Yazmak gökyüzüne merdiven dayamak gibiydi. Kelimelerim basamakları oluşturuyor, hayal gücüm rotayı belirliyordu. İmkansıza inanıyordum. Bu dünya üzerinde varlık göstermiş her düşüncenin bir gerçeklik payı olmalıydı. Ağaç kovuklarında yaşamalıydı cüceler, korkularımızdan beslenmeliydi cinler, günü kurtarmalıydı melekler ve Tanrı...
Tüm bunlar sınırsız hayal gücümüzün birer uydurması mıydı?
Peki ya zaman? Yetmediğini düşündüğümüz, geçmişe acıdığımız, geleceğe yakındığımız bir süreçti zaman. Gece ve gündüz apayrı iki zamandı. Birini yaşamalı diğerini yaşatmalıydı insan.
Gündüz kazanıyorsam şayet gece kaybetmeliydim. Bu denge hayatımı bir düzene, beni ise asıl seçimime kavuşturabilirdi. Her ne pahasına olursa olsun herşeyi ve herkesi denemeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzüne Dokun
Teen FictionDamon avucundaki elimi sıkıca kavrayıp beni arkasına saklamaya çalışıyordu. Koruma içgüdüsüyle önüme atılıyordu. Damon'nın ne kadar gergin olduğunu hissedebiliyordum. Siyah mercedesten ikisi iri yarı, takım elbiseli üç adam indi. Kumral olan elliyle...