Dürüst olmak gerekirse beni ilk çeken şey tenindi.
Tenini ilk önce bir konserde fark etmiştim. İnce ve pamuklu bir Rolling Stones tişörtünün altında ışıklarla sevişen tenin. Sevgilisini okşayan bir şair gibi gitarının tellerini okşayan ellerin. Kollarının öpülesi pürüzsüzlüğü ve siyah mürekkebin onları nasıl da taçlandırdığı.
İkinci aydınlanışım çıkık kaburgalarının süslediği göğsünün beyaz çarşaflarımda oluşturduğu tezatlıktı. Kuzguni saçların yastığa dağılmıştı. Çarşaftaki tenin minik tepeciklerin arasında usul usul parıldıyordu. Tanrı'nın insan ırkına sunabileceği her şey kalça kemiklerinin karnında oluşturduğu gölgelerde gizliydi.
Çok güzeldin, sevgilim. Çok güzelsin.
Üçüncüsü ise bir barla eski bir motelin arasındaki çıkmaz sokaktaydı. Ellerin kalçalarımı hayatın onlara bağlıymış gibi kavramıştı, sırtım pis ve soğuk duvardaydı ve sarhoştuk. Biz seninle hep sarhoştuk aslında. Tan vaktinin ışıkları dünyayı senin boynumu öptüğün gibi öpüyordu. Yumuşak ışıklar kahve gözlerinde oynuyor, Tanrı'yı onların içinde yüzmeye davet ediyordu.
Güzeldin. Ve çok çirkindin. Basit saçların, basit gözlerin vardı ve burnun devasaydı.
Fakat dudakların şeytanı bile ışığa çıkarabilecek kadar diri ve sıcaktı. Tırnakları yenmiş ellerin sırtımda gezindiğinde Tanrı'nın yüzüne bakıp eğer seni sevmek günahsa cehenneme gönüllü gideceğimi söylemek istiyordum.
Yanık tenin bir tapınaktı ve ben en sadık rahibendim.
09.10.2034
Sonia Vashkov
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Je viens, ma chérie / c.h
Cerita PendekÇünkü şimdi yolda önümden yürüyüşünü bile özlüyorum. #CalumHoodFanfic