@zana6569
(Kings Of Leon - The End)
Dün geceyi unut. Sil aklından. İlk defa erkek görmedin ya? Gözleri çok güzeldi ama. Tanrım! Ne diyorum ben? Biri şu iç şeytanı sustursun. İç sesimin resmen çenesi düşmüştü. Ne kadar çabalasamda derse bir türlü konsantre olamıyordum. Dün geceyi düşünmekten beynim acıyordu. Damon Young bana tam bir pislik gibi davranmıştı. Yetmezmiş gibi görevide yerine getirememiştim.
Edebiyat öğretmeni Bayan Collins üstüme eğilerek "Aden iyi misin canım?" diye fısıldadı. Tüm düşüncelerimden sıyrılarak ona baktım. Büyük bir ihtimalle şoktaydı. Ne de olsa ilk defa dersini dinlemiyordum.
"Ben, sadece, bilirsiniz işte baş ağrısı." ohhh. Sonunda bir bahane bulabilmiştim.
"İstersen dışarı çıkabilirsin." sınıfın ineğine her zaman torpil geçilir, her söylediğine inanılırdı.
"Çok iyi olur Efendim." dedim yerimden doğrulurken.
Dışarıda hava yağmurluydu. Taze toprağın kokusunu alabiliyordum. Islanmamak için okulun çıkış kapısına yaslanıp yağmuru izlemeye başladım. Bu gerçekten iyi gelmişti.
"Aden Claflin." reflekslerime yenilerek sesin geldiği yöne doğru döndüm. Okulun dışında siyah, muhteşem bir motorsiklete yaslanmış biri bana sesleniyordu. Bu kişi oydu. Damon Young. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Sanki bir an olsun başka bir tarafa baksam kaybolacakmış gibi geliyordu. Çünkü şu an burda olması İMKANSIZDI. Beynimde yanıp sönen kırmızı ışıklara rağmen okulun merdivenlerinden aşağı inip ona doğru yürümeye başladım. Islanmak umrumda bile değildi.
Tam karşısında durup kollarımı göğsümde birleştirirken "İsmimi nereden öğrendin?" dedim. Onu baştan aşağı süzmüştüm. Deri ceketinin altına giydiği eskimiş kotunun paçalarını postallarının içine sıkıştırmış, sağ kulağına küçük bir küpe takmıştı. Saçlarının içinden yüzüne düşen yağmur damlaları onu oldukça çekici gösteriyordu. Offfff!!! Kötü adamlar bu kadar yakışıklı olmamalııı...
"Çok zor oldu. İsmin kabak gibi parti davetiyesinde olmasa seni nasıl bulurdum sonra?" cebinden çıkardığı davetiyeyi bana doğru uzattı. Kaba şey! Bir de dalga geçiyor...
"Şu kötü espiriler kısmını geçebilir miyiz? Beni nerden buldun?" laf sokmanın hazzıyla sonuna kadar gülümsemiştim.
"Kaç milyon insanız şunun şurasında." başını yana yatırmış, gözlerini gözlerime dikmişti. Oksijen, oksijennn! Nefes alamıyorum...
"Her neyse. Git burdan." lanet olasıca kalp atışlarım giderek hızlanıyordu. Sanki yüksek bir yerden atlayacakmışım gibi hissediyordum.
Beni hiç umursamadan "Böyle giyinmenin sebebi okulun katı kuralları mı?" dedi ve devam etti. "Hayır yani ayakkabının teki de yoktu ortalıklarda."
"Ayakkabı?" neden bahsettiğini anlamayarak gözlerimi kırpıştırdım.
"Diyorum ki dün geceki prenses balkabağına dönüşmüş." gülümsediğinde gözlerinin içi parlıyor, tüm o sertliği yok oluyordu.
Kendimi daha fazla tutamayarak gülümsedim. "Anlaşılan sana her şeyi anlatmam gerekecek."
Kendinden emin bir tavırla "Kesinlikle anlatman gerek." dedi motorunun arkasındaki yedek kaskı elime sıkıştırırken.
Kaskı kafama geçirip arkasına oturdum. Ona sarılmamak için arkamda duran demir bariyeri sıkıca tuttum.
"Kalbimi kırıyorsun Aden. Bana sarılmayacak mısın?" bana doğru dönmüş sırıtıyordu.
"Beter ol Damon." ne halt etmiştim ben? Damon daha ismini söylememişti ve ben ona ismiyle hitap etmiştim.
"İsmimi nerden biliyorsun?" ismini nerden biliyorum? İsmini nerden biliyorum??? PARTİ...
"Parti sahibinin ismi tam bir sırdır. Hele ki dergilerde boy boy fotoğrafları varsa." gelişi güzel bir kahkaha patlatmıştım. İyi toparladım. Ne güzel toparladım ama.Kesinlikle toparlama benim işim...
