler radikallere karşı HKM ismini de benimseyerek bir yeraltı örgütü haline gelmişlerdi.
Yazım yayımlandıktan bir hafta sonra gazetemin basımı durduruldu ve bu olaydan 2 gün sonra kapıma siyah bir zarf bırakıldı. İlk başlarda hükümetten geldiğini ve kendi katlimi kendim yazdığımı düşünmüştüm ama hayır bu daha da beterdi. HKM imzalı metin bir grup direnişçi tarafından ele alınmıştı. Gizli toplantılarına teşekkür maiyetinde beni de resmi olarak davet etmişler ve konuşma yapmamı istemişlerdi. Oysa ben ne bir direnişçi nede hitabeti çok güçlü bir lider değildim. Mektubu okuduktan sonra hemen yaktım. Korkum hala ağır basıyordu ama yazımı ülkemdeki binlerce insanın okumuş olması ve tebrik mailleri ile dolu bir e-posta adresine sahip olmak korkumu hafifletiyordu.
O akşam ailem için yapabileceğim birşey olmadığını farkettim. Afişler ifşa olmuştu, ailem vatana ihanet ile yargılanıyordu ve günlerdir adliye koridorlarında avukat ordusu eşliğinde koşuşturuyordum. Ancak her kapı yüzüme kapanıyordu. İnsanın elinin kolunun bağlı olması böyle bir şeymiş diye düşündüm kendi kendime...
Ertesi gün ziyaret saatinde annemle kurşungeçirmez bir cam ardından görüştüm. Perişan haldeydi ama hiç şikayetçi değildi. Sarı saçları birbirine karışmıştı. Oysa o saçların dümdüz incecik ipler gibi sıralandığı zamanları hatırlıyorum.
Polisin anneme vurduğu yerde kurumuş kan olduğu gözümden kaçmadı, hala pansuman yapılmamış olduğunu düşündüm annem bunu farketmiş olacak ki sesini çıkarma dedi...
Annem yazımı okumuştu. Elbette ki okuyacaktı, direnişe direkt olarak dahillerdi ve bunu görmemiştim. Annem buradan çıkamayacaklarını bildiklerini söyledi, büyük ihtimalle bomba olayını da onların üzerine yıkacaklarını düşünüyor olmalıydı. Bundan korkuyor gibi görünmüyordu aksine yazımı çok beğendiğini tekrarlayan cümlelerle beni övmekle mutlu oluyormuş gibi duruyordu.
Ziyaret saatinden sonra eve geldiğimde evimin ne kadar yalnız ve ne kadar soğuk hissettirdiğini farkettim. Hala şokta mıydım? Neden ağlayamamıştım? Ailem büyük ihtimalle müebbet hapis cezasına çarptırılacaktı belkide idam edileceklerdi ama ben hissizdim. Bu hissizlik sevgisizlikten değil, mücadelenin onurlu hissettirmesinden dolayıydı, onlar kadar onurlu olabilmeyi diledim.....
O esnada arkamda bir gölge farkettim....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başka Direniş Hikayesi
RomanceNe yapmalıydık? Geceleri insanların evleri basılıyordu, ibretlik gösteriler sergileniyordu. Hak hukuk özgürlükler askıdaydı. Yöneticiler herşeye bir kılıf bularak insanları öldürüyor ve halka yalan söylüyorlardı... Kimsenin gerçekten nasıl öldüğü...