owt•two

1.3K 181 101
                                    

Bir sonraki gün Luke, İngilizce sınıfında mavi saçlı çocuğu tekrar gördü.

Dün Luke'a göre oldukça iyi anlaşmışlardı, yani bu sefer de onunla konuşabilirdi değil mi?

"Selam," dedi Michael'a doğru ilerlerken gülümsüyordu. "Yanına oturabilir miyim?"

Mavi saçlı çocuk gözlerini telefonundan ayırdı ve sert bir şekilde Luke'a baktı. "Uh, yine mi sen?" İç çekti ve telefonunu kapattı. "Seni görmekten bıktım, oturamazsın."

Luke'un yüzündeki gülümseme yavaş yavaş soldu. "Ama..." Gözlerini kırpıştırdı. Çocuğun neden ona aniden bu kadar tersleyici davrandığını anlayamıyordu. "Ben sanmıştım ki-"

"Susacaksan oturabilirsin." dedi Michael sinirle çantasını kendine doğru çekti. Luke onun açtığı yere otururken istemsizce gözleri Michael'ın telefonuna kaydı. Biriyle mesajlaşıyordu.

Merak duygusu sarışının bedenini ele geçirdi, ona belli etmemeye çalışarak gönderdiği mesajları okumaya başladı.

Babygirl👄#5: Yarın buluşuyor muyuz? 👅

Michael: Her zamanki barda mı?

Babygirl👄#5: Evet, kolay çıkarılabilecek bir şeyler giy 😏

Luke yutkundu ve Michael'ın ona cevap yazmak için telefonunun ekranında gezinen parmaklarını izledi.

Michael'ın yazdığı ancak gönderme tuşuna basmadığı şey şuydu: "Mesajlarımı okumayı kes sarışın, bu sinir bozucu..."

"Ah, afedersin!" dedi Luke panikleyerek. "Dalmışım sadece, gerçekten okumak istememiştim, özür dilerim."

Michael, Öğretmenin içeri girmesini izlerken Luke'a doğru hırladı. "Bir kez daha telefonuma baktığını görürsem o sevimli gözlerin sevimli suratında kalmaz."

"Pekala..." diye mırıldandı Luke, ama yine de Michael'ın sıranın üzerine koyduğu telefonuna gelen bildirimle aydınlanan ekranına son kez bakmadan edemedi.

Babyboy💦#3: Seni özledim Mikey :(

...Ne?

Luke, bütün bir İngilizce dersi boyunca Michael'a mesaj atan kişileri düşündü. Onlar kimdi? Ve neden isimlerinin yanında numaralar vardı?

Luke nedensizce mavi saçlı çocuğun hayatını gittikçe daha da fazla merak etmeye başlıyordu. Bu yaptığı yanlış olsa da onun özel hayatının tüm detaylarını öğrenmek istiyordu. Bu çocuk büyük bir gizemdi, ve Luke da onu çözecek dedektif olacaktı, yani en azından öyle olmayı umuyordu.

Luke dikkatini tamamiyle düşüncelerine vermiş bir şekilde öğretmenin anlattıklarını fazla düşünmeden deftere geçirirken Michael da onun değişen yüz ifadelerini izliyordu.

Ona gülümsedi. Luke ise bunun farkında bile değildi.

Luke zilin çaldığını işittiğinde hemen ayağa kalktı ve masasındaki eşyalarını toplamaya başladı. Tam çantasını omzuna asıp arasını döndüğünde, "Bana numaranı verir misin?" diye sordu Michael aniden. "Merak etme, sadece acil durumlar için ararım. Yani... Bilirsin, ödevleri sormak için veya aniden kendimi boynumda bir iple sandalye üzerinde bulursam falan diye. Ya da sadece bir merhaba demek için."

Luke mavi saçlı çocuğa gülümsedi. "Tabii ki." dedi telefon numarasını Michael'ın henüz çantasına yerleştirmediği defterinin bir köşesine yazarken. "İstediğin her zaman arayabilirsin."

.•.•.

Saat gece yarısını çoktan geçtiğinde Luke telefonunun çalmasıyla uyandı. Arayanın kim olduğuna bile bakmadan telefonu cevapladı ve kulağına götürdü.

"Selam." dedi heyecanlı bir ses. Luke, zor da olsa bu sesin Michael'a olduğunu anlayabilmişti. "Hey, iyi misin?" diye sordu Luke endişeyle.

"Oh, evet." Michael yutkundu. "Sadece, sana kendimi boynumda bir iple sandalye üzerinde bulursam arayacağımı söylemiştim, ama bunu ip yerine kablo kullanarak da başarabileceğimi fark ettim."

"Kendini asmayı denemiyorsun değil mi?" diye sordu Luke tekrardan. Michael'ın kıkırdadığını işitti. "Hayır, ama sadece bir anda aklıma geldi. Rahatsız etmiyorum değil mi?"

Luke istemsizce gülümsedi. "Hayır, etmiyorsun. İstediğin zaman arayabileceğini ben söylemiştim."

"Bu büyük bir hataydı, Hemmings." dedi Michael. "Çünkü bundan sonra her sıkıldığımda arayabileceğim tek kişi sen oldun."

borderline //mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin