SELAM BENİM TATLI SAKARLARIM! Bu hikayeden sonra iki tane daha hikaye yazdım ama ikiside istediğim hedefe ulaşmadı ve sonra bende kaldırdım. Fakat şimdi Melek adında yeni bi hikayeyle karşınızdayım. Ve bu hikayeyi fazlasıyla umutlu bir şekilde yazıyorum. O nedenle lütfen ama lütfen yeni hikayem olan Meleğe bir göz atmanızı istiyorum sizden. Ve şimdi gelelim size yani siz sakarlarımı mutlu edecek habere, yeni bir bölüm paylaşıp Sakarseverlerimi mutlu edersem belki onlarda beni mutlu eder diye düşündüm. O nedenle size en özelinden bir bölüm yazdım. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar!
1 ay sonra...
Ecrinin ağzından;
Her zamanki ruh halime bürünüp 'ruhsuz' bir şekilde okula gidiyordum. Bir ay... Şu koca bir ay benden o kadar çok şey aldı ki! Hayatım dediğim insandan yediğim darbe beni yaşamdan kopardı. Bazen sokakta yürürken onu görür gibi oluyorum fakat sonradan diyorum ki Ecrin saçmalama. Baran'ın burda ne işi var? Bazen bi anlık istekle eski evimize gidip o hala orda oturuyor mu diye kontrol etmek istiyorum ama bunu yapacak ufacık bir cesaretim bile yok. Bazen o gece yarılarındaki beni aramalarından birini açasım geliyor. Onu çok özlediğimi, onu affettiğimi söylemek istiyorum. Ama yapmıyorum. Yapamıyorum. Onu haddinden fazla istiyorum. Hala deli gibi seviyorum. Hala çok özlüyorum ama onu affedemiyorum. Olmuyor işte...
Sınıftan içeri girdiğimde o her zaman oturduğum yerimin kapılmış olduğunu görünce içimi hem bir öfke hemde bir hüzün kapladı. Daha sonra benim yerimi kimin kapmış olduğunu görmek için suratına baktığımda duygularım ikiye katladı. Öfke ve hüzün...
Baran! Şu anda benim sıramda! Bana bakıyor! Gözümden akan yaşa hiçde engel olmadan akmasına izin verdim. O yanaklarımdan süzülürken hoca içeriye girdi. Ve yerime geçmemi söyledi. Bi an sınıftan çıkıp gitmeyi düşündüm fakat sonra neyden kaçtıyorum ben dedim kendi kendime. Cidden neyden kaçıyordum? Kalıp savaşabilirdim! Zaten yaklaşık bir aydır bir şeylerden kaçmaktan yoruldum. Daha fazla kaçamam diye düşünürken ikinci ikazımı da aldım tabi. Hızla yanağımdaki ıslaklığı silerek Baran'ın sağ çaprazına oturdum. Bakışlarını üzerimde hissederken bi anlık dürtüyle kafamı çevirip ona baktım ve bingo! Baran far görmüş tavşan gibi gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Benim ona baktığımı anlayınca gözleri büyüdü, biraz afalladı ve ardından beceriksizce tebessüm etti. Tanrım! Kalbim! Lanet olsun çok özlemişim!
Kısa süreli afallamamın ardından kafamı önüme çevirip dikkatimi derse vermeye çalıştım. Verebildim mi? Imm bilmem!
İki saatin nasıl geçtiğini inanın bilmiyorum. Çünkü aklım Barandayken bir yandan da dersi dinlemeye çalışıyordum. Fazlasıyla zordu. Hoca dersin bittiğini bildirince hızla yerimden kalkıp merdivenlerden inmeye başladım. Hızla demiştim dimi? Hız bana yasaklanmalı! (Karakter burda tabiki de sakarlık yapıyor.) Tökezledim ve düşmek üzereyken belimden tutan el benim düşmemi engelledi. O kişinin Baran olduğu düşüncesini kesinleştirmek için kafamı kaldırıp baktım ve kesinleştirdim. Fazla yakındık. Çok fazla! Burda yanlış olan bir şey var. Biz ayrıldık ve o beni aldattı. Hızla toparlanıp ondan uzaklaştım ve merdivenlerden inme işime kaldığım yerden devam ettim.
