"Aman Tanrım"

49 3 4
                                    

(Kovacs - 50 Shades Of Black)

    Chad yerde boylu boyunca yatıyordu. İçi su dolu kovayı hiç düşünmeden Chad'in yüzüne boşaltım. Öksürerek uyanıp hızla doğruldu.
"Nerdeyim ben?" ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başlamıştı.
"Sakın Chad! Üzerine yürüdüğün kızın ismi Aden. İki yılı aşkın süredir dövüş eğtimi alıyor. Kolunun bacağınla yer değiştirmesini istemiyorsan dur." dedi Kate karanlığın içinden belirerek. Chad olduğu yere çakılmıştı.
"Benden ne istiyorsunuz?"
Kate Chad'e yaklaşarak "Senden gebermeni istiyoruz. Bu mümkün mü?" dedi ve devam etti. "Peki ya sen ne istedin Chad? Daha reşit olmayan bir kızdan ne istedin?"
Chad sendelemişti. Kate'in neden bahsettiğini hemen anlamıştı.
"Canınız cehenneme." Chad hızla kapıya yöneldi. Ondan önce davranıp tam karşısında durdum.
"Bir yere mi gidiyorsun pislik?" dedim suratının ortasına yumruğumu indirirken. Chad yine bayılmıştı. Tanrım!
"Daha yavaş olmalısın Aden." Kate'in kahkahaları depoda yankılanıyordu. Bu hali bana filmlerdeki kötü kadın karekterlerini anımsatmıştı.
Lydia ve Marry yanlarında diğer Gececilerle birlikte ön kapıdan içeri girdiler. Daha önce hiç bu kadar Gececiyi bir arada görmemiştim. Kate birbirimizi ne kadar az tanırsak o kadar iyi olacağına inanıyordu. Peki şimdi ne değişmişti?
"Ne kaçırdık?" Lydia gözünü yerde yatan Chad'e dikmişti.
Kate konuşmaya hazırlanırken araya girdim. "Neden tüm Gececileri topladın Kate?"
"Tüm değil. Aslına bakarsan yarısı bile değil Aden. Şu aşağılık herifin cezası acılı olmalı. Bu sebeble en acımasız olan kızları buraya çağırdım." Kate'in gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı.  "Pekala bununla ne yapacağız?"Ayağımla Chad'i türttüm.
Lydia'nın yanında duran kısa boylu sarışın "Bence şu değersiz parçasını keselim. Sonuçta suçu onunla işledi." dedi.
Hemen arkasındaki uzun boylu, kısa saçlı esmer olan "Bununla uğraşmaya değmez. Onu direk öldürelim." diyerek gülümsedi.
İçlerinden biri en az yirmi kişilik kız grubunu yararak yanıma kadar gelmişti. "Onu öldüremeyiz. Bir yerinide kesmeyeceğiz. Biz onun gibi değiliz. Ayrıca onu kesmekten, öldürmekten daha parlak bir fikrim var." bunu söylerken gözlerinin içi parlıyordu.
Kate hemen "Fikrin nedir Ashley?" dedi.
"Anlatırım Kate. Gece uzun." ellini yağlı kızıl saçlarının arasına gömüp kafasını yavaşça kaşıdı.
          

