Fen laboratuvarında çalışmalar sürerken, BİTİŞİK yapının avlusunda yankılanan Bir borazan sesi Birden laboratuvarın Kendisine özgü o derin çalışma havasını dağıtıvermişti.
Bu güzel bahar gününde Pencereler Ardına Kadar açık olduğundan müzik içeriye doluyordu.
O Sırada laboratuvardaki gaz lambasında, yeşil ışın keyifle parıldamasını sürdürüyordu. Fakat öğrencilerin bu ışınlarla ilgilendikleri Yoktu. Şimdi hepsinin gözleri Aşağıeğlence Merkez Cami'nin saatine çevrilmişti. Saatin yelkovanı hızla 12'ye yaklaşıyordu. Şimdi Kulaklar sokaktan gelen gürültülere çevrildiğinden, çok geçmeden borazan sesine Başka seslerde eklendi. Uzaklardan tramvayların yankılanan Zilleri, bir avludan Hizmetli kızın mırıldandığı Bir Anadolu türküsü borazan seslerine eşlik Etmeye başlamıştı.
Öğrenciler silkinerek, daldıkları uyuşukluktan kurtulmaya çalıştılar. Mirac, hemen kırımızı deri Kaplı cep mürekkep hokkasının kapagini kapadı. Mertali, kitaplarının dağınık sayfalarını toplamaya koyuldu. O hep kitaplarını böyle sayfa sayfa dağıtırdı. Zarif Bir kisi olduğundan koca Bir kitap taşıyacağım diye yük Altında Olmaktan hoşlanmaz, okula sadece sadece o günkü Derslerin bulunduğu sayfaları getirirdi. Emre oturan Arka Sırada, sıkıntıdan ağzını kocaman açarak esnedi. Erdal ellerini ceplerinden dışarı çıkartıp dersler sırasında kemirdiği sandviç kırıntılarını boşalttı. İsmail, gitmek niyetinde olduğunu anlatmak istermiş gibi topuklarını döşeme tahtasına sürtmeye başladı. Kaan, hiç sıkılmadan bütün, kitaplarını çocuk sırasıyla yerleştirip Bir kayışla öyle sıkıca bağladı ki, oturduğu yerde Sıra gıcırdadı.
Dersin sonunun yaklaştığından habersiz Olan sadece sadece öğretmendi.
Öğretmen:
"Ne oluyor Çocuklar?"
Öğretmenin konuşmasıyla ortalığa derin Bir sessizlik çöktü. Kaan kayışı bıraktı. İsmail topladı ayaklarını. Erdal ceplerinden ellerini çıkardı . Emre'nin esnemesi yarıda Kaldı. Mertali'nin sayfaları ortalığa dağıldı Miracın, kırmızı deri mürekkep hokkasını telaşla cebine sokarken masmavi mürekkep o güzelim ceketini berbat etti.
Öğrenciler oturdukları yerde, her zaman ki sakin durumlarını almışlardı. O zaman öğretmenin bakışları neşeli neşeli içeri dolan borazanın ezgilerinin girdiği pencereye döndü. Kaşlarını çatarak sert Bir emir verdi:
"Kapat şu pencereyi Abdullah! .."
Ön Sırada oturan öğrenci kalktı, ciddi ciddi Gidip pencereyi kapadı. O Sırada Emre, yana doğru uzanıp esmer Bir çocuğa seslendi:
"Burak!"
Burak kimseye sezdirmeden arkaya Bir Bakış Fırlattı. Ayağına yuvarlana kağıt topunu eğilip aldı. Üzerinde "Mirac'a verilecek" yazılıydı.
Çocuk hemen kağıdı tekrar buruşturup top yaptı, Uygun'un Bir zaman bulunca eğilerek fısıldadı.
"Hey! Mirac!"
Mirac hemen sıralar Arasındaki bu Doğal iletişim yoluna göz attı. Yuvarlanan kağıt topu görünce, hemen eğilip aldı. Kağıtta şunlar yazılıydı:
"Saat üçte arsada genel kurul toplantısı yapılacaktır. Gündemimizde Başkan seçimi Vardır. İlgililere iletilecek."
Mirac kağıdı gizleyip çantasına yerleştirdi. Saat tam birde zil çaldı. Ders bitmişti ... Öğretmen gaz lambasını söndürdü, Öğrencilere ev ödevlerini yazdırdı . Ardından okulun yanındaki müzeye geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Melek Çetesi
PertualanganBu kitapta hepinizi heyecanlı maceralar bekliyor. Ortaokullu çocukların kendileri adına yaptıkları kalelerin bulunduğu bu macera kitabında nefesleriniz kesilecek. Kimi zaman bazı ihanetlere sinirlenecek; kimi zaman bazı olaylarda acıma duygusunda...