(Muse - Starlight)
Derin bir nefes alarak deponun kapısını açtım. Kate uzun zamandır beni bekliyormuş gibi oturduğu yerden doğrularak bana doğru yürümeye başladı. Ona ne söylemem gerektiğini kestiremiyordum. Kate'in dediği gibi Damon'ı itmiştim ama çok itmiştim sanırım.
"Aden neler oldu?" Kate her zamankinin aksine oldukça heyecanlı görünüyordu.
"Sana da merhaba Kate." dedim gülerek. Söyleyeceklerimi toparlamak için zaman kazanmaya çalışıyordum.
"Ne? Başaramadın mı?" Kate'in hemen suratı düşmüştü. Bu iş Kate için neden bu kadar önemliydi?
Lydia, Kate'in arkasında Ashley'nin yanında duruyordu. Öne doğru atılarak "Keyfim şimdi yerine geldi işte." dedi histerik bir kahkahayla. Lydia'yı ilk defa makyajsız ve yorgun görüyordum. Gözlerinin altındaki koyu halkalar iyice belirginleşmişti fakat yine de çok güzeldi.
Lydia'nın aşırıya kaçan mutluluğunu görmezden gelerek "Şey, aslında ben... Bilmiyorum. Yani gece dikkatini çektiysem bile gündüz her şeyi mahvettim." dedim dürüstçe.
"Gündüz?" Kate tekrar tüm ilgisini bana yöneltmişti.
Son iki günü olduğu gibi anlattığımda Kate'in yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "Eee başarmışsın."
Gülümsemesine karşılık vererek "Öyle mi dersin?" dedim.
"Kesinlikle sana geri dönecektir. Hazırlıklı olman gerekiyor. Her an her yerde karşına çıkabilir."~ ~ ~
Damon'dan ses seda çıkmıyordu. Onu en son bir hafta önce görmüştüm. Kate'in aksine hiç umudum kalmamıştı. Belli ki bu iş burda bitmişti.
"Hey! Dünyadan Aden'e! Dünyadan Aden'e!" Alice tepemde durmuş, ciyaklıyordu. Bi sen eksiktin...
"Efendim Alice." gülümsemek için resmen kendimle savaşıyordum.
"Ne düşünüyorsun? Jack Johnson'ı mı?" evet. Lanet olasıca tek derdim Jack Johnson...
"Saçmalama Alice. Matematik notumu düşünüyorum. Biraz düşük gibi." çok kafama takıyormuşum gibi uzun bir iç çektim.
Alice sıramın üstüne oturarak "Evet. Haklısın. O kadar düşük ki hala sınıfın en yüksek notu." dedi. Sesindeki kıskançlık keyfimi biraz olsun yerine getirmişti.
Alice kısa boylu ve tombul olmasına karşın son derece özgüvenliydi. Giydiği mini etek ve göğüs dekolteli, dar bluzu ile seksiden öte komik görünüyordu. Yani bana göre komikti.
En arkadaki sıraya baktım. Konuyu değiştirmem gerekiyordu. "Şu yeni çocuğun adı neydi? Şey olan." aptal olan...
"Thomson'ın yanında oturan süper yakışıklı olan mı? Onun adı Sam." Alice bacak bacak üstüne atarak geriye doğru yaslanmıştı. Tanrım! Buda ne demek oluyordu? Ben çok seksiyim çocuklar! En seksi benim! Seksilikten ölebilirim!..
"Şey acaba ödevlerini yapmama izin verir mi?" Alice'e bakmamaya çalışıyordum. Çünkü her an kendimi yerlere atıp delice kahkaha atabilirdim.
"İstersen senin için ona sorabilirim. Sen utanırsın şimdi." Alice sıradan atlayarak indi ve cevabımı beklemeden arka sıralara doğru yürümeye başladı. Kendimi sıkmaktan çenem acıyordu. Birileri 'yeter' diyene kadar gülmeliydim. Ne yani beni düşündüğü için mi kendini cesurca ortaya atıp Sam ile konuşacaktı? Benim için mi?
Alice bir kaç dakika sonra Sam ile birlikte yanımda bitmişti.