           ~                                        ~                                   ~

    
    Sabaha karşı beş gibi eve gelebilmiştim. İçtiğim son kahve uykumu iyice kaçırmıştı. Odamdaki tek pencere çalışma masasının sağında duruyordu. Pencereye doğru yürüdüm ve perdeleri sonuna kadar çektim. Güneş doğmak üzereydi. Kıyafetlerimi çıkarıp gelişi güzel çantamın içine attım. Odamdaki tek iyi şey bana ait bir banyonun varlığıydı. Duş alabilmek için havlumuda yanıma alarak banyoya girdim. Yıkanmak inanılmaz iyi gelmişti. Rahatlamıştım. Gece üstümden akıp çok uzaklara, gündüze yer açabilecek kadar uzaklara gitmişti. Duştan sonra giyinip yatağımın üstüne oturdum. Yastığımıda arkama aldıktan sonra tek mahremiyetim olan kırmızı kadife kaplı defterimi araladım. Yine bir şeyler karalayacaktım. Sadece benim bildiğim şeyler. Kimsenin asla öğrenemeyeceği şeyler. Tamamiyle ben olan şeyler.
   Yazma işini bitirdikten sonra saçlarımı örüp okul kıyafetlerimi giyindim. Tanrım! Alice pekte haksız sayılmazdı. Böyle Rahibe Teresa'ya benziyordum. Annem kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Tam bana seslenecekken merdivenlerin başında belirdim. Göz göze gelmiştik. Annem dayanamayıp kahkahayı bastı. "Tatlım nasıl bu kadar dakik olabiliyorsun?" bunu kesinlikle bilmek istemezdi.
"Öğrencilik." dedim kısaca. Neredeyse tüm bahanelerimde öğrencilik kelimesi geçiyordu.
"İyi uyuyabildin mi?" çooook.
"Evet anne. Deliksiz." bir yandan ağzıma bir şeyler tıkıyor bir yandan da anneme cevap veriyordum.
"Yavaş. Boğulacaksın." dedi annem gülümseyerek. Annemin gereksiz mutluluğu dikkatimi çekmişti.  Kesin hayatında yeni biri vardı. Düşüncelerimi kelimelere dökemeden takım elbiseli bir herif annemi şehvetle öperek tam karşıma oturdu. Aman Tanrım! Bunu görmesemde olurdu.
Annem benim de şu lanet mutfakta olduğumu farkettiğinde utanarak "Aden bu erkek arkadaşım Will." demişti. Erkek arkadaşım mı? Sanırım beynim yanmıştı.
"Tanıştığımıza memnun oldum Will." her yerimden kibarlık akıyordu. Gündüz kibar, saygılı ve uyumlu olmak zorundaydım. Kurallar.
"Ben de Aden." en azından çok konuşmuyordu. Annemin bir önceki erkek arkadaşı beni konuşarak öldürmeye çalışıyordu.
Asıl sorun şuydu. Will üstü başı dağınık bir şekilde annemin odasından çıkmıştı. Bu demek oluyordu ki dün gece Will'de evdeydi. Anneminde ilaçlarını aldığını hiç sanmıyordum. Beni duymuş, görmüş olabilirler miydi? Çaktırmadan Will'e baktım. Gözlerini annemin göğüşlerine dikmişti. Hayır, hayır. Beni farketmiş olamazlardı. Belli ki o sıra çok meşgullerdi. Bu düşünce midemi bulandırmıştı.
"Ben doydum. Sonra görüşürüz." dedim sandalyemin yanına bıraktığım çantamı da alarak.
"Görüşürüz tatlım." annem yanağıma kocaman bir öpücük kondurmuştu. Ceketimin koluyla yanağımı sildim ve çıkmak için kapıya yöneldim. Dün gece giydiğim kıyafetleri çantamdan çıkarıp sokağın sonunda duran çöp konteynırına attım. Bunu da hallettiğime göre okula gidebilirdim.
"Selam Jack. Bu geometri ödevin." dedim bir tomar kağıdı eline sıkıştırırken.
"Ödevi bir gecede mi bitirdin?" Jack gözlerine inanamayarak bir bana bir de ödeve bakıyordu.
"Aslında üç saat sürdü."
Jack gibi aptalların ödevlerini yapmamdaki temel neden inek öğrenci görünümümü tamamlamasıydı. Ayrıca insanların sırtından geçinen bu parazitlerin o başarı duygusunu tatmaya hiç hakları yoktu. Onlar sadece izleyici olabilirlerdi.
