Yeni bölüm yine geç geldi farkındayım bu yüzden yazar yazmaz yükledim. Saat biraz geç farkındayım ama hemen yüklemek istedim. Artık bir şeylere girmek gerek değil mi? Baran ve Ecrin ikilisi içeren güzel bir bölüm oldu sanırım. İyi okumalar. Sizi seviyorum. Vote&Yorum istiyorum. Teşekkürler. İyi okumalar sakarlarım :*
O an bulunduğum stresle bira sipariş etmiştim. Neler olacağını az çok tahmin edebiliyordum. Ama yine bira istemiştim işte. Alisa şaşkınlıkla “Ama Ecrin miden..?” diye bir soruyla karışık bir uyarı yaptığında “E özendirdiniz” diye sitem ettim. Biralar geldiğinde ortak bi sohbette değildik. Herkes kendi aralarında konuşuyordu. Bense sessiz sessiz oturuyordum. Canım sıkılınca cebimden telefonumu çıkardım. Twitter’a girerken Yiğit elimden telefonumu aldı. Ben şaşkınlıkla ona bakarken ekrana birkaç kere daha basıp geri verdi. Sonra Cemle muhabbetine geri döndü. Ne yaptığına bakmak için telefonumu karıştırdım ama bulamadım. Boş verip Twitter’a girdim. Ondan da sıkılınca cebime geri tıktım. Ben daha birinci biramı bitirmek üzereyken herkes ikinci birasını bitirmişti. Ne yapayım bitiremiyorum işte.
Cafede geçirdiğimiz üç saatin sonunda popom uyuşmuş, midem ağrımaya başlamıştı. Soğuk soğuk terliyordum. Ah ben biliyordum bunların olacağını, salak Ecrin! Çağan durumumu fark etmiş olacak ki ; “Ecrin benle biraz dışarıya gelir misin?” canım arkadaşıma minnetlerimi gülümsememle yollayarak zorla sandalyeden kalktım. Gerçekten popom uyuşmuş!
Çağanla dışarıya çıktığımızda neredeyse tüm İzmir’in oksijenini çekebilecekmiş gibi derin bir nefes aldım. “İyi misin?” Endişelendiği her halinden belli oluyordu. “Pek sayılmaz. Daha fazla oturabileceğimi sanmıyorum. Otele dönsek mi artık? Ya da ben döneyim?” diye sordum. “Olur mu öyle şey Ecrin? Bizde gelelim olmazsa otelin kafetaryasında falan otururuz.” Dediğinde başımı salladım ve ardından içeri girdik.
Masaya oturmadan “Gençler artık kalksak mı? Olmazsa otelde devam ederiz.” Dediğinde herkes bunu bekliyormuş gibi masadan kalktı. Yahu daha önceden belli etseydiniz ya. Ölüyorum ben burada.
Otele geldiğimizde onlara iyi akşamlar diledim ve hızla odama çıktım. Odaya girdiğimde elimdekileri yatağa atıp hızla banyoya koştum. Midemde ne var ne yok çıkardım. Lanet olasıca saçlarım önüme geliyordu. Durmak istiyordum. Ama duramıyordum. Artık içimde bir şey kalmadığına bahse vardım. Ama şu lanet midem durmama izin vermiyordu. Saçlarımı düzeltmeye çalışırken koca bir el saçlarımı arkaya aldı. Ona içimden teşekkür ettim. Duymasını isterdim. Fakat şu an ağzım başka bir şeyle meşguldü. Ya konunun çok iğrenç olduğunu fark ediyorum ve geçiyorum.
Midem artık durmama izin verdiğinde sendeleyerek klozetin önünden kalktım. Lavobaya geçip ağzımı çalkaladım. O sırada elimi hala tutan koca ellerden birisi sifonu çekti. Ağzımı kurulayıp arkamı döndüğümde Baran’ı görmemle dondum kaldım. Çağan ya da bir başkasıdır diye tahmin ediyordum. Ama Baran’ı görünce şaşırmıştım doğrusu. Nasıl olurda aklından bana yardım etme fikri geçmişti? Bira kafa yapmış olmalı.
Ona teşekkür etmek için ağzımı açmışken alayla “Hem sakar hem kusmuklu” dedi. Sinirle tuvaletten çıkarken “Bana yardın etmeni istediğimi hatırlamıyorum.” Dedim. Odama geçip bavuldan rahat bir şeyler çıkardım. Ama giymeye halim yoktu. Biraz dinlenmek için kendimi yatağa atıp elimi midemin üzerine bastırdım. O sırada Baran tuvalette çıkıp odaya girmişti. “Yardımım için teşekkür edeceğin yerde bana dikleniyorsunuz Ecrin hanım”
“Birincisi tekrar söylüyorum senden yardım istemedim. İkincisi tam teşekkür edeceğim sırada her zamanki gibi bana hakaret ettin. Ve son olarak şu an sizinle çene yarıştırmaya halim yok Baran bey” dedim sona doğru sesimi yükselterek. Bıkkınlıkla nefesini dışarı verip yanıma geldi. Suratıma baktı. Baktı. Baktı… Yaklaşık bir, iki dakika kadar bakıştıktan sonra elini anlıma koyup “İyi misin?” diye sordu. Ben şaşkınlıkla gözlerimi açıp ona bakarken “Ecrin sana bir soru sordum. Kendini nasıl hissediyorsun?”