Yatağa ne kadar yatmak dahi istemesem bile çok yorgundum ne yapabilirim. Elif'in verdiği pijamayı banyoda giyip yatağın içine girdim. Arkamdan Kenan'da girdi. Yatağın sol tarafına kıvrılıp uyumaya çalıştım.
***
Gözlerimi açtığımda Kenan bana sarılmış ve bende ona sokulmuş bir şekilde yatıyordum. Saate baktığımda sabahın dördü idi. Kenan'ın yüzünü izlemeye başladım. Sen ne zaman kalbime bir kor gibi düştün, ne zamandır yakmaya başladın kalbimi? Hayatıma tokat gibi girip şimşek gibi çıktın.
Bir daha denemek istedim ama ne elim varırdı yüzüne ne gözüm. Sesini duymak istediğim o günlere birer lanet daha ettim. Sesi dolsa odama giye dua ettiğim günlere geçer dedim. Geçti'de ne oldu? Kanattı, yaktı, acıttı, canımı kalbimi her zerrem'de hissettim yokluğunun o lanet olasıca yalnızlığını.
Ellerim yanağına gider gibi olduğunda kendime meydan okudum ve elimi çektim. Kollarını belimden çekip o mis gibi kokan vücudundan ayrıldım.
''Yokluğun'da sadece geçer dedim ben, her şey gider ama sen kalırsın dedim ben. Şimdi her şey geçti sende gittin. Yüzüne bakmaya halim yokken dokunmak istedim ben. Şimdi bakıyorum ama dokunamıyorum. Benim olacaktın ama artık çok geç'' Yüzüne baktığımda gözleri kıpırdıyordu. Uyumuyor muydu?
"Kenan kötü bir oyuncusun" gülerek gözlerini açtı.
"Seni sevdiğimi bilmiyordum ben üzgünüm" gözlerimin dolduğunu hissediyordum. O ise öylece bana bakıyordu. Beni küçüklüğünde seven adam bana resmen seni sevmiyorum diyordu.
Güzel hikayenin bir sonu olurmuş bizimde böyleydi.
"Bir şey söylemene gerek yok" yatağa girip yattım.
***
Sabah burnuma mis gibi yumurta kokuları gelince gözlerimin açtım. Yanıma baktığımda o yoktu, gece aklıma gelince utandım bir an."Kalk uykucu şirine, kahvaltı hazır" Kenan'ın söylediği sözler ruhumda yara bırakıyordu. Belkide burdan arkama bakmadan gitmeliydim. Ama yapamıyorum.
"Kalkmaya niyetin yoksa ben kaldırırım" beni kucağına aldığında gülmeye başlamıştım. Hayalim hep buydu, sevdiğim adamın kucağında seyehat etmek. Çok saçma biliyorum, ama benim basit isteklerim vardı.
Kenan keşke, kendine gelse keşke beni hatırlarsa. Beni sandalyeye oturduğunda hayalimin son damlalarını yaşadım.
"Günaydın Nur" Elif'e gülümsedim.
"Kenan bey, potansiyel çok büyük" kahkahamı bastıramayıp gülmeye başladım.
"Nerde onda o hüner, kesin internetten bırakmıştır" Kenan gür bir kahkaha attı ve beyaz dişleri önüme serildi sanki. O nasıl gulmek lan!
"Kenan gülmez misin? Nur'un aklı başından gitti" ikiside kahkaha attığında yüzüm çoktan kızarmıştı.
"Tamam yeter, haydi kahvaltı. Omletler hazır. Elif çayları koysan fena olmaz, her şeyi devlet babadan beklemeyin" devletini yesinler.
Hemen omletime gömülüp tadına baktım. Uha çok güzeldi ama bu? Bunu ona sormam gerekiyordu, pardon.
"Bunu böyle güzel nasıl yaptın ki?" Gözlerimin tam içine bakarak dedi ki "aşk kattım, sevgi kattım" buz olsam erirdim heralde?
"Çok güzel katmışsın, yani sey ellerine sağlık"
Kahvaltı bittiğinde (Galatasaray Gol attığı an yazılıyor :D) herkes bir yerlere oturmuştu.
Telefonuma baktığımda annemden gelen bilmem kaç cevapsız arama vardı.
"Sanırım artık gitmeliyim annem çok merak etmiş" Kenan ayağa kalkıp güldü ve ellerini havaya kaldırdı.
"Anneler dinlenmeli hadi kalk gidelim. Benim sultanımda merak etmiştir"
"Seni mi?" Gözlerini devirip güldü.
"Ne var merak edemez mi?" Eder mi?
"Hadi gidelim o zaman" eşyalarımı alıp kapıdan çıktım. Elif'le kısa bir vedalaştık ve arabaya bindik.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Sürekli dün gece olanlar aklıma geliyordu. En sonunda sessizliği bozan Kenan oldu.
"Nur, eğer seni hatırlarsam beni affeder misin? Yani onca yaptığım pislikliği?" Gözlerimi onun yüzüne sabitledim o ise yol'a bakıyordu.
"Sanırım hiç bir şey olmamış gibi yaparım" gülümsedi ve kirli sakalları kıvrıldı.
Bilmem kaçıncı satırdasında haberim yok.
***
Odama girip banyoya girdim sıcak suyu açtım ve küvetin dolmasını bekledim. Dolduğunda musluğu kapattım ve elbiselerimi banyoya koydum. Sıcak su iyidir.Suyun içine gömülüp keşkelere daldım.
Keşke evlensek çocuklarımız olsa, keşke her şeyi hatırlarsa sımsıkı sarılsa, keşke hiç bırakmasa saclarimi koklasa, ellerimi tutsa öpse. Gözlerimden akan incileri silip güldüm. Ne ara bu kadar sevdim lan! O beni sevmiyordu işte, sevse unutur mu insan sevdiğini. Ölsem unutmam lan, gözümden sakınmaya başlamışken hayatta olmaz.Ben onun beni sevmesini beklerdim ama birde hiç sevmezse seçeneği vardı. Kurban olduğum kahverengi gözleri tekrar eskisi gibi bakmazsa? Birden gözlerimden boşalan yaşlarla baş başa kaldım. Demek ki, boşuna birikmemiş onca senenin acısı.
O seni kaç yıl sevdi Nur, sen ise daha yeni. O sensizliğn her saatini her ayını her yılını bekledi. Şimdi sıra sendeydi, ya şimdi dim dik durup onu aylarca yıllarca bekleyeceksin ya da defolup gidip mutluluğunu uzaktan gözleyeceksin.
Gitmeye pek niyetim yoktu benim, ben onun varlığınada yokluğunada hasrettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE
Teen Fiction-Sen, Teyzemin kızı mısın?- -Sen, teyzemin oğlu musun?- Gülmüştük, sert adamın içinden kocaman gülümseme çıkmıştı. Aynı anda söylediğimiz sorular başlangıçtı, Hiç bitmeyecek bir başlangıç