"Neden ödevlerimi yapmak istiyorsun?" yakışıklı Sam'den beklenmedik soru. Onun gibiler daha çok "Hepsini yapacak mısın?"der. Şaşırtıcı...
Kafamı kaşıyarak "Hmm, şey, kendi ödevlerimi yapıyorum bir de seninkileri yaparsam bir konuyu iki katı iyi anlamış oluyorum. Sen de ödev yapmak zorunda kalmıyorsun." dedim.
Sam okkalı bir kahka patlattı. "Bu nasıl bir bencillik ya da aptallık? Ödevi bir kere yaptığında anlamıyor musun? Peki ya ben? Ödevlerimi sen yaparsan ben ne yapıcam?"
Sam şimdi dikkatimi çekmeye başlamıştı. Sarı saçlarını geriye tarayarak gözleriyle aynı renk bir tişört giymişti. Yüzü yuvarlak ve bebeksiydi. Hem bu kadar yakışıklı olması hem de aptal olmaması şaşırtıcıydı. Oturduğu yerden üstüme eğilerek mavi gözlerini gözlerime dikmişti. Cevap vermemi bekliyordu. Belli ki bana sinir olmuştu.
"Demek göründüğün kadar aptal değilsin. Artık ödevlerini yapmamı gerektiren bir sebeb kalmadı." bana dik dik bakmayı bırakıp gülümsedi.
"Manyak mısın sen?" beni daha detaylı bir şekilde inceliyordu. Ben de onun dikkatini çekmeye başlamıştım.
Alice araya girerek "Kesinlikle manyak ötesi. " dedi. Yırtık dondan çıkar gibi beklenmedik bir şekilde ortaya çıkıyordu. Tutmayın beni şimdi öldürücem kendimi...
Bay Black'ın sınıfın kapısında belirmesiyle Sam arka sıraya, Alice ise yanıma geçmişti. Alice'in turp sıktığı sohpet değerli matematik öğretmenimiz Bay Black'ın gelişi ile son bulmuştu. Buna üzülmüş müydüm ne?
Son dersin bitmesine tam olarak beş dakika vardı. Her zamanki gibi kalemlerimi ve defterlerimi özenle çantama yerleştirdim. İnekliğin sembolize olmuş şekli...
Tenefüsle birlikte hemen yerimden doğrulup kapıya yöneldim. Son bir haftadır Damon okula gelir umuduyla yaşıyordum. Umutlarım sona ermesine karşın Damon'ın motorsikletle durduğu yere bakmadan edemiyordum. Alışkanlık işte...
Damon. Damon Young. Gözlerimi ovma isteğiyle dolup taşmıştım. Aynı yerde durmuş, aynı şekilde motoruna yaslanmıştı. Evet. Evet. Evetttt!..
Onun gelişine hiç sevinmemiş, ölüp bitmemişim gibi yanından geçerek yürümeye devam ettim. 'Aden' de. Hadi 'dön' de...
"Aden Claflin! Bunu dün gece bende unutmuşsun." o salladığı şey bir südyen mi? Aman Tanrım!
Tüm öğrenciler şaşkınlıkla bize bakıyorlardı. Fısıldaşmalar başlamıştı bile. Rezil oldum. Rezil oldum. Rezil oldum.
Hemen ona doğru yürümeye başladım.
"Ne yaptığını zannediyorsun? İndir şunu." Damon'ı her an boğazlayabilirdim.
"Atla motora. Benimle geliyorsun."
"Asla." yaptığı şey zorbalıktı.
"Dün gece neler olduğundan bahsederim."
"Dün gece bir şey olmadı ki."
Sesli bir kahkahayla "Bunu onlar bilmiyor ki." dedi.
Utançtan değil de sinirden kızardığımı hissedebiliyordum. Dediğini yaparak tüm öğrencilerin gözü önünde motora bindim. Yarınki dedikodu başlığı: Aden Ve Südyeni...
"Senden nefret ediyorum ve bunu bilmeni istiyorum." diye fısıldadım arkadan kulağına.
"Kaskını tak." ben motordan atlıycam o bana 'Kaskını tak.' diyor...