Jack gözlerini kocaman açarak "Üç saat mi? Vay canına." dedi.
Tam cevap vermek için ağzımı açmıştım ki Alice gelip konuyu jet hızıyla değiştirmişti.
"Barmen olayını duydunuz mu?"
Gözlerimi Alice'e dikip merak ediyormuşum gibi "Hayır. Ne olmuş barmene?" dedim.
"Chad adında bir barmen çırılçıplak sokak lambasına bağlı halde bulunmuş bu sabah. Boynunda da 'BEN AŞAĞILIK TECAVÜZCÜNÜN TEKİYİM' yazan bir kağıt asılıymış. Bir örgüt işi olabileceği düşünülüyormuş." Alice'ten al haberi.
Jack daha fazla dayanamayarak "İyi de sen nerden duydun? Hem de olay bu sabah olmuş diyorsun." dedi ve kafasını kaşıdı.
"Babamdan." Alice'in babası Şerif Black'ti. Alice'e bu kadar yakın olmamı gerektiren sebeb de buydu.
"Neden bir örgüt işi olsun ki?" merak ettiğim kısım hikayenin bu bölümüydü.
Alice kısık sesle "Çünkü iki yıldır erkeklerin başına böyle tuhaf şeyler geliyor. Olaya bakın ki tüm erkeklerin ortak noktası tecavüz. Feminist bir örgütten şüpheleniliyor." dedi.
"Peki şu barmen gerçekten tecavüzcü mü?" tecavüz kelimesini söylerken yüzümü buruşturdum.
"Evet. Daha reşit olmayan bir kızcağıza barın tuvaletinde tecavüz etmiş. Tanrım korkunç bir şey. Her ne kadar kanunsuz bir iş olsada şu feministler iyi yapmış." Alice'de bize hak veriyordu.
"Her neyse ders başlamak üzere. Gidelim mi?" dedim ikisini de uyararak.
Jack yürürken kolumdan yakalayıp kulağıma "Seninle konuşmam gerekiyor. Yalnız." dedi Alice'i işaret ederek.
"Tamam." bu sorunun icabına bakmanın vakti gelmişti.
Ders neredeyse bitmek üzereydi. Bir okul gününün daha sonuna gelmiştik. Sıranın üstünde duran eşyalarımı özenle çantama yerleştirdim. Zilin çalmasıyla Alice'i beklemeden sınıfta çıktım. Jack çipine yaslanmış en az onun kadar iri yarı arkadaşlarıyla sohpet ediyordu. Daha doğrusu tepişiyorlardı. Beni görmesiyle arkadaşlarını postalaması bir olmuştu.
Arkadaşlarından şapkalı uzun boylu olan Jack'e bakarak "Bitir işini dostum." dedi. Aşağılık herif! Beni kastediyordu. Böylelikle Jack'in niyetinide öğrenmiş olmuştum.
"Sen onun kusuruna bakma." Jack kızarmıştı. Benim de böyle sabıkça fikirlerim olsa ben de kızarırdım.
"Neden bahsediyorsun?"  tam olarak salağa yatmıştım.
Jack duymadığıma inanarak "Hiçbir şey." dedi ve devam etti. "Atla. Bildiğim çok iyi bir restoran var."
"Gelemem Jack. Yapmam gereken ödevler var. Ayrıca dün olanları unutsak olur mu?" Jack'i reddetmem onda şok etkisi yaratmıştı. Konuşmadı. Bende yanından geçerek yürümeye başladım. Eve kadar yürümüştüm. Mevsimlerden bahardı. Etraf mis gibi kokan çiçeklerin istilasına uğramış, kuşların cıvıltısına sağır olmuştu. Doğanın bu halini izlerken 'nasıl olurda çiçekler koparılıp kuşlar vurulur?' diye düşündüm. Bunun tercümesi  'barış varken savaş neden?' di. Günümüz dünyası kendini kana boyamıştı. Gececiler'e katılmamın bir sebebi de buna dur diyebilmekti. Tanrım! Evde oturup televizyon önünde yakınmak boşa kürek çekmek gibiydi. Elimden hiçbir şeyin gelmediğini görmek beni tüketiyordu. Bu yüzden Kate o gece barda bana bu gruptan bahsettiğinde tereddütsüz kabul etmiştim. En azından kadınlar ve çocuklar için elimden geleni yapabilirdim.

    

Gökyüzüne DokunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin