beste ve ben gözlerimizi pörtleterek önce birbirimize baktık ardından yavaşça ayağa kalkıp arkamı döndüm hakan hoca kollarını göğsünde bağlamış bana bakıyordu dudağımı ısırdım ve gözlerimi kapattım
REZİLLİK. resmen rezillik
''şey hocam...ben ya...yani''
yüzüne ukala bir gülümseme yerleştirdi yanında da onun yaşlarında genç bir adam vardı o da fazlasıyla yakışıklıydı
''ben böyle şeyleri dert etmem küçük alışkınım sende çok takma (!)'' yanağımdan makas alarak yanımdan uzaklaştı uzun süredir tuttuğum nefesimi dışarı verdikten sonra masaya döndüm ve yerime oturdum etkilenmiştim sanırım yani azıcık veya bana öyle geliyordu inşallah ikinci seçenektir çünkü birinci seçenek olursa işim çok zorlaşır.
((((((((((((( 1 hafta sonra )))))))))))))
gözlerimi telefonumun çalması ile araladım sabah sabah kim arıyordu Allah bilir açmasam mı acaba... öyle de olmaz açacağız mecbur yatağın içerisinde telefonumu aramaya başlamadan önce boynuma dolanmış olan kulaklığımı çözdüm. ardından telefonumu aramaya başladım 5 dakikanın ardından bulabilmiştim ama telefon susmuştu kimin aradığına baktığımda oğuz olduğunu gördüm hemen geri aradım ilk çalışta açtı telefonu
''yeşimcim günaydınlar efendim uyandırdım sanırım kusura bakmayın (!) neredesin lan sen hala uyuyor musun dana''
''eh bi nefes al be insan, sanki sen uyumuyorsun bu saate kadar mecbursundur da ondan kalkmışsındır''
''haklısın kanka şimdi kalk kapıyı aç''
''ne''
''kapıyı aç''
''oha geldim deme''
''geldim''
''hemen geliyorum aşkım bekle''
''beklemekten başka yapabileceğim bir şey yok yeşim hadi''
telefonu kapattım ve yataktan aceleyle kalktım düşmeseydim daha iyi olurdu tabi acele acele kalkmaya çalışırsam böyle olur. yerden kalkıp toparlandıktan sonra koşa koşa aşağıya indim kapıyı açtığımda karşımda hiç değişmeyen oğuzu gördüm. kafasında bandanası birde onun üzerinde şapkası ve uyumsuz ama uyumlu olan kıyafetleriyle karşımda duruyordu elinde ise iki koca valiz vardı elindeki valizleri yere bıraktı ve kollarını açtı resmen çocuğun üzerine atladım ama çok özlemiştim onu hep o yüzden. gerçi biz eskiden de böyleydik ama neyse kollarımı boynundan çektim ve yanaklarını avuçlayıp ısırmaya başladım.
''Allahımm çok özlemişim seniiii'
''bende seni yeşimcim canım benim ama diyorum ki önce bi içerimi girsek''
''ay dimi gel canım.'' valizlerle birlikte içeri girdi
''oğuz aşkım çok özlemişim seni iyi ki geldin''
''bende seni yeşim aşkım'' diyerek üzerime atadı kendine gelmeye başladı yavaş yavaş
''açmısın''
''çok''
''mantı''
''mantı'' ikimizde mutfağa koşmaya başladık saat 1 e geliyordu ikimizde mantı hastası olduğumuz için kavga edeceğimize emindim kavga etmememiz için iki koca paket mantı lazımdı
''hazır mısın''
''değilim kalpten gidebilirim ama sen yine de aç''
buzluğu açmamla bir paket mantı ile karşılaşmam bir oldu saniyesinde oğuzun o mantıyı alıp kaçması da tabi. iki eliyle sıkı sıkı tutmuş mantıyı merdivenlerde koşturuyordu bende onun peşinden odadan odaya birbirimizi kovalıyorduk bağırış gürültü
''oğuzzzz ver onu banaa''
''oldu canım pışıkk''
''lan gel burayaa''
''ahahahahaahah''
''gülme be''
deli dana gibi bir oraya bir buraya koşturuyorduk tam o sırada kapı çaldı oğuz önde ben arkasında nefes nefese kapıya koştuk oğuz kapıyı açacakken sırtına atladım bir cayırtı daha koptu kapıyı açtı bana baktı ve geri kapıya döndü
''ho..hocamm''
''yeşim'' sinirli miydi sanki biraz burnundan soluyor tabi sinirli salak' hiç olmayacak yerde oğuz konuştu yine
''kim bu''
''asıl sen kimsin'' dedi hakan hoca da bende daldım hemen
''hop hop beyler sakin olun. oğuz bu benim biyoloji hocam, hocam bu da oğuz''
'' yani''
''siz niye gelmiştiniz''
''bilekliğini düşürdün geçen gün arkandan seslendim ama duymadın bende idareden adresini buldum getireyim dedim ama sen meşgulsün sanırım''
''evet meşgul'' dedi oğuz, oğuzun sırtından indim ve koluna büyük bir yumruk attım.
''oğuzcum sus canım''
''iyi be''
'hocam sizde buyurun içeri geçin''
''rahatsız etmek istemem''
''olur mu öyle şey hocam bizde kavga ediyorduk :)''
''mantı mı o'' dedi hakan hoca dudaklarını yalayarak.
''evet hocam sever misiniz''
''bayılırım'' dedi ve oğuzun elinden mantı paketini çekip aldı oğuz
''ama o benim'' diye ağlarken biz onu hiç takmıyorduk bile''
''hocam bakın mantı benim hassas noktam yapmayın verin onu bana''
''öyle bir şey yok beni içeriye aldıysan bu mantı benim'' ne mantıymış arkadaş
''banane'' dedim gözlerimi pörtleterek
''sen öğretmenine karşımı geliyorsun? ayıp, hem geçen gün kafede olan olayı unuturum belki''
''hocam açmayın o konuyu'' dedim kafamı önüme eğerek çenemden tutarak yüzüne bakmamı sağladı
''h..hocam şey ben man..mantıyı yapayım...i.isterseniz''
tam elimi uzatmış mantıyı almaya çalışırken geri çekildi ve adamın üzerine düştüm nasıl bir ağırlıksa bendeki de koskoca adamı düşürdüm. ani bir hareketle beni altına aldı ve ellerini göğsümün yanlarında sabitledi yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı o sırada gözlerimi kapattım çünkü buna hazır değildim o benim öğretmenimdi olmamalıydı böyle bir şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Öğretmenim
Teen FictionSanırım çok klişe bir yazı olacak ama yinede yazacağım. Bu hikayeyi vakit öldürmek ve eğlenmek için yazıyorum. Klasik giriş cümlem bu şekilde ve sanırım açıklamam da bu kadar. Ufak birşey daha ben yazarken gerçekten eğleniyorum umarım sizde okurken...