Geceleri uyuyamayan, sabahları da uyanma sorunu olan bir insan olarak, o gece hayatımın en huzurlu uykusuydu. Ve ondan sonraki gecelerde de hemen uyumuş, uyku sorunum yok olmaya başlamıştı. Uykusuzluk çekmemiştim. Daha güçlüydüm sanki, ayrıca daha da mutlu.Mayıs ayının sonlarına yaklaşıyorduk. Hava artık cidden sıcaktı. Biz de buna uygun davranıyorduk elbette. Onun üstünde bir şortla gömlek, bende ise etekle tişört vardı. Cuma günüydü. Okuldan çıkmıştık ve benim evime doğru yürüyorduk.
Giderken hatırladığım pek bir şey yok. Sadece bir ara beni kolunun altına almasını hatırlıyorum. Ve o an vücudumu basan sıcaklığı. Batmak üzere olan Güneş'ten daha fazla sıcak olmuştu.
Eve vardığımızda, ona film izlemek isteyip istemediğini sormuştum çünkü sıkılacağımı ve onu özleyeceğimi biliyordum. Gülümsemişti ve içeri girmişti.
Ona film seçmesini söyledikten sonra ben mutfağa adımlamıştım. Sonuç olarak bir şeyler hazırlamam gerekiyordu. Hayatımın ışığı evimdeydi sonuçta.
İki bardağa limonata doldurmuş ve tepsinin geri kalanını çikolata ve kekle doldurmuştum. En sevdiklerinin bunlar olduğunu biliyordum.
Salona girdiğimde, televizyonda How I Met Your Mother açıktı. Onun en sevdiğiydi, bunu da biliyordum Gözlerim direkt Luke'a döndüğünde yavru kedi bakışlarından atıyordu. Haline tabi ki dayanamamıştım. Tepsiyi sehpaya bırakıp yanına oturmuştum.
"Güzel film bulamadım. Ve ikimizi de neşelendirip güldürecek en iyisi buydu. Belki bilirsin, buna bayılıyorum." Bölüm açılırkenki konuşması çok tatlıydı. Gülümsemek ve başımı sallamakla yetinmiştim.
İlk sezonu bitirdiğimizde hava kararmıştı. Tepsideki her şey çoktan bitmiş haldeydi. Ben de öyleydim. Yorulmuştum, başım kucağındaydı. Televizyonu kapatırken ellerini saçlarımda gezdiriyordu.
Hayatımdaki en huzurlu anlardan biriydi. Parmaklarını her hissettiğimde yorgunca gülümsüyordum. Rahatlamıştım. Arındırılmış gibi bir boşluk oluşmuştu içimde.
Yüzünü görmek için sırtüstü döndüğümde güzel gözleri hemen benimkileri bulmuştu. Gülümsüyordu, parlıyordu mavileri. Evreniymişim gibi bakıyordu bana. O bakışı kalbimin en güzel köşesinde saklıyorum, yaşıyor. Bana kendimi önemli hissettiren ilk andı aynı zamanda.
Parmakları yanaklarımda gezinmeye başladığında gözlerim kapanmıştı. Fısıltısını duyduğumda biraz aralamıştım gözlerimi. "Uyumak ister misin?" İsterdim. Bunu kendi de biliyordu zaten. Ama aklımdakini sormam gerekiyordu. "Yanımda olacak mısın?" Göz kapaklarını açıp kapadı. Cevabımı almıştım.
Yavaşça kaymış, kanepenin sırtına yaslanarak uzanmıştım. Sağ kolunun üstünde karşıma geçtiğinde boğazımdaki yumru her şeyin özeti gibi bir şeydi.
Elini yanağıma yaslamıştı, baş parmağı hafifçe tenimi okşuyordu. Saniyesinde gözlerim kapanmıştı.
Bir süre sonra elini çok alıştığım yerinden çekmişti. Sarmıştı koluyla beni. Tek yaptığım ona biraz daha sokulmak ve yüzümü göğsüne gömmekti.
Saçımı öperken ben uyumuştum.
Sabah, gözlerimi yüzümde hissettiğim huylanma ile açmıştım. Gıdıklanmıştım ve bunun sebebini görmek istiyordum. Luke'tu. Parmağını yanağımda gezdiriyordu. Öbür eliyle hala bana sarılıyordu.
Parmağı durduğunda ve gözleri gözlerime kenetlendiğinde zaman durmuş gibiydi. O anı tekrar ve tekrar sarmak, ve yaşayabilmek istemiştim. O kadar mükemmeldi ki.
Gözleri sabah ışığıyla daha açık görünüyordu. Islattığı dudakları ve kenardaki küçük halka parlıyordu. Elimden gelse o anı alıp bir kavanoza atardım, her gün bakar ve yaşardım.
"Günaydın Nerissa." Fısıltısının kalbime olan etkisi fazlaydı. Kanımın damarlarıma yaptığı baskının arttığını hissediyordum.
"Günaydın Luke." Ben de fısıldadım. Yüzünde gerçek bir gülümseme doğdu. Elini saçlarımda gezdirmeye başladı.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Daha önce olmadığı kadar dinlenmiş ve güzel hissediyorum." Aklımdakiler aynen dökülmüştü dudaklarımdan. Gülümsemesi daha da genişlemişti.
Tuvalete gitmemiz gereken zamana kadar öyle kalmıştık. Birkaç saat. Hayatımdaki en huzurlu birkaç saat.
Güneş'imi yanımda görmek beni aşırı mutlu ediyordu. Hissediyordum, bana bomboş bakmıyordu. Onun için bir şey ifade ediyordum, bu duygu tüm duygulara bedeldi.
Diğer yandan çok şanslı hissediyordum.
Güneş'im hala benim için parlamaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ready to run || hemmings
Short Story"Sen her neredeysen, orası ait olduğum yer." | smokeinyourlungs |