Umarım beğenirsiniz gençleeer, İyi okumalar:*Arctic monkeys - Do I Wanna Know
Yine saten çarşaflara bırakılan
eksik uyku, yine bol bol haykırışlarla cebeleştiğim kâbuslar ve yine ruhuma işlenen kederin boğucu nakış sesleri...Klasik bir sabaha uyanmıştım yine, terden sırılsıklam olmuş saç diplerimin beynime yaptığı baskıyı saçlarımın kökünden beynimin en ücra kıvrımlarına kadar hissedebiliyordum ama etime ellerini geçirmiş olan kâbuslar orayı uzun süredir işgal ettiği için bu duruma da artık alışmıştım hatta beynime batan iğneleri eğer bir gün hayatımdan çıkarırsam ne olacak gerçekten bilmiyordum.
Orada oldukları müddetçe acı çekeceğim inkar edemeyeceğim bir gerçekti ama bir yandan da acı çekmek içime işlemişti, sanki keder doğama iliklenmişti artık.
Sanırım geçtiğimiz son birkaç aydan şu an yaşadığım zaman diliminin tek farkı farklı bir pencerede farklı bir yerin kasvetli sabahına uyanıyor,geceleri ise farklı bir solmuş siyahı haneme ağırlıyor oluşumdu.
Bu değişiklikler dolayısıyla bende fazla dinlenmekten bol bol uyuma isteği ile fiziksel olarak oldukça güçlü hissetmeme, ruhsal olarak ise anne karnında var edilmeyip hastahane kokulu bir odanın çöpüne atılıp can çekişen bir varlığın kimsesiz hissedebilme duygusu kadar güçsüz hissetmeme sebep olmuştu. Şanslı da sayılırdı istenmedediği önceden damgalanmıştı ona hiç kimse ona bunu vurgulayamayacaktı.
Bedenimi kucaklayan dinginliğin ruhumuda sarıp sarmalaması şuan minnetar olabileceğim en büyük dilekti.
Bir müddet sonra nihayet uyku için can çekişen kepenklerim kısa ve hissiyat dolu bir hıçkırıkla henüz yeni buluştuğu gür kirpiklerimden ayrıldı. Normalde bu tür bağırışmalara şaşırmaz ve gürültü fazlalaşırsa kulaklıklarımı takar kaostan ve kırmayı seven mazoşist insanlardan kendimi soyutlardım.
Hatta İzmir'de ki evimizde o kadar çok tartışma yaşanırdı ki dışarıdan gören biri karmaşa ve kaosla lanetlendiğimi düşünebilirdi.
Sevgi ve aşkla dolu bir ailenin sıcak kollarında büyümemiştim, hiç bir zaman annemle haddinden yakın olamamıştım. O soğuk bir kadındı. Çatallı diliyle onarılmaz yaralar açmak ruhunu oluşturan bir element haline gelmişti. O sosyetenin buzlar kraliçesiydi.
Bizim annemle ilişkimiz iliklerime kadar bana yetersiz olduğumu hissetirmesiyle doluydu ama her ne kadar içimde elle tutulacak boyuta kin barındırsamda sevgi yoksunu bir ailenin sevgi dolu babasının kollarında büyümüştüm.
Bu defa ise içeriden gelen seslerin tek farkı kaosun kör edici ibrelerinin farklı kişileri gösteriyor olmasıydı. Olaysız bir günüm olmayacak mıydı gerçekten, her günümü Mahsun Kırmızıgül'ün filmlerinden çıkmış gibi yaşamak zorunda mıydım?
Seslerinden anladığım kadarıyla annem ve Eren'di. Alışılmadık olan annem ve Eren'in çok sık tartışmamasıydı. Daha doğrusu Eren'in evle pek alakası yoktu o daha çok parasını alır ve işine bakardı.
Bir yandan annemin bağırıp sinirini dışarı attığı, zift bağlamış kinini kustuğu için seviniyor diğer yandan da uzun süredir o ince dudaklarından dökülen ilk kelimelerin ' Eren senin sorunun ne? O çok sevgili yüzsüz babana mı dönmek istiyorsun? Defol git o zaman!'olması sinirlerimin daha da gerilmesine yol açmıştı.
Uykusuzluktan bir kaç parmak altında hilal şeklinin oluştuğu ve çukurlaştığı gözlerimi yavaşça açıp birkaç saniye su yeşili duvara odaklandıktan sonra yine şuan ki kalan aile fertlerimin en mantıklısı ve aklı başında olanı kendimi ilan ederek olaya müdahale etmeye karar verdim.Üstümde ki yorganı bir çırpıda yerle buluşturup hızlıca yatakta doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA
Teen Fiction#İnvisus gençkurgu birinciliği... "Neden?"dedi sonra duraksadı birkaç saniye... "Neden gözlerin hep buğulu, neden kimsesizliğini akamayan yaşlarında saklıyorsun Laden?" deyip gözümden yanağıma süzülen bir damla kimsesizliğimi usulca öptü. O an çekti...