"İntikam ha?" az önce ismimi nereden öğrendiğini sorduğumda bana yaptığının aynısını ona yapmıştım. Tanrım! İntikamımı da almıştım. Bir taşla iki kuş...
Motoru resmen bağırtarak çalıştırmıştı. Belli ki beni korkutmaya çalışıyordu. Yağmurlu havaya rağmen hız limitini yükselttikçe yükseltiyordu. Amacına ulaşmıştı. Korkudan ölmek üzereydim. Bu adam deli. Motordan atla...
"Dur yoksa atlarım." dedim bağırarak.
Kısa bir kahkahanın ardından tehdidime inanmayarak hızı artırmaya devam etmişti. Kaskımın önünde cam olmadığından yağmur damlaları hızla yüzüme çarpıyordu. Bu yüzden gözlerimi açık tutamıyordum. Mecburen Damon'a sıkıca sarılıp başımı omzuna yasladım. Kokusunu alabiliyordum. Yağmurdan sonraki toprak kadar ferahlatıcı, bir iple kendine çekiyormuşçasına tutkulu bir kokuydu. Saatlerce Damon'a sarılıp bu kokunun esiri olabilirdim. Damon motoru normal hızında kullanmaya başladığında rahatlamıştım. Kafamı kaldırıp etrafı incelemeye başladım. Şehir merkezinden oldukça uzaklaşmıştık. Yol boyunca yeşilin her tonunun hakim olduğu boş araziler ve eşsiz bir tabloyu izliyormuşum gibi hissettiren karlı daglar vardı. Yağmurun açmasıyla birlikte güneş çıkmıştı. Damon ana yoldan ayrılarak orman yoluna saptı. Beni nereye götürdüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Belli belirsiz bir su sesi duyuyordum. Ağaçların arasından gördüğüm kadarıyla duyduğum su sesi bir şelaleye aitti. Damon motoru şelalenin tam karşısında durdurmuştu. Motordan inip kaskı kafamdan çıkardım. Şelaleye dönüp o muhteşem görüntüyü izlemeye başladım. Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Böyle görkemli bir şelalenin ağaçların arasında, ormanın derinliklerinde saklı olduğunu nereden bilebilirdim ki?
"Tabiat anayla arana girmek gibi olmazsa buraya konuşmak için gelmiştik." Damon'nın uyarısıyla ona doğru döndüm.
Gülümseyerek "Girdin bile." dedim.
Bana uzun uzun baktı. Bu adamın derdi neydi? Asıl benim derdim neydi? Damon'nın bakışları beni neden heyecanlandırıyordu? O kötü bir adamdı. O sadece başarmam gereken bir görevdi. Kapılmak yok. Kapılmak yok.
Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam ettim. "Bak bu anlatıcaklarım aramızda kalmalı. Ayrıca her şeyi öğrendikten sonra partide de yaptığın gibi çekip gideceksin."
Gülümsemesi tamamen kaybolmuştu. "Demek gitmemi istiyorsun?" hayır. Evet. Hayırrrrr!
İnandırıcı olması için gözlerimi gözlerine dikip "Evet." dedim.
"Tamam. Anlat." ne? Gidecek miydi yani?
Cevabına sinirlenerek "Hayatımı gece ve gündüz olarak ikiye ayırdım. Gündüz insanların istediği gibi, gece ise kendi istediğim gibi yaşıyorum. Bu kadar." dedim hızla.
Yüzünde hiç hoşuma gitmeyen sinsi bir gülümseme belirmişti. "Bunu bilen tek kişi ben miyim?" acaba aklından ne geçiyordu?
"Evet" dedim korkarak.
Aniden motoruna atlayıp motoru çalıştırmaya başladı. Gözlerimi ona diktim. Beni burda bir başıma bırakmayı düşünüyor olamazdı.
"Atla." ohhh! Hemen arkasına oturup kollarımı beline doladım. Yine aynı koku! Damon bir parfüm şişesi olsaydı, onu kafamdan aşağı boca ederdim.Sevgili okuyucu yıldızı parlatmanın zamanı geldi. Yani söylemiyim, söylemiyim diyorum ama artık ZILDIZLARA basın, YORUMA yüklenin. Bir ses bir nefes olun yahu...
Ne hissetiğinizi bilmem gerek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzüne Dokun
Teen FictionDamon avucundaki elimi sıkıca kavrayıp beni arkasına saklamaya çalışıyordu. Koruma içgüdüsüyle önüme atılıyordu. Damon'nın ne kadar gergin olduğunu hissedebiliyordum. Siyah mercedesten ikisi iri yarı, takım elbiseli üç adam indi. Kumral olan elliyle...