Toplantı

46 6 0
                                    

Burak ellerini ağzının iki yanına götürerek cılız bir sesle karşılık verdi.
" Haho ho!.. "

Diğer çocuklar kaleden inip hemen arsaya yöneldiler. Meydanlıkta Emre, Kadir, Berke, Meriç ve birkaç kişiden oluşan bir grup durmaktaydı. Rütbesi en yüksek olan Mirac'ı gören çocuklar, hemen esas duruşa geçtiler.

Az sonra gündeme geçildi. Bir süre sonra toplantıda bulunan herkes haberi öğrenmiş bulunuyordu. Hepsi de bu işe çok kızmışlardı. Burak'ı ortalarına aldılar, durmadan olay hakkında sorular sordular. Burak da fırsattan yararlanıp akıl almaz eklemeler yaparak sorulara cevap vermeye çalışıyordu. Çocuklardan birisi :
" Kara Kübra seninle konuştu mu? " diye sordu.
Burak gururla göğsünün şişirerek :
" Tabi konuştu. " diye cevap verdi.
" Sana ne dedi? "
" <<Benden korkmuyorsun değil mi Burak?>> dedi. "
Bu sözü söylerken biraz gerçeği saptırmış bulunuyordu. Fakat bu cümleyi duyan onun yiğitlik gösterdiğini sanabilirdi.
" Sen ondan korkmadın mı? "
" Niçin korkacak mışım? Orada dikildim, durdum... O da beni görünce koşarak savuştu... "
İsmail :
" Kara Kübra'nın böyle kaçacağını zannetmiyorum... Onun kimseden kaçtığı şimdiye kadar görülmemiştir. "
Mirac :
"Oh! Oh!.. Seni duyan da onu savunuyorsun zannedecek... "
İsmail sesini alçaltarak :
" Onu demek istemiyorum. Fakat Kara Kübra'nın Burak'tan kaçacağına bir türlü inanamıyorum da... "
Bu sözler üzerine bütün çocuklar katıla katıla güldüler. Burak biraz utanmıştı.

Mirac ciddiyetini takınarak:
" Şimdi bunları bırakalım... Gündemde başkan seçimi vardı... Bir savaş çıkacak olursa, her kararı üstlenecek bir başkana ihtiyacımız olacak... Er Burak!.. Bir kağıt bul, burada kaç kişiysek o kadar parçaya böl!.. Herkes kağıdına başkan adayının adını yazsın... Başkan oy çokluğuyla seçilecek... "
Hepsi bu teklifi kabul ettiler

Çocuklar hemen ceplerinden kalemlerini çıkarmaya başladılar. Diğer yandan çocukların bir kısmı kasketini sen vereceksin, ben vereceğim diye çekişiyorlardı. Meriç, Kaan'ın kasketinin çok yağlı olduğunu bu işe uygun olmadığını savunuyordu. Diğer yandan Kaan, Meriç'in ki için aynı şeyleri söylüyordu. Sonunda Mertali o zarif kasketini topluluğun hizmetine sundu. Artık onun kasketiyle kimse rekabete girişemezdi. Grupta şapka konusunda Mertali ile boy ölçüşecek kimse yoktu.

Bu sırada çok ilginç bir olay oldu. Burak, oturduğu yerden kalkarak bir adım öne çıktı ve titrek bir sesle :
" Yüzbaşım bu çetede tek rütbesiz asker benim... Herkesin rütbesi büyüdüğü halde benimki büyümüyor. Herkes bana emir veriyor, bütün suçlar bana yükleniyor...ayrıca...ve... "
Birden zayıf yanaklarından iri iri yaşlar yuvarlanmaya başladı.

Bu sözler üzerine topluluktaki bütün çocuklar katıla katıla gülmeye başladılar. Onların böyle davranması Burak'ın yüreğini paramparça etti. Sonunda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Mirac sakin bir sesle :
" Şu zırıltıyı kes artık!.. Bir daha böyle yaparsan buraya gelemezsin. " dedi.

Bunun üzerine Burak ağlamasını kesti... Yüzbaşı elini onun omzuna koydu ;
" Şayet, emirlere uyar da yiğitlik gösterirsen mayıs ayında subaylığa terfi edersin... Fakat şimdilik er olarak kalacaksın... "
Gruptakilerin hepsi bu teklifi onayladılar. Fakat Burak subay olursa, oyunun hiçbir tadı kalmayacaktı...

Kızıl Melek ÇetesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin