BÖLÜM 8 *Özel gün*

72 11 3
                                    

Merhaba!

Biliyorum çok uzun bir zaman oldu. Açıkcası kitabı yazmakla, yazmamak arasında kaldım.

İnşALLAH bundan sonra düzenli bir şekilde yazacağım. Daha doğrusu yazmaya çalışacağım.

Kitabı çok isteyerek başladım fakat yazmak. Yazmak cidden çok sabır istiyor. Neyse.

Lafı daha fazla uzatmanın bir anlamı yok. Yeni bir bölüm yazdım. Kısa oldu ve bunu kabul ediyorum. İnşALLAH ilerki bölümler uzun olacak. Umarım yazdığım bölümü beğenirsiniz

İyi Okumalar!

''Tabii ki olur. Ama ben bir eve çıkıp üstümü değiştirsem güzel olur.'' Sevgi biraz gülümsedim. Biraz beni süzdükten sonra devam etti.

''Bu arada giyim tarzın harika. Ayrıca sen nasıl bu kadar zayıf kalmayı beceriyorsun.'' Acı bir gülümseme sergiledim.

''Öğretmen olmak, öğrenci peşinde koşmak ve öğrenci velileriyle görmek. Stresli bir hayatım var kısacası. Sanırım stresli bir yaşam tarzı önereceğim, zayıf kalmak için'' diyerek göz kırptım.

Üstümü değiştirmek için dairemin olduğu kata çıktım.

Nefes nefese kalmıştım. Şu merdivenleri her defasında çıkarken böyle oluyordu.

Hayır kesinlikle suç benimdi. Evet evet kesinlikle benim suçumdu. Hayır Beren apartmanda ki, üçüncü kattaki daireyi alman suçtu. Sanırım bir an kendini dünyanın en iyi kız sporcusu falan sandın. Ama ben sana söyleyeyim değilsin Maalesef!

Kendi kendime laf sokmayı bırakarak anahtarı alıp kapıyı açtım.

Derin bir nefes çekip, solduğum havayı geri verdim. (Sevgili okurlara tavsiye edilir. Çok iyi geliyor :) cidden)

O kadar çok üşeniyorum ki üstümü değiştirip çıkarmaya. Acaba arayıp gelmeyeceğimi söylesem Sevgi ye çok mu ayıp olurdu.

Saçmalama Beren, tabii ki ayıp olur. Şimdi üstünü değiştir ve aşağıya in. Şuan yorgunluğu düşünmek yok. Unut şu yorgunluğunu artık.

Kıyafet dolabımın kapaklarını açarak, rahat olabileceğim kıyafetleri seçip aldım.

Pijamaya benzer bir şey alıp giyindim. Aynanın karşısına geçerek kendimi süzdüm. Çok koyu renkler giydiğim için beni kapatmıştı.

Sanki karanlıkta boğuluyormuşum gibiydi. Sanki bütün mutluluğu, sıcaklığı o siyah renklerin içine boğmuştum, saklamıştım.

Açıkcası Sevginin ruhunuda böyle siyah kıyafetimle boğmak veya daraltmak istemezdim. Ama gerçekten çok üşeniyordum.

Hayır bir de ben şimdi aşağıya nasıl ineceğim. Sevgi giriş katında oturuyordu. Ben ise üçüncü katta oturuyordum.

Yani bu daireyi satın alırken ne düşündüm, bilmiyorum. Yani onu artık gerizekalılığıma veriyorum.

Kapı çaldığında yeterince oyalandığımı fark ettim. Sanırım Sevgi gelmişti. Nerede kaldığımı öğrenmek için falandı.

Gerçi telefondan mesaj at ben görürdüm. Ya da beni telefondan arasada olurdu.

Kapıyı açtığımda Sevginin olmadığını fark ettim. Az önce ki düşünceminde mantıksız ve boş yere olduğunu anladım. Gelen Deniz Mertti.

Otuz iki diş bir den gülümsüyordu. Ve gene çok tatlı ydı. Beren kendine gel. Yoksa ben seni kendine getirmesini bilirim. Bu arada bir şeyi fark ettim. Aslında iki şeyi fark ettim.

Birincisi kendi kendime konuşuyordum. Özellikle de aşırı derecedeydi.

İkincisi ben bu çocuğa ivşalanmayı, sanırım alışkanlık haline getirdim. Bu çocuk beni hep tipsiz mi görecek.

Neyse acaba ne için gelmişti. Ben sormadan zaten kendisi başlamıştı.

''Beren eğer bu gün müsait sen, ben ve arkadaşlarımla takılmak ister misin?''

''Açıkcası Sevgi ye sözüm var.''

''Bizim Sevgi mi? Hani şu giriş katta oturan'' işaret parmağıyla yere doğru işaret etti.

''Evet o'' diyerek gülümsedim.

''Ben ve arkadaşlar derken onuda kastetmiştim. Ben, Sevgi ve diğerleri var. Kendisi sanırım bu özel günü unutmuş'' Bu gün ne günüydü ki? Benim unuttuğum bir bayram falan mı vardı?

Alt Kattaki ÖküzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin