Saat beste çocuklar dersten çıkıp ortaokulun önünde toplandılar. Başkan Mirac arkadaşlarına dönerek :
" Onlara ne kadar cesur olduğumuzu göstereceğiz... " dedi. "Adamlarımızdan ikisini yanıma alıp Beyaz Şeytan Bahçesi'ne gideceğim. Toplandıkları adaya gidecek ve su yazıyı bir ağaca çakacağım. "
Kağıdın üzerinde kocaman kara harflerle şunlar yazılıydı :
" KIZIL MELEK ÇETESİ GELDİ. "Çocuklarin hepsi cesaretlenmisler, iclerinde korkudan eser kalmamisti. Hatta Burak bile buyuk bir yigitlik gosterdi... Bir an once rutbe almak hevesinde oldugu her halinden anlasiliyordu. Mirac'a :
" Ben de seninle gelmek istiyorum. " dedi.
Arsanin disinda hicbir yerde digerlerine selam vermek zorunda degildi. Bu kural sadece arsada gecerliydi. Emre :
" Ben de gelebirim. " dedi.
Mirac :
"Oyleyse Emre ile Burak benimle gelirler... Olan biteni yarin sinifta anlatirim..."El sıkışarak ayrildilar. Mirac da Emre de Burak'i alarak beraber Aşağıeğlence Caddesi boyunca hizli hizli indiler... O sirada karanlik basmis, sokak fenerleri yakilmisti.
Çocuklar 15 dakika kadar yürüdükyen sonra, Beyaz Şeytan Bahçesi'ne vardilar... Cocuklar bahçenin kapısı önünde yüreklerinin korkuyla sıkiştığıni hissettiler...
Üç arkadaş taş duvarın yerini bir tahta perdeye bîraktığı dar bir sokağa saptılar...
Birkaç dakika sonra sokak fenerinin ışığının ulaşamadığı bir köşede durdular... Tahta perdenin öte yaninda kocaman bir akasya ağacı vardı. Mirac :
"Tahta perdeye buradan tirmanirsak, akasya ağacı sayesinde aşağıya kolayca inebiliriz... Üstelik düşmanın nerede olduğunu görebiliriz..."
Burak ve Emre bu fikri onayladilar... Hemen işe koyuldular. Emre ellerini tahta perdeye dayayarak yere çömeldi. Mirac onun omuzlarina tirmanip tahta perdenin gerisine göz attı. Kimsenin olmadığını görünce hemen aşağıya fısıldadı :
"Haydi!.."
Emre, başkanın tahta perdeye oturmasına yardımcı oldu. Mirac hemen aşağıya atlar atlamaz kendisini bir çiçek tarhının ortasında buldu. Arkasından Burak sonra Emre atladı. Emre çevik olduğundan göz açıp kapayincaya kadar kendini ağacın tepesinde buluverdi...
Mirac ve Burak fısıltı ile sordu :
"Birşey görüyor musun?""Ağaçlar adayı gizliyor, birşey görünmüyor... Ama köprünün üstünde iki kişi var..."
Mirac :
"Bòylece adada oldukları anlasildi." diye fisildadi.Emre bir çırpıda yere atladı. Üçü de görülmemek için ağaçların dibine çömelip alçak sesle konuşmaya başladılar...
Mirac :
"Bence en iyisi şatonun kalıntılarına ulaşmaya bakalım. Hani tepenin sağ yanına düşen kalıntılardan söz ediyorum..."Diğer ikisi:
"Tepeye vardığımız zaman kamışların arasına gizleniriz ve ne yapacağımıza orada karar veririz..."Mirac:
"Öyleyse anlaştık!""Anlaştık!.."
Otların arasından ilerlemeye koyuldular... Etrafta derin bir sessizlik hakimdi... Çocuklar sessizce tepeye süzüldüler... Beyaz Şeytan Bahçesi'ne vardıklarında bahçe kapanmış, etrafta kimsecikler kalmamıştı... Çocuklar bahçeye yaklaştıkça rahatları kaçıyordu. Çünkü beyaz şeytanların o güçlü kalesine girmeye kalkışmak büyük bir cesaret örneğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Melek Çetesi
AventuraBu kitapta hepinizi heyecanlı maceralar bekliyor. Ortaokullu çocukların kendileri adına yaptıkları kalelerin bulunduğu bu macera kitabında nefesleriniz kesilecek. Kimi zaman bazı ihanetlere sinirlenecek; kimi zaman bazı olaylarda acıma duygusunda...