Hızlı adımlarla bahçeye çıktım. Bahçede de yerim var! Benim özel kafa dinleme yerim! Oraya ulaştığımda arkamda birisinin beni takip ettiğini adım seslerinden anlayabiliyordum fakat kafamı çevirip ona bakasım gelmedi. Banka oturdum, sırtımı yasladım ve kollarımı birbirine kenetledim. Boş boş karşımdaki ağaca bakarken bankta boş kalan tarafın dolduğunu fark ettim.
Konuşmadık. Yaklaşık 10 dakika kadar konuşmadık. En sonunda bu sessizliğe dayanamamış olacak ki konuşmaya başladı. "Özledim. Seni çok özledim Ecrin. Tam bir aydır senden bi haber bekliyorum. Tam olarak bir ay önce bugün kafanı dinlemek istediğini söylemiştin. Beni bizim yerimizdeki ağacın altında bırakıp gitmiştin. Sana olayın aslını anlatmama rağmen tam bir ay boyunca bana hiç bir şey söylemedin Ecrin." Sustu. Ben zaten susuyordum. Ne diyebilirdim ki? Ve dayanamayıp yeniden konuşmaya devam etti. "Yaşamıyorum Ecrin. Ben bir aydır yaşamıyorum. Ruhsuzum. Ecrin ben yapamıyorum. Ben sensizken nefes bile alamıyorum. Anca bu kadar dayanabildim işte. Aslında ben her gün seninleydim biliyor musun?" Ve yine sustu. Son söylediği cümle dikkatimi çekmişti. Ne demek her gün benimleydi? Ama tabiki de dikkatim onda değilmiş gibi davranmaya devam ettim. Ve o konuşmasına devam etti. "Gerçekten her gün seninleydim. Her gün dersinin ne olduğunu öğrenip senden önce dersliğe geçip senin hep oturduğun yeri gören bir yer seçip oturuyordum. Sonra sen geliyordun, sırana süzülüyordun ve beni fark etmiyordun. Aslına bakarsan sen sadece beni değil hiç kimseyi fark etmiyordun. Sende ruhsuzdun Ecrin. Sende tıpkı benim gibi ruhsuzdun. Sende bensiz mutsuzdun. Ama o katır inadın bana gelmene izin vermedi. Bak ben geldim Ecrinim. Ben sana geldim. Yaklaşık bir saat sonra başka bir dersin başlayacak. Ve sen o derse gidene kadar ben burdayım. Benimle konuşmanı bekleyeceğim. Seni seviyorum Ecrin. Özür dilerim her şey için. Lütfen beni affet birtanem." Ve bu sefer sanırım tekrar konuşmamak üzere sustu. O konuşurken yani ben onu dinlerken benim sapık gözyaşlarım tabiki de durmadı ve akmaya başladılar. Akmasalar olmazdı çünkü. Sessiz sessiz ona fark etmemeyi umarak ağladım.
Demek her gün beni izliyordu. Demek her zaman benim yanımdaydı. Ah canımın içi! Neden burdasın? Git! Durma burda, durma yanımda! Dayanamayıp sana sarılmaktan korkuyorum ben. Seni affetmekten korkuyorum. Seni istiyorum. Seni deli gibi istiyorum. Ama olmaz Baran. Beni aldattığını bile bile seni nasıl affederim ki?
Boş boş ağacın kavuğunu süzüyordum. Sadece ben değil o da süzüyordu. Eminim. Kim bilir ne kadar süre geçmişti. Kim bilir ne kadar zaman kalmıştı dersin başlamasına. Susmak son zamanlarda en iyi yaptığım şeydi. Şu anda bunu yaparken zorlanmamam gerekirdi. Fakat sustuğum kişi sevdiğim adamdı ve ben gitgide dayanamıyordum. Cümlelerim boğazımda büyüyor, büyüyor patlayacak gibi oluyordu. Dayanamadım. Daha fazla dayanamadım işte! Derin bir nefes aldığımda konuşacağımı anlamış olacak ki yerinde kıpırdandı.
