Bizi ölümden hiçbir şey kurtaramazsa en azından aşk bizi hayattan kurtarmalı, değil mi?
En azından eski şiir defterinin arka sayfasında bu yazıyor. Defterlerin. İçleri şiir, şarkı ve aşk dolu defterlerin. Onları burada bıraktığına inanamıyorum. Birine kahve döktün diye nasıl da delirmiştin, hatırlıyor musun? Ah hatırlamıyorsun. Ölüler hatırlar mı ki? Sanırım hayır, ölü olmakla çok meşgulsünüz.
Ölü.
Tanrım, ölü olduğuna inanamıyorum Calum. 5 yıl oluyor ve hala inanamıyorum. Hareket etmek bile istemiyorum. Sadece başımı geniş, sıcak omzuna yaslayıp gözlerimi yummak istiyorum çünkü yorgunum. Garip. Çünkü yataktan bile çıkmadım.
Bilmem-kaç yıllık bir gezegende seninle aynı zamana gelecek kadar afilli ne yaptım bilmiyorum ama Tanrı'yı bayağı sevindirmiş olmalıyım, ki bana böyle bir kıyak geçti. Bu yüzden yokluğunu şiddetle reddediyorum. Seni kaybedersem, kendimi de kaybedeceğim ve bunu istemiyorum. Çünkü hayatımdaki her siktiğimin şeyi senin etrafında dönüyordu; yemek yedin mi Cal, uyusana Cal, tamam seninle Alaska'ya taşınırım Cal.
Bazıları bunu sağlıksız ve hastalıklı buluyordu ama biliyor musun? Sikimde bile değildi. Seni seviyordum, seni çok seviyordum. Kimse de mükemmel değildi ama sen... Cılız, esmer bir bedene sıkışmış güzel savaş tanrısı... Sen beni mükemmele en yakın şey yapıyordun.
Sana kızgınım Cal. Seni seviyorum.
09.10.2038
Sonia Vashkov
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Je viens, ma chérie / c.h
Short StoryÇünkü şimdi yolda önümden yürüyüşünü bile özlüyorum. #CalumHoodFanfic