Sana aşk hakkında bir hikaye yazayım.
Adamın birinin yumuşacık bir sesi ve güçlü elleri varmış. Ne zaman şarkı söylese odaya sığmaz olurmuş. Gecenin bir vakti gitar çalar, kadının yorgun gözleri hakkında şarkılar yazarmış. Bazen gecenin bir saati çıktıkları gezintilerde adam her ışıkta durup kadını öpermiş ve kadın adamın yüzüne ne zaman dokunsa gözlerini yumarmış.
Bazı geceler ay ışığı adamın gövdesi üzerinde minik haçlar oluştururmuş ve kadın kiliseye gitmektense hep o haçları öpermiş. Bazı geceler ise adam kadını uykusundan uyandırıp, onunla sabahlara kadar sevişirmiş.
Sonra hepsi bitmiş.
Adam içmeye başlamış. Hep içmiş, hep küfretmiş, eve hiç gelmemiş. Kadına bağırır olmuş. Yatakta sırtını kadına dönmeye başlamış.
Kadının sadece kırık bir kalbi kalmış eski krallığından. O da adamın şiirlerini okumayı bırakıvermiş.
Sonra adam gitmiş.
Kadın yalnızmış. 30 yaşındaymış, saçlarını hep çok kısa kesmiş, işinden kovulmuş ve alnına dikiş atılmış.
Fakat çok özlemiş. Fakat çok nefret etmiş. Fakat çok hasret kalmış.
Adam hiç geri gelmemiş. Kadın hep olmadık yerlerde mektuplar bulmuş. Buzdolabının altında, çorap çekmecesinde, salondaki kurumuş bitkinin yapraklarının ardında. Çok beklemiş.
Kimse gelmemiş.
09.10.2037
Sonia Vashkov
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Je viens, ma chérie / c.h
Short StoryÇünkü şimdi yolda önümden yürüyüşünü bile özlüyorum. #CalumHoodFanfic