"Bir ay. Tam bir ay sensizlik o kadar kötüydü ki. Bir ay boyunca sana gelmemek için kendimi zorlamak o kadar iğrençti ki! Yolda yürürken kim bilir kaç kere düştüm biliyor musun?" Lafımı kesip "Evet bir ay boyunca benim görebildiğim alanlarda toplam 27 sakarlık yaptın." dedi. Hayretle ona dönüp baktığımda tebessüm etti. Onun o muhteşem tebessümünü görünce dayanamayıp bende tebessüm ettim. Unutmuşum! Resmen gülümsemeyi unutmuşum. Ah kim bilir ne kadar çirkin gülmüşümdür! Utançla önüme dönüp konuşmaya devam ettim. "Her günümü seni çok özlediğimi ama seni affetmemem gerektiğini beynime kabullendirmekle geçirdim. Çok zordu. Şu geçirdiğimiz bir ay ikimiz içinde çok zordu. Bilmiyorum Baran. Emin ol ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Dersten çıkana kadar bana zaman versen olur mu?" Diye ona sorduğumda kafasını salladı. Gülümsedim. Ben gülümseyince oda gülümsedi. Saatime bakıp derse 5 dakika kaldığını fark edince hızla oturduğum yerden kalkıp onu beklemeden binaya doğru ilerledim.
Sınıftan içeri girdiğimde boş bi yer bulup oturdum ardından Baranda yanıma oturdu. Ona çaktırmadan tebessüm ederken hoca içeri girdi ve ders başladı.
2 buçuk saattir yanımda oturuyordu. Ve emin olun kıpırdamadan. Öldü mü acaba diye kontrol edesim gelmişti arada ama yapmadım tabi ki öyle bir şey. Hoca dersin bittiğini bildirdiğinde yerimden kalkmadım. İnsanların sınıftan çıkmasını bekledim. Ben kalkmayınca oda kalkmadı tabiki. Sınıfın bomboş olduğundan emin olduğumda ona döndüm. Ve saniyesine oda bana döndü. Göz göze geldik. O aşık olduğum çimen yeşili gözlerine doyasıya baktım. Gülümsedim ve kendimi tutamayarak boynuna sarıldım. Ben ona sarıldıktan sonra o da kollarını bana doladı. Allahım! İçime sokasım var şu anda! Yemin ederim içime sokmak istiyorum! Ne kadar çok özlemişim! Huzur. Kelimenin tam anlamıyla huzur. Daha fazla dayanamayacağım ben Baransızlığa. Daha fazla onsuz kalamayacağım ben. Kalsam bile yaşayamam ki. Yapamam.
5 dakikadan fazlaca ona sarıldıktan sonra kollarımı ondan ayırdım. Gözlerinin içine baktım. Beni öpmesini istiyordum. Dudakları. Aşık olduğum adamın dudaklarını ölesiye özlemiştim. Ve o bu isteğimi anlamış olacak ki bir kaç saniye sonra beni öptü. Öpüşmemiz fazlasıyla özlem doluydu. Bu cinsellik anlamında olan öpüşmelerden değildi. Bu birbirini deli gibi özleyen iki insanın öpüşmesiydi. İkimizde nefes nefese kaldığımızda ayrılmıştık. Alnını alnıma yaslayıp "Seni çok seviyorum" dedi. Dudaklarına minik bir buse kondurup "Seni çok seviyorum" dedim.
Seni çok seviyorum adam! Sensiz kaldığım her saniye canımdan can gitti. Sensizliğe dayanamadım. Sensiz kalmak inanki çok zor. Sesin olmadan, varlığın olmadan, sıcaklığın, ellerin, dudakların, kokun olmadan yaşamak çok zor. Ya sensiz yaşayamadığımdan sonunda ölürdüm ya da bu acıya bir son verip sana gelirdim. Ama sen buna fırsat vermeden bana geldin. Hoşgeldin! İyi ki geldin! Seni çok seviyorum.Ve mutlu son!
SAKARLARIM UMARIM BU MUTLU SONLA SİZLERDE MUTLU OLMUŞSUNUZDUR. Ve sizden son bir ricam Melek'i okumanız. Sizde beni mutlu etseniz? Nasıl olur? :*