Kaskımı taktıktan sonra motoru sürmeye devam etmişti. Okuldan uzaklaştıkça sinir kat sayım artıyordu. Damon'a bir kaç yumruk indirmek için nelerimi vermezdim. Motoru durdurur durdurmaz aşağı inip kaskımı ona fırlattım.
"Ahhh! Canımı yaktın." koluna isabet etmişti.
Zevkten dört köşe olmuştum. "Az bile yaptım manyak, deli, dengesiz..."
"Hey! Hey! Hey! Ayıp oluyor ama." diyerek beni susturturdu.
Yerdeki kaskı motorun arkasına sabitledikten sonra bana doğru yürümeye başladı. Geriye doğru iki adım attım. Ne de olsa ne yapacağı belli olmuyordu.
Aramızdaki mesafeyi sıfıra indirene kadar yürümeye devam etmişti. Kalbim son sürat çarpıyordu. Sonra aniden yere çöküp çimlerin üstüne uzandı. Ellerini ensesinde birleştirdi. O ana kadar beni nereye getirdiğini fark etmemiştim. Yine şehir dışında bir yerdi. Uçsuz bucaksız yeşilliğin ve rengarenk çiçeklerin içindeydik. Yeşilliğin son bulduğu yerde gökyüzü başlıyordu. Öyle muhteşem bir görüntüydü ki Damon'a olan öfkem biraz azalmıştı.
"Sence zenginlik nedir?" Damon gözlerini gökyüzünden bir an olsun ayırmıyordu.
"Ne bileyim zengin olan sensin." dedim yanına uzanırken.
"Zenginlik gökyüzünü izlemektir."
"Çok zenginim desene." onun da yaptığı gibi gökyüzüne bakıyordum.
"Ben ciddiyim. Benim yerime çalışan bir sürü insan var ve hiçbiri gökyüzünü izlemek bir tarafa dursun kafasını kaşıyacak zaman dahi bulamıyor. Böylece insanların gökyüzüne bakma haklarını satın alacak kadar zengin sayılıyorum. Onlar çalışıyor ben gökyüzünü izliyorum."
Damon'a bakmak için kafamı yana yatırdım. "Şimdi senden daha çok nefret ediyorum."
O da bana dönerek "Onlara 'işi bırakın. Gidin gökyüzünü izleyin' dedim. Yalvar yakar çalışmak istediler." dedi.
İçten bir kahkaha attım. "Onlara 'gökyüzüden para yağıyor' demeliydin."
Gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı. "Haklısın."
"Sürekli gökyüzünü mü izlersin? Başka zenginlik yok mu?" düşünme şekli hoşuma gitmişti. Farklı düşünen nadir insanlardandı.
"Seni izliyorum ya." kalbim almış başını gidiyordu. Bakışlarının değdiği yer alev alıyordu. Damon'nın bakışlarına karşılık vermeden edemiyordum. Ne oluyordu bana? Tüm kontrolümü kaybetmek üzereydim.
"Pekala beni neden buraya getirdin?" bakışlarından kurtulmak için gökyüzüne baktım.
"Bir anlaşma yapmak istiyorum." yerinden doğrularak ayaklanmıştı.
Yavaşça doğrularak "Ne anlaşması?" dedim.
"Geceleri buluş benimle. Ben de gündüzleri görünmeyeyim gözüne." ellerimden tutarak kalkmama yardımcı olmuştu.
Ondan uzaklaşmak için ellerimi geri çektim. "Bunu neden istiyorsun?"Dostlar! Romalılar! Okuyucular! ZILDIZLARDA buluşalım. YORUMLARDA kavuşalım. Susma okuyucu susma! Gün delilik yapma günüdür. Herkesin sessizce okuyup geçtiği bu bölümde dur. Dinlen. Soluklan.
İnan ne hissettiğini bilmem gerek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzüne Dokun
Novela JuvenilDamon avucundaki elimi sıkıca kavrayıp beni arkasına saklamaya çalışıyordu. Koruma içgüdüsüyle önüme atılıyordu. Damon'nın ne kadar gergin olduğunu hissedebiliyordum. Siyah mercedesten ikisi iri yarı, takım elbiseli üç adam indi. Kumral olan elliyle...