eerht•three

1.3K 162 100
                                    

Luke o günkü son dersi olan matematik dersine girdiğinde Michael'ın orada olmadığını fark etti.

Etrafı tekrar ve tekrar süzdü ama parlak mavi saçları hiçbir yerde göremedi. Hafif bir hayal kırıklığıyla iç çekti ve her zamanki yerine oturdu.

Öğretmen içeri girip de dersi anlatmaya başladığında hala Luke'un zihninin küçük bir parçası Michael'ı düşünüyordu.

Neden bugün gelmemişti? Önceki gece onu aradığında intihar konusunda ciddi olmadığını söylemişti, yalan mıydı yoksa bu?

Luke aklına gelen bu düşünceyle ürperdi. Daha onunla ilgili çözmesi gereken bir çok şey, konuşmak istediği yüzlerce konu vardı.

Dirseğini sırasına yasladı ve iç çekerek parmaklarını saçlarından geçirdi. İçinden sessizce dua etmeye başladı.

Tanrım, lütfen Mi-

Birden kapı açıldı ve tüm sınıfın dikkati aniden içeri giren kişiye döndü. Mavi saçlı çocuk sınıftan içeri adımını attığında Luke da rahatlamayla derin bir nefes verdi.

Vay be, gerçekten de çok hızlısın. Teşekkürler Tanrım.

Michael geç kaldığı için öğretmenden özür diledikten sonra bakışlarını sınıfta dolaştırıp boş bir yer olup olmadığına baktı. Ya kısa saçlı bir kızın yanı ya da Luke'un...

Michael kızı seçti.

Çantasından defterini çıkardı ve bir şeyler yazıyormuş gibi görünmek için defterine rastgele resim ve desenler çizmeye başladı.

Luke ise tüm dikkatini neredeyse sınıfın karşısında oturan mavi saçlı çocuğa vermişti. Bunun nedenini bilmiyordu,  sadece onun yanına niçin oturmadığı için meraklanmıştı biraz.

Dersten sonra Michael'a doğru yürüdü. "Selam!" dedi sesinin neşeli çıkması için çalışarak. Mavi saçlı çocuk bakışlarını ona kaldırıp gülümsedi. Yüzündeki gülümseme zorlama değil, aksine çok içten görünüyordu.

"Selam, Luke." dedi hala gülümsemeye devam ederken. "Benimle birlikte eve kadar yürümek ister misin?"

Luke sadece başını sallayarak onayladı. Michael ona bakarak sırıttı. "Harika! O zaman beni izle." Ayağa kalkıp çantasını omzuna astı.

Luke bu sırada mavi saçlı çocuğun boynundaki mor bir izi fark etti.

Ve bir tanesini daha.

Boynuna fazla yakın değillerdi. Daha çok omzu ve tişörtünün yakasından belli olmayacak yerlere doğru yoğunlaşmışlardı. Luke, Michael'ı takip ederken kaşlarını çattı.

"Konuşmayacak mısın?" diye sordu dışarı çıktıklarında. Michael elini deri montunun cebine attı ve bir paket sigara çıkardı. İçinden bir tane aldıktan sonra Luke'a da uzattı ama sarışın çocuk kafasını hayır anlamında sallayınca omzunu silkip paketi tekrardan cebine koydu.

Luke, mavi çocuğun diğer cebinden siyah bir çakmak çıkarıp sigarasını yakmasını izledi. "Bilmem, konuşacak pek bir şey yok sanırım."

"Öyle mi?" diye sordu Michael kaşlarını kaldırarak. "Halbuki bana birçok soru sormak istiyormuşsun gibi duruyorsun."

"İstiyorum aslında. Ama fazla kişisel sorular sormayı sevmiyorum açıkçası."

"İstediğini sorabilirsin." dedi Micahel sigarasından bir nefes daha çekerken. "Ne kadar kişisel olursa olsun yanıtlamaya çalışırım."

Luke bakışlarını yürüdükleri yolun tozlu taşlarına çevirdi. "Pekala, um, neden bana bu kadar farklı davranıyorsun? Yani bir anlığına aramız çok iyiyken bir saniye sonra benden nefret ediyor gibi gözüküyorsun."

Michael güldü. "Sana özel bir şey değil bu. Terapistimin söylediğine göre hastayım ama konumuz bu değil şu an. Başka sorun?"

"Boynun." dedi Luke aniden. "Ve mesajların. Birden fazla kişiyle mi görüşüyorsun?"

"Evet."

"Kaç kişi?"

"Yedi kız, dokuz erkek."

Luke öksürdü. Söyleyecekleri boğazına takılmış gibiydi. "Neden?"

Michael sigarasından derin ve son bir nefes çekerken mırıldandı. "Seks yapmayı içimdeki boşluğu doldurmak için kullanıyorum, ama fazla işe yaradığı da söylenemez."

Sigarasını yere atıp ezerek söndürdü. "Bir anlığına sevildiğimi hissediyorum ama aslında sadece birinin beni her zaman sevmesine ihtiyacım var sanırım."

borderline //mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin