Dedemin Bale Pabucu

58 12 1
                                    

Abim şirketle ilgili işi olduğunu söyleyip çıktı. Ecem sürtüğü markete gitti. Asya ve Doruk yarın taburcu olacağım için eve gittiler. Defne ve Arda'da bildiğim kadarıyla doktorla konuşmaya gittiler. Sadece Gökdeniz vardı yanımda. Birinin yanımda kalması gerekiyormuş.

Daha fazla dayanamadım ve içimde tuttuğum soruyu sordum "O sürtükle ne işin vardı?".

Bunu beklemiyormuş gibi önce biraz afalladı ama sonra hemen toparladı. "Seni neden ilgilendiriyor?"diye soruma soruyla cevap verdi. Göz devirdikten sonra "İnsanca soru sorduk, dimi yani? Seni de insanlığa davet ediyorum."dedim.

"Birincisi..." diye söze başladı ama sonra biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Senin 'insanca soru' dediğin cümlede küfür var. İkincis, sen istesen de insanca soru sormazsın. Üçüncüsü, benimle imalı imalı konuşma. Dördüncüsü, benim kiminle beraber olduğum seni ilgilendirmez."

Sözleri bitince ben de konuşmaya başladım. "Birincisi, o sürtükle ilgili söyleyebileceğim en insancıl cümle buydu. İkincisi, bana ne demek istediğini anladım ama üstüme alınmıyorum. Üçüncüsü, bana emri vaki yapamazsın. Dördüncüsü, sen umrunda bile değilsin ama demin beraber olduğun kız benim abimin sevgilisi ve sırf parası için onunla birlikte."
Sonlara doğru sesim yükselmişti.

Gökdeniz şaşırdığını belli edercsine gözlerini açtı. "Ben aşağıda beklerken geldi. Uyandığını o söyledi."diyerek kısa bir açıklama yaptı.

"Sana ne söyledi? " diye bir soru yönelttiğimde biraz bekledi. Sanki anlatmaması gerekenleri ayırıyor gibi bir hali vardı. Sonra konuşmaya başladı. "Bir şey söylemedi."dedi sadece.

Tabii ki bununla yetinmeyecektim. Gözlerimi gözlerine diktim ve konuşması gerektiğini belli edercesine baktım.

Tam ağzını açmış konuşacakken deprem oldu ve her şey üstümüze yığıldı.

Pardon yaaa, karnım guruldamış...

Ben bir ona bir karnıma bakarken o da bir bana bir karnıma bakıyordu. Bir süre böyle yaptıktan sonra karnım tekrar guruldadı.

Bu sefer aynı anda kahkaha atmaya başladık. Beş dakika sonra nefes nefese kaldık ve konuşmaya başladı. "Bir an deprem oluyor sandım."dediğinde gözlerimi devirdim ve "Yahu, ne var yani? İki gündür karnımı şu lanet serumlardaki ilaçlarla doyuruyorum."dediğimde gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

Kapı açılınca içeri sürtük girdi. Hadi ama tahmin etmesi hiç de zor değil, ha gayret. Evet ayakta alkışlıyorum. Doğru cevap.

"Deniiiiiiizzz. Bak sana neler getirdim. Sütlü-kremalı Eti Burçak. En sevdiğin."dedi o cırtlak sesiyle.

Yüzümü buruşturdum ve bağırmaya başladım. Ani çıkışımla sıçradı.

" Bir daha bana Deniz deme seni lanet olası sürtük. Benim adım Azra. Bunu o lanet olası, sadece sürtüklüğe çalışan kalın kafana sok."diyerek sözümü bitirdiğimde gözleri dolmuştu. Elinin tersini ağzına götürdü ve koşarak odadan çıktı.

Poşeti de yanımda bırakmıştı. Gözlerimi devirdim. Bugün çok fazla göz deviriyordum.

Gökdeniz hışımla ayağa kalktı. Bana sert bir bakış atıp hızla kapıya yürüdü. "Heyy! Sadece rol yapıyor."diye arkasından bağırdığımda bana döndü.

Bana acırmış gibi baktı ve "Nasıl bu kadar duygusuz olabiliyorsun? Gerçekten inanamıyorum."deyip çıktı. "ECEM!!!"diye haykırışlarını duyabiliyordum.

BANA...DUYGUSUZ...DEDİ...

Gözlerim yanmaya başlayınca serumu sertçe elimden çektim. İğnesi elimi kesmişti ve kanıyordu. Ayrıca canım da yanmıştı.

Umursamayıp ayağa kalktım ve dolaptan Asya'nın getirdiği kıyafetleri çıkardım. Beyaz tişört ve kot şort giydim. Beyaz konverslerimi de giydikten sonra elimdeki kanı ve kırmızıya bulanan tişörtümü umursamadan koşarak odadan çıktım. Ahhh. Çantayı unutmuşum. Koşarak geri dönüp çantayı aldım ve içinden telefonumu çıkardım.

Ekrandaki mesaj işaretini gördüm ve üstüne tıkladım. Mesaj Bora'dandı. Benim lanet olası sevdiğim çocuk. Gördüğüm fotoğrafla donup kaldım.

Bora markette Ecem'i öpüyordu. Hatta bildiğin sömürüyordu. Sırf acı çekmem için mi yapmıştı bunu. Ecem, bir elini boynuna ve diğer elini saçına yerleştirmişti. Bora ise Ecem'i belinden daha doğrusu kalçasından kavramıştı. Koşabildiğim kadar hızlı koşmaya başladım. Üzerimdeki bakışları umursamadım.

Yaklaşık yarım saat sonra uçurumun kenarına gelmiştim. Burası Bora'yla sevgiliyken hep geldiğimiz yerdi. İlk öpücüğümü ona burada vermiştim.

Ayaklarımı sarkıtarak oturdum ve içimi döktüm. Haykırmaya başladım.
"Neden? NEDEN BEN? Ne yaptım ben? Ne yaptım? Bunları hak edecek ne yaptım? Mutluydum ben. Çok mutluydum. İyi bir kızdım. Kime kötülük yaptım? KİMEEEEEE?.."diye bağırırken sözümü kesen telefonum oldu.

Abim arıyordu. Kapattım ve telefonu uçurumdan aşağı fırlatarak suya düşmesini izledim. Evet, şuan Iphone 6s telefonumu uçurumdan aşağı attım. Umrumda bile değildi. Zengindim ve her an yenisini alabilirdim. Tam ayağa kalkıp arkamı döndüm ki olduğum yerde donup kaldım.

Ecem'le el ele, gülüşerek, beni fark etmeden buraya geliyordu. Bora'yla Ecem el ele... Hhahaa haa haha hhaha hahaaaha. YOK DEDEMİN BALE PABUCU...

Düşman Aşıklar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin